Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 23-24 Temmuz'da Katar, Suudi Arabistan ve Kuveyt'i içine alan bir Körfez turuna çıkması ve temasları Suudiler ve diğer Arap Ülkeleri ile arayı yumuşatma girişimi olarak yorumlandı. Türkiye'nin Körfez krizinde Katar'dan yana tavır alması Suudi Arabistan'ın tepkisini çekmişken, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar'ı kapsayan Körfez turundan da somut bir sonuç elde edilememiş görünüyor. Bölgedeki denklemi ve Erdoğan'ın turunu Duvar internet sitesinin yazarı ve Tele1 yorumcusu Musa Özuğurlu ile değerlendirdik.
Musa Özuğurlu'ya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Körfez turu ‘Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin daha da fazla bozulmasını engellemek amacını taşıyordu:
"Türkiye'nin Körfez turunun iki hedefi vardı; Katar-Suudi Arabistan arasında bir yumuşama sağlayabilme açısından bir girişimde bulunmak ve böyle bir kriz başladıktan sonra Türkiye doğrudan, net bir biçimde Katar tarafında yer aldığı için bölgenin büyük oyuncusu olan Suudi Arabistan ile de ilişkilerini sürdürmek zorunda ve bunu sağlamak" diyen Özuğurlu, turun son günlerde İran'la ilişkileri gerilen Kuveyt'i de kapsamasının ‘tesadüf olmadığına' dikkat çekti.
Özuğurlu, "Bir taraftan Katar-İran yakınlaşması, öbür tarafta Katar-Suudi Arabistan uzaklaşması, diğer yandan da Kuveyt'in Katar-Suudi Arabistan arasında arabulucu olması ve bu anlamda da İran ile daha yumuşak bir ilişki yürütmesinin beklendiği bir dönemde Kuveyt'in de tavır alması söz konusu. Bunlar arasında Türkiye'nin Katar tarafında yer alması, Suudiler ile arasını düzeltmeye çalışması ama aynı zamanda İran ile yine kriz yaşayan Kuveyt'i ziyaret etmesi çok dikkat çekici. Tüm bu denklemler arasında bu geziyi değerlendirmek gerekli" dedi.
Türkiye'nin Ortadoğu'da pozisyon almaya başlaması ile birlikte daha önce birçok gerginlikte üstlendiği arabulucu rolünü kaybettiğini ve şu andaki durumda taraf seçmesinin mecburi hale geldiğini belirten Özuğurlu, Türkiye'nin Suudi Arabistan'ın bölgedeki liderliğine tehdit oluşturma ihtimalinin Riyad'ın tepkisini çektiğini ifade etti:
"Türkiye, Arap Baharı olarak adlandırılan süreç öncesinde bölgede gerçekten de Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte Lübnan sorununun çözülmesi, Lübnan'a Cumhurbaşkanı tayin edilebilmesi gibi sorunlarda Arap ülkeleri ile birlikte hareket edebiliyordu. Daha sonrasında birtakım pozisyonlar almak zorunda kaldı. Türkiye son dönemde özellikle Suriye özelinde birtakım ittifak ve ayrılıkların olması ile birlikte, biraz dışarıda kaldı ve etkisini yitirdi. Bu etkiyi yitirdikten sonra, örnek olarak alacak olursak; şimdi Körfez ülkeleri içinde oluşan bu krizde de taraflara bütüncül yaklaşmak yerine, yani daha önceki pozisyonunu kaybettiği için böyle yaklaşmak yerine şimdi taraflardan birini seçmek zorunda kalan bir Türkiye haline geldi. Maalesef böyle bir dış politika var ve yürütülen politikanın sonuçları bu yönde ortaya çıktı. Şimdi Suudi Arabistan'ın da Türkiye'ye yönelik bu retoriğinin sebebi budur.
