"Davaya Türk hükümeti doğrudan müdahil olmuş durumda. Sarraf Amerikan siyasetinde şu anda iktidar durumda olan Cumhuriyetçi Parti'nin çok önemli isimlerini avukat olarak tuttu. Bir tanesi eski New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani ve diğeri Bush döneminin eski ABD Adalet Bakanı Michael Mukasey. Bu isimler Türkiye'ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme yaptılar. Bunun ortaya çıkmasından sonra davanın seyri değişti. Dava bir hukuk davası olmaktan çıkıp siyasi bir dava haline geldi. Nitekim Sarraf'ın anlaştığı siyasetçi Giuliani, mahkemeye verdiği ifadesinde de bir anlaşmanın eşiğinde olduklarını doğruladı ama ‘Amerika'nın çıkarlarına uygun bir anlaşma yapmaya çalışıyoruz, iki tarafında buna sıcak baktığı izlenimini edindim' dedi."
Bu anlaşmanın Suriye ve İran ile çok yakından ilgili olduğunu belirten Gürcanlı, "Son dönemde Türkiye ile ABD, Suriye konusunda gergin bir döneme girmeye başladı. Obama döneminde ilişkiler zaten gergindi. Şu anki AK Parti hükümeti Trump'ın başa gelmesini ‘belki yeni bir sayfa açarız' diye umutla bekliyordu. Bu gerçekleşmedi. Çünkü Türkiye'nin en büyük sıkıntısı olan sınırdaki YPG oluşumuna Trump'da hemen hemen aynı şekilde yaklaştı. Akıllara pazarlık konusunun bu olabileceği geliyor" dedi.
Gürcanlı, "Daha yüksek bir ihtimal olan ikinci ayak İran ayağı. İran'a yaptırımların delinmesi ile ilgili bir dava. Bu çerçevede Türkiye'den İran konusunda Amerikan tarafının yeni beklentileri olabilir mi, soruları akla geliyor" şeklinde konuştu.
Trump'ın İran ile mücadeleyi en büyük davası olarak gördüğünü hatırlatan Gürcanlı, "Trump'ın bütün seçim kampanyası boyunca en şeytanlaştırdığı ülke İran oldu. Şimdi Türkiye İran'a komşu, Amerika çok uzak. İran ile çatışmaya girmek konusunda ABD'nin bölgede güçlü bir orduya, güçlü bir müttefike ihtiyacı var. Amerikan yönetimine bu vaadediliyor olabilir. Son dönemde Erdoğan'ın İran'a yönelik açıklamalarını da sertleştirdiği düşünülürse bu da akla yakın konulardan bir tanesi" dedi.
Gürcanlı, Sarraf'ın suçlandığı konularla ilgili olarak tutuklanan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ile Sarraf'ın davalarının birleştirilmesinin Türkiye'yi doğrudan olaya dahil ettiğini vurguladı:
"İki dava birleştirildi. Eğer jüri Sarraf'ın işlediği suçları yerinde görürse Attila'nın da hüküm giymesi kaçınılmaz olur. Çünkü davada ikisi işbirlikçi olarak görünüyorlar.
Sarraf sonuçta bir iş adamı. Türkiye Cumhuriyeti ile doğrudan bağlantısı yok. Oysa Mehmet Hakan Atilla'ya baktığımızda Türkiye'nin bir kamu bankasının en üst düzeydeki görevlisi ve ataması bizzat Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin üyeleri tarafından yapılmış. Dolayısıyla Atilla'nın durumu Türkiye açısından Sarraf'tan çok daha sıkıntılı. Atilla'nın bir şekilde hüküm giymesi demek Türk hükümetinin ABD yaptırımlarının delinmesinde doğrudan taraf olduğu sonucunu çıkarır."