Alman parlamenterlerin 1915 olaylarını 'soykırım' olarak nitelendiren tasarıyı onaylamasıyla gerginlik sürecine giren Türkiye ve Almanya, İncirlik Üssü ve Konya'daki NATO üslerindeki krizler sebebiyle kez karşı karşıya gelmişti. Taraflar arasındaki kriz, Ankara'nın Berlin'i PKK ve FETÖ'ye destek vermekle; Berlin'in ise Ankara'yı aktivist ve gazetecileri haksız yere tutuklamakla itham etmesiyle derinleşmişti. Türkiye'nin çok sayıda FETÖ şüphelisine kapılarına açtığını söylediği Almanya'nın iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın (BFV) Başkanı Hans-Georg Maassen ise "Türkiye'nin dışında olan tüm ülkeler Fethullah Gülen 15 Temmuz saldırısını yaptığına inanmıyor" şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Ankara ve Berlin ilişkilerindeki gerilimin son dönüm noktası ise, Schaefer'in Türkiye'yi hedef alan ‘Nazi' benzetmesi oldu. Ancak ‘Nazi polemiği' iki ülkenin arasındaki gerginlikte ilk kez yer almıyor. Mart ayında, Türkiye'den iki bakanın katılımıyla Almanya'da düzenlenmesi planlanan referandum iptalini sert sözlerle eleştiren Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Ey Almanya sizin demokrasi ile uzaktan yakından alakanız yok. Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil, bunu böyle biliniz" ifadelerini kullanmıştı.
Peki Almanya, Türkiye için ‘Nazi benzetmesi' yapacak kadar ileri gitmek suretiyle Ankara'nın"15 Temmuz darbe girişiminde Fetullah Gülen'in rolü olduğu' yönündeki tezine karşı çıkmakta neden bu kadar kararlı? Sputnik'e konuşan Doç. Dr. O. Can Ünver ‘e göre Schaefer'in FETÖ sanıklarına tek tip kıyafet düzenlemesine ilişkin ‘Nazi' benzetmesi, Almanya'nın Türkiye'yle krizi tırmandırmak için öne sürdüğü yeni bir ‘bahaneden' ibaret ve asıl amaç Türkiye'yle gerginliği tırmandırmak:
"Almanya bir buçuk seneyi aşkın süredir Türkiye'yle tabiri caizse uğraşmaya başladı. Bunun bir takım stratejik ve siyasi nedenleri vardır. Fakat en önemlisi de Almanya'nın kendi topraklarında yaşayan sayısı 3 buçuk milyonu bulan Türklerle ilgili bir asabiyete girmiş olması. CDU/CSU ile Sosyal Demokratlar'ın (SPD) kurduğu ‘Büyük koalisyon' ile birlikte Angela Merkel'in başında bulunduğu hükümet kendilerince tarif ettikleri bir ‘entegrasyon'u Türklere dayatmaya çalıştılar. Türklerin tamamen kendi kültürlerinden vazgeçerek Almanya'ya eklemlenmelerini ya da yamanmalarını istediler. Bunda başarısız olunca oradaki yurttaş ve soydaşların bağlarından rahatsızlık duymaya başladılar. Bu tavrın sebebi burada yatıyor."
Alman basının da Almanya'daki Türkiye karşıtlığını tetiklediğine işaret eden Ünver "Alman basını çok da bağımsız değil, sürekli yönlendiriliyor. Krizin tırmanmasını tetikleyen basın, şimdi darbe girişimine yönelik davalarda sanıkların tek tip elbise giymelerine tartışmalarına dahil olmuş. Siz hiç Almanya'nın Guantanamo hapishanesindeki mahkumların elbiseleriyle ilgili bir sorun çıkardığını veya ABD'ye —özellikle Obama Amerika'sına- tek tip elbise nedeniyle bir Nazi benzetmesi ya da suçlaması yaptıklarını duydunuz mu? Söz konusu Türkiye olduğunda, bu yapılıyor" dedi.