Daha öncesinde Türkiye herhangi bir şekilde Suudiler ile işbirliği yaptığı durumlarda, Suudi Arabistan'ın Türkiye için ‘Ortadoğu'ya bir şekilde kabul edilebilir' gibi bir tavrı var. Ama eğer Suudilere karşı herhangi bir tavır geliştirirse, Suudi Arabistan hemen tarihsel birtakım sebepleri de söylemlerinde öne çıkartarak, Türkiye'ye karşı ‘Ortadoğu'nun patronu benim, benim alanıma girme' söylemini kullanıyor. Diğer yandan Türkiye'nin Katar tarafında yer alması ama ayı zamanda ‘Bu sorunu çözün, bakın İsrail-Filistin meselesinde istenmeyen birtakım şeyler yaşanıyor. Bu konuya odaklanın birbirine düşeceğinize' gibi bir anlama geliyor ve böyle bir söylem kullanmanın artık çok fazla bir ağırlığı yok."
‘İŞİN SAVAŞ KISMI BAE'YE DÜŞMÜŞ DURUMDA'
Son dönemlerde Mısır ve Suudi Arabistan'dan yapılan birtakım açıklamalara dikkat çeken Özuğurlu, retorik açısında bakılırsa işin savaş kısmının BAE'ye düşmüş durumda olduğu görüşünde: "Hatta Katar'a karşı da birtakım bu yönde politikalar yürütülüyor. Dolayısıyla BAE'nin Türkiye'ye yönelik sözlerinin aslında Mısır ve Suudi Arabistan'ın sözleri olduğunu düşünmek lazım geliyor. Suudi yetkililerin son tahlilde yaptığı açıklamalar Türkiye'ye doğrudan bölgede ‘Kendi sınırlarını bil ve benim alanıma girme' mesajları anlamına geliyor."
Katar'dan Türkiye'nin üssünü kapatması ve Türk askerinin Katar'dan çıkmasını talep eden ülkelerin bunu yapma güçleri olmadığını, böyle bir güçleri olsaydı zaten Türkiye'yi bölgeden çıkartacaklarını ifade eden Özuğurlu, Katar'daki Türk üssünün şu anda Suudiler ve diğer ülkeler için çok önemli olmadığını belirtti. İran ile yaşanabilecek olası gerginlikte Türkiye'nin Suudilerin tarafında yer alacağının altını çizen Özuğurlu, şu tespitlerde bulundu:
"Böyle bir güçleri olmadığı için şu anda söyleme yükleniyorlar ve başka yerlerden Türkiye'yi zorluyorlar. Bir şekilde Türkiye'yi Katar'dan çıkartmaları belki fiziki müdahaleyi gerektirir ya da daha sert bir politikayı gerektirir ve bu da Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin daha da bozulması anlamına gelir. Suudi Arabistan bir yandan Türkiye'ye karşı böyle bir söylem kullanıyor ama diğer yandan Türkiye'yi kaybetmek de istemiyor çünkü aynı zamanda bir Şii-Sünni ekseni düşünülecek olursa, aynı ittifakın içerisinde yer alıyorlar. Dolayısıyla Suudi Arabistan hem Türkiye'yi kendisinden çok fazla uzaklaştıramıyor hem de kendi alanına fazla yaklaştırmak da istemiyor.
Katar'daki üs meselesinde daha fazla zorlayabilecekleri bir durum söz konusu değil çünkü bu konu sadece Katar'ın iç meselesi değil ve Katar tek başına bir karar alamaz. Türkiye ağırlığını koyduğu için, buna net bir biçimde karşı çıkamıyorlar ya da bunu yaptıramıyorlar. Türkiye de aynı şekilde Katar'da kalınabilmesi konusunda çok kararlı olduğunu bir şekilde bu ülkelere ifade etti, dolayısıyla seslerini çıkartmıyorlar. Zaten Türkiye'nin üssünün şu anda orada bulunması şu anda Suudi Arabistan ya da başka ülkeler için çok da bir anlam ifade etmiyor.
