"Bu iki ülkenin sorunu ve Berlin ile Ankara farklılıklarını çözmeye çalışmalı. İki ülke arasında tartışma konusu olan bazı ikili konulara elbette diğerleri müdahil olmamalı ama insan hakları, ifade özgürlüğü gibi alanlardaki bazı endişeler, sadece Almanya’nın görüşü değil. Mesela Uluslararası Af Örgütü konusunda Almanlar, endişelerini açıkça söyledi. Buna katılıyoruz. Ama Ankara ve Berlin arasındaki mevcut gerginliğe gelirsek Almanya’nın ve Türkiye’nin dostları olarak, şu anki durumda olunmamasını tercih ederiz. Türkiye ve Almanya’nın yapıcı, dengeli ve mantıklı bir ilişkide olması çok önemli ve biz de Avrupa için kilit önemdeki bu ilişkinin eskisi gibi iyi olması için her ne yapılabilirse destekleriz."
'İŞARET ETTİĞİMİZ KONULAR TÜRKİYE'YE ZARAR VERİYOR'
Uluslararası Af Örgütü'nün 'Türkiye’ye karşı harekete geçin' şeklindeki çağrısı hatırlatılması üzeirne Moore, Birleşik Krallık'ın bu çağrıya katılıp katılmayacağı ile ilgili şunları ifade etti:
"Biz, Türkiye’deki son bir yıldaki gidişat ve özellikle de ifade özgürlüğü konusundaki endişelerimizi ifade etmekte çok açık olduk. Bunu Türk dostlarımıza aktarırken de çok dürüst olduk. Başbakan May, Cumhurbaşkanına, Dışişleri Bakanı, muhatabına… Dışişleri'nde bu konuda konuşurken hep Türkiye’nin bir dostu olarak, Türkiye’yi anlayan ve yardımcı olmak isteyen bir ruh hali içinde yaptık. Çünkü işaret ettiğimiz bazı konuların Türkiye’ye zarar verdiğini düşünüyoruz ve bizim görmek istediğimiz son şey de Türkiye’nin bunlardan zarar görmesi. O geceye; 15 Temmuz’a geri dönersek May’in ilk uluslararası kriziydi; görevindeki ikinci günüydü. Ve ilk andan itibaren nerede durduğumuz konusunda çok nettik ve bu desteği Türk yetkililere o noktada çok net ilettim. Türk toplumunun yaşadığı travmayı sanırım biz bazılarından daha iyi gördük; sanırım böylesine hassas bir dönemde Türkiye’ye ulaşmak için sembolik jestlere ihtiyaç olduğunu gördüm ki bu nedenle Alan Duncan 4 gün sonra Türkiye'ye geldi. Bir aydan uzun bir süre kimse gelmedi ve bence bu çok zarar verdi. Tabi kınama ve destek mesajları gönderdi ama bence Cumhurbaşkanının ve Türkiye’deki diğer liderlerin kafasında, 4 gün sonra, bir kişinin fiziksel olarak bulunması; Başbakanla, Dışişleri Bakanıyla görüşmesi, parlamentoya gitmesi ve oradaki hasara tanık olması akla olduğu kadar duygulara da hitap etti… Türkler de duygusal insanlar ve sanırım Bakan Duncan’ın gelmesi büyük bir etki yaptı. Yani biz en başından beri dayanışmamızı gösterdik ve bu nedenle sanırım sonraki aylarda da bu itibarımızı kullanarak bazı diğer konulara işaret ettik.
Moore, sözlerine şöyle devam etti:
"Oldukça eminiz ki Gülen Hareketi bu darbe girişiminde rol oynadı. Hangi politik görüşten olursa olsun, Türkiye’de tek bir siyasi yorumcu görmedim. Bazı konularda şüphelerini dile getirenler bile bu kalkışmayı Gülencilerin yaptığından şüphe duymuyorlar. Dolayısıyla oldukça eminiz ki Gülenciler rol aldı. Şunu da açıkça belirttik; Türk hükümetinin darbede doğrudan yer alanları tutuklama ve cezalandırma hakkı var.
