Türkiye'nin son dönemde AB ülkeleri ile yaşadığı gerginlikler sonrası hükümetten gelen açıklamalar, Türkiye'nin AB'ye karşı sığınmacı kozunu kullanabileceği yorumlarına yol açıyor.
Geçtiğimiz ay Türk bakanların referandum kampanyası yapmalarına izin verilmemesinin ardından Almanya ve Hollanda ile yaşanan diplomatik kriz sonrası da Türkiye ile AB arasındaki sığınmacı anlaşması tekrar gündeme gelmiş, Türk bakanlar Türkiye ile AB arasındaki sığınmacı anlaşmasının gözden geçirilebileceği açıklamalarını yapmıştı.
Türkiye'deki sığınmacıların yoğun olarak siyasetin gündeminde yer aldığı ortamda Sputnik, Türkiye'de büyük şehirlerde yaşayan sığınmacıların durumunu, sığınmacı anlaşması öncesi yoğun olarak kullanılan geçiş güzergahlarını gözlemledi. Türkiye'deki sığınmacılar, daha önce sığınmacıların geçişine tanık olanlar ve sığınmacılara yardım için çalışan sivil toplum örgütleriyle görüşerek bir yazı dizisi hazırladı.
'SIĞINMACILAR SADECE SURİYELİ DEĞİL'
Suriye savaşının başlamasından bu yana Türkiye'ye gelen 3 milyona yakın Suriyeli dolayısıyla 'sığınmacı' denildiğinde akla ilk olarak Suriyeliler geliyor.
Ancak sığınmacıların Avrupa'ya geçiş kapısı olan Türkiye'de Suriyelilerin dışında yaklaşık 300 bin sığınmacı yaşıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin verilerine göre Türkiye'de Suriyeliler haricinde bulunan sığınmacıların yüzde 44'ü Irak, yüzde 41'i Afganistan, yüzde 11'i İran, yüzde 4'ü de çoğu Afrika ülkelerinden olmak üzere diğer ülkelerden gelen sığınmacılar.
Türkiye, Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğu coğrafi sınırlamayı sürdürdüğü için sadece Avrupa ülkelerinden gelenleri resmen sığınmacı olarak kabul ediyor ve 'geçici koruma' kapsamında olan Suriyeliler dışında Afganistan, Irak gibi ülkelerden gelenleri sığınma arayan kişi olarak tanımlıyor. Bu kişiler herhangi bir Batı ülkesinden iltica hakkı kazanana kadar geçici ikametle Türkiye'de kalabiliyor.
'TÜRKİYE'DEKİ HAYATIMDAN MEMNUNUM'
İstanbul'da yaşayan Afgan sığınmacılarla görüşmek için akşamüzeri Zeytinburnu'nda bir Afgan lokantasına gittiğimizde lokantada çalışanlardan başka sadece bir kişi var.
Lokanta sahibi "Genelde akşam saatlerinde dolu oluyor burası, bu saatte pek kimse bulamazsınız" diyerek bize masada tek başına oturan Masud'u gösteriyor. 28 yaşındaki Masud, iki yıldır İstanbul'da yaşıyormuş.
Söze "Ben aslında sığınmacı sayılmam, vize alarak yasal yollarla buraya geldim, oturma ve çalışma iznim var" diyor. Masud'un eşinin ailesi 10 yıldan fazla süredir Türkiye'de yaşıyor, evlendikten sonra önce eşi, sonra kendisi vize alarakTürkiye'ye gelmişler. "Afganistan'ın Kunduz şehrinde yaşıyorduk. Zaten uzun zamandır can güvenliğimizin olmadığını düşünüyorduk. Benim küçük bir dükkanım vardı. Dükkanımın hemen yanında bomba patladıktan sonra Türkiye'ye gelmeye karar verdim" diyor.
Masud, Zeytinburnu'nda bir süpermarkette çalışıyor. "Türkiye'deki hayatımdan memnunum, eşim de burayı çok seviyor, çocuklarımızı burada büyütmek istiyoruz" diyor.
'6 KERE YUNANİSTAN'A KAÇTIM, HER SEFERİNDE TÜRKİYE'YE BIRAKTILAR'
Lokantadan çıkıp Zeytinburnu sahiline gittiğimizde sahilde oturan Afgan gençlerle karşılaşıyoruz.