Bir başka açıdan düşünülecek olursa; Körfez Bölgesi'nde bulunan bir Türk Birliği, İran ile herhangi bir durum söz konusu olursa hemen Suudi Arabistan ekseninde yer alacaktır. Suudi Arabistan adı altında değil ama Suudilerin de içerisinde yer aldığı ittifak içerisinde yer alacaktır. Dolayısıyla Türk Üssü'nün Suudiler açısından çok büyük bir sorun olduğunu düşünmüyorum ama bir şekilde bunu da şartlar içerisinde kullandılar ve Türkiye çıkmadığını da belirtti."
İran'ın başarılı politikalarla Körfez'de bir kriz yarattığını fakat İran ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin BD ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Özuğurlu, Katar'a karşı yumuşamanın giderek sertleşen İran karşıtı söylemlerle paralel olduğuna vurgu yaptı:
"İran her zamanki gibi son derece sakin, sağlam bir şekilde yürüttüğü sabırla, ince ince işleyerek yürüttüğü politikanın şimdi bir ara sonucunu almış olmanın hazzını yaşıyor. İran Suudiler ile Katar arasında bir çatlak yarattı. Burada Kuveyt'in İran'a karşı bir tavır alması burada çok da önemli değil ama burada Katar çok daha öne çıkan bir ülkeydi.
Şimdi sembolik de olsa, bunun İran açısından önemi çok büyük ama ABD'yi düşünmeden Körfez'deki İran karşıtlığını, birtakım hamleleri ya da politikaları değerlendirebilmek mümkün değil. Son olarak ABD'nin aldığı yaptırım kararları, İran'a karşı sertleşme, İran'ın rest çekmesi hatta Körfez'de İran gemilerine ateş açılması gibi gelişmeler bu ülkelerin politikalarını da yönlendiriyor.
Suudi Arabistan ile ABD'nin herhangi bir şekilde birbirinden farklı ya da bağımsız düşünebildiğini daha doğrusu Suudi Arabistan'ın ABD'den bağımsız düşünebildiğini düşünmek mantıklı değil. Bu durumda İran biraz geriye çekilmiş gibi ama ABD'nin öne çıkmasından dolayı Körfez ülkeleri tarafından şu anda İran biraz geriye çekilmiş gibi gözüküyor. Fakat İran'a yönelik baskı biraz daha arttı ve belki de Katar'a yönelik yumuşamanın sebebi de budur. Katar'ı kendi taraflarına çekme ya da en azından bir süreliğine rahat bırakma politikasıdır. Artık Körfez'de bundan sonraki başlık İran olacak gibi gözüküyor ve tam anlamıyla Sünni-Şii ekseni üzerinden politika İran'a doğru olacak gibi gözüküyor."
‘TÜRKİYE, SÜNNİ EKSENDE YER ALABİLİR AMA İRAN'LA TARİHİ KOMŞULUĞU VAR'
Türkiye'nin Katar'dan yana tavır koysa da, diğer Arap Ülkeleri'ni karşısına almak istemediği tespitini yapan Özuğurlu, Türkiye'nin tarafını belli ederek aynı zamanda dengeli bir politika yürütmek isteyebileceğini belirtti:
"Aynen Körfez Krizi'nde olduğu gibi Türkiye şu anda Katar'ın yanında ama diğerlerinden vazgeçebilecek durumda değil kesinlikle. Tam bir tavır koyup Suudi Arabistan'ı, Mısır'ı —gerçi Mısır ile aramız iyi değil ama- bir restleşme olarak karşısına alacak durumda değil, zaten bunu yapmak istemez, gücü olmadığı anlamında değil. Elbette İran ile herhangi bir kriz durumunda, Türkiye bu meselede bir taraftan Sünni eksen içerisinde yer alabilir ama İran aynı zamanda çok önemli ve tarihi bir komşusu olduğu için, aynı zamanda bu ateş tüm bölgeyi yakacağı için Türkiye daha akılcı bir politika da bulabilir. Dolayısıyla dengeli gidecek ama tarafını belli ederek dengeli gidecek."