Aynı şekilde, oldukça açık ki Gülen hareketi uzun yıllar boyunca Türk kurumlarının içine sızmaya çalışmış. Aynı şekilde eğer insanlar devlet kurumlarına, bunları dönüştürmek için sızıyorsa elbette yetkililerin bu kişileri görevden uzaklaştırma hakkı; eğer kurumları devirmekten suçlanıyorlarsa, onları kovuşturma hakkı var. Tüm bunlar bize tamamen meşru geliyor. FETÖ demediğimiz için yöneltilen eleştirileri yanlış buluyorum. Doğrusu, ‘Bu insanlar 250 kişinin öldüğü darebede yer aldı mı? '. Evet yer aldılar. Siz Türkiye’de 250 kişiyi öldüren bir terörist saldırıyı düşünebilir misiniz? Hayır. Yasal mecrada terörist olarak tanımlayıp tanımlamadığımız tartışması yanlış bir tartışma. Biz bu örgütün 15 Temmuz’da ne yaptığını tanıyor muyuz? Evet, tanıyoruz.
Tutuklu gazeteci, milletvekili ve insan hakları savunucularına da değinen Moore, bunların Türkiye'ye zarar verdiğini vurgularken şunları söyledi:
Bu nedenle bu insanları tutuklamak ve cezalandırmak için Türk yetkililerle çalışmaktan çok mutluyuz. Bu meşrudur. Problem, bunun çok genişlemiş olması. Sayın Çavuşoğlu’nun basın toplantısında söylediği gibi; 'demokratik muhalefetle terörü destekleyenler arasında ayırım yapmazsak başarısız oluruz'. Buna katılıyorum. Ama bize öyle geliyor ki; bu konulara bakan savcılar, terörizmin tanımı konusunda çok geniş davranıyorlar ve biz de bu ağı çok geniş tutma isteğinin, terörist olmayan insanları da içine almasından endişe ediyoruz. Şu an birçok milletvekili, çok sayıda gazeteci son örneklerle de birçok insan hakları savunucusu hapiste. En son Uluslararası Hak Örgütü de bunlara eklendi ve bu Türkiye’ye zarar veriyor. Bu nedenle de biz diyoruz ki masum olan, terörizmle bağlantılı olmayanların da yakalanması endişe yaratıyor.
Daha önce de söylediğim gibi bu zarar veriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin farkındayız fakat normalleşme sürecinin başladığını da görmek istiyoruz. Böylece biz de AB içerisindeki ilerlemeleri konuşabiliriz; özellikle de yatırımcılar olağanüstü halin sona erdiğini görmek istiyor. Bizim başlangıç noktamız burası. Biz Türkiye’nin iyiliğini istiyoruz ve alınan bazı önlemlerin genişliğinden endişe duyuyoruz.
