Etyen Mahçupyan'ın "Cemaatçiliği aşamadık" başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:
Bu açılımı taçlandıran hamle ‘Çözüm süreciydi'. Sadece duygu olarak değil, sistem olarak da ‘toplum' olabilmenin zeminini oluşturma fırsatıydı. Ama bu süreçte paralel bir başka duygu daha güçleniyordu. Erdoğan'ın ‘ustalık' dönemi olarak adlandırdığı, kafasındaki Türkiye tasavvurunu hızla hayata geçirmek istediği, bürokratik ayak bağlarından kurtulmayı planladığı, özgüvenin çok yükseldiği bir dönem… Ne var ki Gülen örgütünün girişimleri bu hayale sekte vururken, Rojawa hedefi de PKK'yı çözümden uzaklaştırdı. AK Parti güç dengesinde yalnızlaşırken önüne iki alternatif çıktı: Ya Meclis'i güçlendirerek meşruiyetini sağlama alacak, ya da salt toplumsal desteğine dayanarak sistemi zorlayacaktı."
'KÜLTÜREL FARKLILIKLAEIN KAŞINMASI'
Bugün bu ortamda, 'seçilecek kişiyi ‘tek adam' yapacak' bir sistem değişikliğini tartışıyoruz. Partiye, yasamaya, yargıya ve bürokrasiye tek başına hakim olacak biri… Bu kısa süreçte medyanın ve sosyal medyanın çığırından çıkması hiç şaşırtıcı değil. Oportünizmle bir yerlere gelmiş veya gelebilecek geniş bir kitle olaya ölüm/kalım meselesi olarak bakıyor ve ayrışmayı bilerek derinleştiriyor. Buradan büyük bir kavga üretmek ve o kavgayı kazanarak bunun meyvelerini yemek istiyorlar. Türkiye'yi belki de bir daha tamir edilemeyecek şekilde manen bölme pahasına…"
'HER İKİ TARAF KABUK SERTLEŞTİRİYOR'
AK Parti iktidarının ilk on küsur yılında laik ve muhafazakar cemaatlerin sınırları gevşemiş, geçirgen hale gelmişti. İki kesim arasındaki etkileşim ailelerde melezleşmenin, İslami kanatta bireyselleşmenin, laik cenahta ise ‘yumuşak' dindarlaşmanın önünü açmıştı. Her iki taraf da kendi ideolojik kabullerine mesafe alma eğilimi göstermekteydi. Şu an tam tersi yönde gidiliyor… Her iki taraf kabuk sertleştiriyor, aradaki mesafe açılıyor, arada kalanlar hain ilan ediliyor ve bir barış projesi savaş bezirganlığına dönüşüyor.
Ancak bu kez ‘suç' sadece diğer tarafta değil… Aynı tercihi muhafazakar kanat içinde yapanlar da var. AK Parti toplum tasavvurunu taşımaktansa yeniden cemaatçiliğe dönmeye zorlanıyor. Oysa bu ne AK Parti hareketinin gelmek istediği, ne de Türkiye'yi getirmek istediği noktaydı…