Onların hikayeleri Masud'unki kadar parlak değil. Gazeteci olduğumuzu öğrenen 29 yaşındaki Muhammed, bizim soru sormamıza kalmadan "Eğer soracaksanız halimiz çok kötü. Burada sıkıştık kaldık, Türkiye'nin kapıları açmasını bekliyorum" diyerek söze giriyor.
Muhammed, altı kez yasadışı yollarla karayoluyla Yunanistan'a geçtiğini, her seferinde Yunan polisinin kendilerini Meriç'in Edirne tarafına bıraktığını anlatıyor. "Yunan polisi her şeyimizi alıp bizi Türkiye'ye bıraktı" diyor. Tekrar deneyip denemeyeceğini sorduğumuzda "Başarana kadar deneyeceğim, çünkü burada bir gelecek görmüyorum. Üstelik burada ne olacağımız da belli değil. Daha iki hafta önce polis buraya geldi, 50 Afgan'ı toplayıp Afganistan'a geri gönderdi. Bizim orada can güvenliğimiz olsa neden memleketimizi terk edelim" diye konuşuyor.
'GİTMEKTEN BAŞKA ÇAREMİZ YOK'
Afganistan'ın Mezar-ı Şerif şehrinden gelen 30 yaşındaki Mir Ahmed de daha önce Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine kaçmayı denemiş.
"Burada yapacak bir şey yok, çalışma imkanımız yok, bize iş veren de yok, gitmekten başka çaremiz yok. Bir aracı vasıtasıyla Yunanistan sınırını geçtim. Sınırı geçer geçmez Yunan polisi bizi yakaladı, dayak, kötü muamele, bizi Türkiye tarafına bıraktı" diyor.
Mir Ahmed'in yanındaki 32 yaşındaki Harun ise hem Yunanistan, hem Bulgaristan üzerinden karayoluyla Avrupa ülkelerine kaçmayı denemiş. "İkisinde de bizi yakalayıp Türkiye'ye bıraktılar. Bulgaristan'da polis
kendisi gelmeden önce köpekleri üzerimize saldı, sonra paramızı da alıp bizi Türkiye'ye bıraktılar" diyor.
'O ANLAŞMA BİZE PEK İŞLEMİYOR'
Her seferinde aracıya para verdiklerini söylüyorlar. Ne kadar para verdiklerini sorduğumuzda miktar söylemek istemiyorlar. Ancak bu işin 'piyasasının', 500 dolar ile 2000 dolar arasında değiştiğini söylüyorlar.
Türkiye ile AB arasında sığınmacı anlaşması olduğunu, bu anlaşma uyarınca Yunanistan'ın kendilerini resmi yollardan Türkiye'ye göndermesi gerektiğini söylediğimizde ise "O anlaşma bize pek işlemiyor herhalde. Yunan polisi her seferinde bir sürü dayak, işkenceden sonra bizi Türkiye'ye bıraktı" diyorlar.
'ARACILARIN SAHTE VİZESİ SEBEBİYLE EŞİM GÖZALTINDA'
24 yaşındaki Kabilli Abdullah ise en çaresiz durumda olanın kendisi olduğunu söylüyor. "Aslında aralarında hem en şanslı, hem de en şanssız olan benim" diye söze giriyor.
"Ben Almanya'da üniversitede okuyorum, öğrenci vizem var. Eşim Türkiye'deydi, onun da Almanya'ya gelebilmesi için vize almak istedik. İlk seferinde vize alamayınca aracılar bize kendileri vasıtasıyla vize alabileceklerini söyledi. Bulduk, buluşturduk, yüklü bir miktar para ödedik. Eşim vize görüşmesine de gitti. Schengen vizesi aldı. İki gün önce onunla birlikte Almanya'ya gitmek üzere İstanbul'a geldim. Birlikte havaalanında pasaport kontrolüne girdik. Polis orada eşimi gözaltına aldı. Vizesi sahteymiş. Sahte vize nedeniyle şu an gözaltında. Vize, görüşme, her şey sahteymiş. Bizim bir suçumuz yok, sahte vizeyi biz yapmadık, ama şimdi gözaltında. Şimdi burada ne yapacağımı bilmez bir vaziyette bekliyorum."