'KIBRIS KONUSUNDA ANLAŞAMADI, KÖRDÜĞÜM SÜRÜYOR'
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) görüşmelerinde demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi konuları konuşmak için 23 ve 24. fasılların açılmasının istediğinin hatırlatılması üzerine Moore, şu ifadeleri kullandı:
'MUTABAKATA ULAŞMAYA ÇALIŞIRKEN BAĞIRMAK İŞE YARAMIYOR'
Benim dikkat çekmek istediğim şey şu; insanlar bozulan ilişkileri gündeme getirdiklerinde, hala önemli şeylerin sürdüğünü de bilmeliler. Meşhur 3 milyon Avro konusunda, Türk tarafından, çok yavaş olduğu gibi çok şikayet olduğunu biliyorum. Bu endişeleri kabul ediyorum ama şimdi para harcanıyor, geliyor, memnuniyetle karşılanıyor ve yararlı. Dolayısıyla devam eden şeyler var. Uzlaşmaya varılamayan konular da var. Fakat vize serbestisi konusunda İngilizler Schengen'e taraf değil. Açıkça Türkiye ile bir tartışma var ve Türkiye'nin de TMK yasalarında değişikliğe karşı direnci var; Türkiye diyor ki mevcut koşullarda bu çok daha zor. Ve elbette bu ülkede IŞİD, PKK çok önemli terörist eylemler yaptı. Bunu anlıyorum ama ben bununla ilgili devam eden tartışmadan da haberdarım ve umarım zamanla bir mutabakata ulaşılır. Ama her zaman olduğu gibi kilit konu, birbiriyle konuşmaya devam etmektir. Ve İngiltere'nin tercihi, bunları mümkün olduğunca bir başkasıyla konuşmak yerine özel ele almaktır. Ve bence bu işliyor. Uluslararası konularda bir mutabakata ulaşmaya çalışırken, birbirine bağırmak genellikle pek de işe yaramıyor.
'CUMHURİYET'İ KURUM OLARAK DESTEKLİYORUM'
"Türk mahkemelerindeki davaların detaylarına değinmek istemiyorum. Ben bir avukat ya da hakim değilim; mahkemelerin kararlarını tahmin edemem. Ama iki şey söylememe izin verin. Birincisi, tekrar edeyim ki darbe girişiminin sonrasındaki son derece kargaşalı, geniş ve zor koşullarda ifade özgürlüğü ve diğer bazı özgürlüklerin bir şekilde zorlanmakta olduğu yönünde artan endişelerimiz var ve Türkiye’deki demokratik tartışma ve ifade özgürlüğü ortamına geri dönüldüğünü görmek istiyoruz. Dolayısıyla, Cumhuriyet davasına bakacak olursak, Cumhuriyet davasını elbette takip ediyoruz; ve bu davada adli sürecin, adil kanıtlarını görebileceğimizi ve eğer suçlandıkları konularda masum oldukları gösterilirse insanların hızla serbest bırakılacaklarını umuyorum. Daha önce kamuya açık bir şekilde söylediğimiz daha kapsamlı bir konu var; tutuklu yargılama, gerektiğini düşündüğümüzden çok daha fazla ve kapsamlı bir şekilde kullanılıyor. Bu çerçevede davayı, bireylerin ayrıntılarıyla ilgili herhangi bir yorum yapmadan izliyoruz. Bir gazete olarak Cumhuriyet'e bakacak olursak; 30 yıl önce benim Türkçeyi öğrendiğim gazetelerden biri. Hep en zor Türkçe’ye sahipti. O günlerde Cumhuriyet, Türkiye'nin geri kalanından farklı bir dil kullanırdı. Ama her zaman büyük ve önemli bir gazeteydi. İsminin de gösterdiği gibi Cumhuriyet'in başından itibaren var olan ve Cumhuriyet ile özdeşleşen bir gazete. Siz de biliyorsunuz; yıllarca özgürlükler için direnmiş gazeteler ve gazetecilikte yüksek profesyonel standartlar önemlidir ve ben Cumhuriyet'i bir kurum olarak destekliyorum.
15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili fikirlerini söyleyen Moore, hala yanıtlanması gereken çok fazla soru olduğunu belirtirken, "Bence 15 Temmuz'da ne olduğuyla ilgili hala gündeme gelmemiş çok soru ve ayrıntı var. Özellikle de darbeye doğrudan katılan kişilerin duruşmalarıyla, detayları alacağımızı umuyorum. O gece ne olduğuyla ilgili her şeyi bilmediğimizi söylemek adil olacaktır. Ama o gece olanların bir çoğunu biliyoruz ve bunun olduğuyla ilgili bir şüphemiz yok ve 250 kişi çok cesurca Türk demokrasisini savunarak hayatını kaybetti" dedi.