Rusya'nın bölgede ve Körfez'de tüm aktörlerle dengeli bir ilişki götürme gayreti olduğu tespitini yapan Özuğurlu'ya göre ABD ile ilgili gerginlik Trump'tan kaynaklanıyor. Dünya ile birlikte dengelerin değiştiğine dikkat çeken Özuğurlu, Rusya'nı artık bölge ülkeleri için de bir denge tarfaı haline gelmeye başladığını ifade etti:
"Rusya da İran taraftarı bir politika yürütüyor ve uzun vadeli düşünüyor. Suriye üzerinde konuşacak olursak, burada Körfez ülkelerinin bir kısmıyla çatışma halinde fakat diğer yandan ilişkilerini de devam ettirip, görüşmeleri devam ettiriyor. Rusya'nın şu anda körfez ülkeleri açısından pozisyonu ABD'de dolayı değil ama Trump'tan dolayı. Trump'a yönelik aynı tavrı Avrupa'da da görüyoruz. Almanya ile yaşanan gerilim Almanya-ABD krizi değil, Trump-Merkel kriziydi. Aynı şekilde Körfez'de artık bir dengenin oluşması ve bir denge politikası yürütülmesi gerektiği artık keşfedilmiş durumda.
Dünya değişiyor ve yeni arayışlar ve alternatifler söz konusu. Dolayısıyla bu yeni arayışlar içerisinde, Rusya da şu anda gidilecek ikinci istasyon ve Rusya da bunun farkında. Bunun farkında olduğu için de, bütün krizlerde, hatta doğruda asker bulundurduğu Suriye krizinde bile Suudi Arabistan ile de, Katar ile de, diğer ülkelerle de diplomatik ilişkisini kesmedi ve bu sorunun çözümü için diplomatik düzeyi kullanmaya çalıştı. Bu meselenin bir şekilde geçici olduğunu düşünebiliriz ama şu an için Trump'a yönelik, Trump'ın uygulamakta olduğu birtakım politikalara yönelik birtakım tepkiler söz konusu. Buna ek olarak bir denge arayışı da var ve bunu da adresi Moskova."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Körfez ziyaretinin daha önce çok net pozisyon alındığı için arabuluculuk niyeti taşıyamayacağını vurgulayan Özuğurlu'ya göre Türkiye şu anda Arap Dünyası'nda Katar ile birlikte İhvan'ın koruyucusu konumunda görüldüğünü ifade etti:
"Türkiye'nin Körfez Krizi'nde arabuluculuk girişiminden bir şekilde başarı çıkartmak ihtimali yok. Zaten daha önceden pozisyonlar belli edilmişti ve bu yüzden artık arabuluculuk söz konusu olamazdı, olmadı da. Arap basında Türkiye ilgili analizlerde de bu ifade ediliyor ve Türkiye'nin İhvan ekseninde olduğu, bunu daha da belirginleştiği yönünde yorumlar var. Bu yorumlara katılmamak elde değil. Dolayısıyla belki de Katar gibi, Türkiye'nin bundan sonraki yolunu, kabul ettiği birtakım maddelerle ilgili tavrı belirleyecek. Belki Türkiye de aynı şekilde birtakım açıklamalarda bulunup, birtakım dönüşümler yaratacak, belki de bu Rusya'nın zorlaması ile olacak. Diğer yandan baktığımız zaman, İran'ın belki ağırlığıyla bir şekilde denge sağlamak üzere bir hamle yapacak Türkiye ama eğer söylemlerinden vazgeçmezse şu anda bütün Arap Dünyası'nda Türkiye artık Katar ile birlikte İhvan'ın koruyucusu konumunda görülüyor."