Türkiye ile AB arasındaki sığınmacı anlaşması uyarınca Türkiye'den Yunanistan'a yasadışı yollarla geçen sığınmacıları Yunanistan, Türkiye'ye iade ediyor. Ancak sığınmacıların anlatımları, Yunanistan'ın sığınmacıları hiçbir resmi işlem yapmaksızın Türkiye sınırlarına geri bıraktığını gösteriyor.
'YUNAN POLİSİ SIĞINMACILARI TÜRKİYE TARAFINA BIRAKIYOR'
Türkiye ile Yunanistan arasında karayolu üzerinden geçişlerin yapıldığı tek il olan Edirne'ye gidiyoruz. Edirne'de Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturan Meriç nehrini aşabilen sığınmacılar Yunanistan topraklarına ayak basmış oluyor.
Sınırın Yunanistan tarafının büyük bölümüne tel örgüler çekildiği biliniyor. Sığınmacılar, tel örgünün olmadığı bölümlerden geçiş yapmaya ya da geçtikleri yerde tel örgüleri atlamaya çalışıyor. Sığınmacıların yoğun olarak geçiş yaptığı Edirne'nin Doyran ve Elçili köylerine gidiyoruz.
Doyran köyünde kahvede konuştuğumuz vatandaşlar son dönemde köy civarında sığınmacı görmediklerini, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra jandarmanın yol kontrollerini de sıkılaştırdığını anlatıyor.
Doyran Köy Muhtarı Ali Kart, "Son 2-3 aydır böyle bir olay yaşamadık. Eskiye göre buradan geçişler azaldı, iş sıkı tutuluyor" diyor. Köylülerin de bir yabancı gördüğünde jandarmaya haber verdiğini aktaran Kart, Yunanistan'ın, kendi topraklarına geçmeyi başaran sığınmacıları bazen Türkiye tarafına, bazen de Meriç üzerinde bulunan adaya bıraktığına şahit olduklarını anlatıyor.
Köylerin Meriç'e yakın bölümleri sınır hattı olduğundan girilmesi yasak bölge niteliği taşıyor. Hudut karakolları da yasadışı geçişlere karşı gözlem faaliyeti yürütüyor.
'MADEM ANLAŞMA VAR, YUNANİSTAN NEDEN BUNA UYMUYOR?'
Doyran köyünden sonra Elçili köyüne varıyoruz.
Elçili köyünde bir vatandaş, sığınmacılarla ilgili haber için geldiğimizi öğrenince "Bırakalım gitsinler. Bu insanlar gitmek istiyor, biz de bırakalım gitsinler" diyor.
lçili köyündeki vatandaşlar da son dönemde köy civarında Türkiye'den Yunanistan'a geçişe şahit olmadıklarını ancak Yunan polisinin karşı tarafa geçmiş sığınmacıları Meriç'in Türkiye kıyısına bıraktıklarını anlatıyor.
Elçili Köyü Muhtarı Mehmet Hamdi Aksoy, sözü Türkiye ile AB arasındaki sığınmacı anlaşmasına getiriyor.
Aksoy, "Madem anlaşma var, Yunanistan niye buna uymuyor? Biz çok şahit olduk, insanları dövüp suya atıyorlar, anlaşmayı filan dinlemiyorlar. O insanlar buralarda sefil oluyor. Köylülerimiz çok kere bu insanlara yardım etti. Giysileri ıslanmış insanlara giysi verdi, bebeklerine süt verdiğimiz oldu. Yazıktır, bu yapılan insanlığa sığar mı?" diye konuşuyor.
Aksoy, son dönemdeki geçişlerle ilgili de "Çoktan beri buradan karşıya giden görmedik, ama Yunanistan'ın buraya bıraktığı çok insan gördük" diyor.
- YARIN: Sığınmacılar üzerine çalışan dernekler ve sivil toplum örgütleri ne düşünüyor? Kendileri üzerinden kurulan siyasi söylemler sığınmacıları nasıl etkiliyor? Avrupa ülkelerinin sığınmacı sorununa yaklaşımı nasıl görülüyor?