İki ülkenin sınır komşusu olmamasına rağmen birbirine muhtaç olduğuna işaret eden Ünver "Almanya'nın stratejik konumu itibariyle yeni bir takım stratejiler içine girdiğini gözlemliyorum. İngiltere'nin AB'den çıkmasından memnunlar, AB'nin tek patronu olma niyetindeler. Almanya ayrıca Çek Cumhuriyeti ve Romanya ile birlikte ortak Avrupa ordusu kurulmaya çabası içindeler, açıkça söylenmese de. Yani Almanya Atlantik İttifakı'ndan (NATO) uzaklaşma peşinde. Almanya dünya devleti olabilmek ve Türkiye'nin, kendilerinin önem verdiği bölgelerdeki etki alanını azaltma eğilimi içindeler" ifadelerini kullanıldı.
Ünver "Kibirli bir Alman tarzına karşı Türkiye'nin de söyleyecekleri var. Almanya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden doğrudan ülkeyi hedef alıyor. 1918 Ağustos ayında Bakü'de müttefik olmamıza rağmen Alman ve Türk birlikleri kanlı bir muharebe yaşamıştı. O dönemden bu yana bu kadar ciddi bir kriz yaşanmadı" dedi.
Almanya'da sonbaharda yapılacak Federal Parlamento seçimlerinde Yeşiller Partisi'nin başbakan adaylarından birinin Türkiye karşıtı sert söylemleriyle bilinen Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir olmasına ve Yeşiller'in seçim sonrası muhtemel bir koalisyona dahil olması durumunda Özdemir'in başbakan yardımcılığı veya dışişleri bakanlığı görevine gelebilme ihtimalinin hatırlatılması üzerine Ünver şunları söyledi:
"Partisi onu (Özdemir) başbakan adayı olarak lanse etti ama Başbakan olması mümkün değil. Ancak bir hükümet ortağı olabilirler. Oldukları takdirde de bir ihtimal Dışişleri Bakanlığı verilebilir. Türkiye'ye karşı olan tutumu ortada. Zaten 2 Haziran 2016 tarihinde Alman Federal Parlamentosu'ndan geçen sözde Ermeni soykırımı tasarısı Cem Özdemir'in eliyle gerçekleştirilmişti. Cem Özdemir aslında tavrı itibariyle tamamen Almanya politikasını bırakmış, Türkiye'yle uğraşıyor. Yani bu da kabul edilebilir bir şey değil ama bunu Almanların da gördüğünü düşünüyorum."
Özdemir'in Türkiye üzerinden ‘prim yaptığını' söyleyen Ünver "Esas vazifesi Türkiye olmayan bir politikacı ve biz yıllarca kendisi Türkiye kökenli olduğu olduğu için gurur duyduk. Fakat Türkiye karşıtlığı inanılmaz prim yaptığı anlaşılıyor veyahut öyle olduğu düşünüyorlar. Şimdi 24 Eylül'de seçim olacak. Bu seçimde alacakları sonuca bakmak lazım" diye ekledi.
‘AVRUPA TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI ÜZERİNDEN PRİM YAPIYOR'
Almanya'nın hedefinin ‘gerginliği tırmandırmak' olduğuna işaret eden Ünver "Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkeleri çok hızlı bir şekilde popülizmin etkisine giriyor. Yani ırkçılar var birçok yerde parti kurdular. Birçok yerde başarılı oldular. Düşünebiliyor musunuz? Fransa gibi bir yerde Marine Le Pen yüzde 33 oy aldı. ‘Almanya için Alternatif Partisi' ciddi bir başarı kazanacak gibi görünüyor bu seçimde. Ana akım siyaset aşırı ırkçı, sağcı, popülist politikaya prim vererek fark etmeden kendi oylarını düşürüyor. Bunu da Türkiye düşmanlığı üzerinden yapıyorlar. Türkiye'ye karşı bir kışkırtma havası içerisindeler" dedi.
Almanya'da sosyal medyada da ‘Türkiye düşmanlığının' yaygın olduğuna işaret eden Ünver "Bu gidişata politikacılar dur demeli ama öyle bir görüntü de yok. Türkiye'yle alakalı olumsuz ne varsa hemen basında ve artık kendileri imal ediyorlar. Bunun en son örneği Frank Nordhausen isimli gazetecinin (CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'yla) yaptığı görüşme… Bire bin katmış röportajı yayınlarken. Yani çok tehlikeli bir ortamdayız. Bu çok üzücü" diye ekledi.