AK Parti hükümetinin başkanlık sistemi propagandasını ülke dışına taşıma girişiminin ardından patlak veren kriz, AB ile söz düellosuna dönüştü. Geçen seneki sığınmacı anlaşmasına rağmen Türkiye'nin üyelik müzakereleri adeta askıda durmaktayken, başkanlık propagandası krizinin AB sürecine etkileri merak ediliyor. Gelişmeleri AB ve Küresel Araştırmalar Derneği Başkan Yardımcısı ve AB uzmanı Dr. Can Baydarol'la konuştuk.
‘KELİMELER AYNI DEĞERLER FARKLI'
Can Baydarol, Türkiye ile Hollanda ve Almanya başta olmak üzere Avrupa'nın önde gelen ülkeleriyle yaşanan krizin altında bir kaç senedir ‘muktesebat uyuşmazlığının' yattığı görüşünde. "Bir tarafta Kopenhag Siyasi Kriterleri dediğimiz, o Avrupa değerleri var. Demokrasi, insan hakları, hukuk, insan haklarına saygı… Öteki tarafta Türkiye de bunlardan söz ediyor fakat içerikler farklı" diyen Baydarol, " olayısıyla söylemler aynı kelimeler üstünden gidiyor ama kavramların içeriklerinde tanım sorunları var. Bir kere bunu doğru bir yere oturtmak lazım" diyor. Diğer yandan geçen kasımda Avrupa Parlamentosu'nda yapılan oylamada neredeyse ‘Türkiye ile ilişkiler kesilsin' noktasına geldiğini anımsatırken, bunu Konsey'in durdurduğunu belirten Baydarol, "Dolayısıyla değerler çakışsa bile, çıkarlar çakışsa da, işler bir şekilde devam ediyor gibi bir algı ortaya çıktı" vurgusu yaptı.
‘FAŞİZM VE NAZİZİM LAFLARINI KİMSE KOLAY HAZMETMEZ'
‘HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ OLMAZSA…'
Tartışmanın siyasi boyutlarından ve o duygusal reflekslerinden kurtulup daha rasyonel düşünmemiz gerektiğine vurgu yapan Baydarol, iki tarafın siyasetteki tanım farklılıklarına da şu sözlerle izahat getirdi: "Yani onlar demokrasi dediği zaman, işte Fransız Devrimi'ni, savaşları anıyorlar, bugün geldikleri versiyonda çoğulculuktan bahsediyorlar. Biz öyle bir şeyden değil, sadece çoğunlukculuktan bahsediyoruz. Yani ikisi arasında çok büyük farklılıklar var. Hukuk dediğimiz zaman adamlar, Magna Carta'dan 1215'ten alınmış temel hukukundan bahsediyor, biz HSYK tartışıyoruz. Yani şimdi baktığımız zaman, hukuk algısı çok farklı bir şey, ki bunun en büyük riskinde Avrupa'yı unuttuk ettik." Diğer yandan Baydarol, Türkiye'nin en başta ekonomisini çevirme sorunu yaşarken ‘hukukun üstünlüğü' gibi meselelere ihtiyaç duymasına da şu sözlerle dikkat çekti: "Türkiye'nin bir anlamda da, bir yerde de, kendi ekonomisini çevirme sorunu var. Ve bu ekonomiyi istesek de istemesek de yabancı yatırımlarla çevirmeye çalışıyoruz. Şu an Türkiye'de 2300'e yakın işletmeci var, bunların yatırım tutarı yaklaşık 22 milyar dolar. Ve diyelim ki biz bunlardan hoşlanmadık, maliyeti göze aldık, hadi buradan gidin dedik, kapıyı gösterdik. Peki o zaman, yani hukukun üstünlüğünün ihlali gibi bir noktaya geldiği zaman turist gelmeyecek, şu gelmeyecek, bu gelmeyecek. Türkiye o değerlere sahip çıkmadığı an da yatırım yapılabilirliğine gölge düşürüyoruz aslında."
‘AVRUPA TÜRKİYE'Yİ GÖZDEN ÇIKARAMAZ'
Baydarol'a göre bu kriz en azından Almanya'da eylülde yapılacak seçimlere kadar devam edecek ve Türkiye, Alman seçmeninin gözünde birinci madde olacak. "Beni korkutan şey, bütün bu tartışmalarda biz şuan da Avrupa'da yaşayan Türkiye kökenli insanları hedef haline getiriyoruz" kaygısını dile getiren Baydarol, Avrupa'da da Avrupa değerlerinin ayaklar altına alınması ve aşırı sağ nedeniyle Türklerin hedef olduklarını anımsattı. "Çünkü şu anda İslamofobinin yerini maalesef, Türkofobi, Erdoğanofobi almaya başladı" diyen Baydarol, diğer yandan da "Yani bu gelişme bence çok kötü bir gidişatı işaret ediyor ama Avrupa Türkiye'yi gözden çıkarır mı, yok çıkaramaz. Yani niye çıkaramaz, işte Ortadoğu'daki Avrupa çıkarları Türkiye için bir Avrupa'yı çok da fazla imkânlı hale getirtmiyor" diye konuştu.
‘TEKNOLOJİK BİR ORTAÇAĞ'
21. yüzyıl dünyasının giderek ‘teknolojik bir Ortaçağ' haline geldiği saptaması da yapan Baydarol, "Bu tür söylemlere baktığımız zaman ‘Herhalde Ortaçağ'da da böyle oluyordu' diyorum ama Ortaçağ'ın iyi bir tarafı vardı, padişah, Fransız kralına küfür ettiği zaman, buradan oraya atlarla gidene kadar 6 ay geçiyordu, ondan sonra da cevabı buraya gelene kadar bir 6 ay geçiyordu. Ama şimdi teknolojiyle beraber 10 saniye bile geçmiyor, karşılıklı atışma, cevap verme için… İşte o yüzden risk kadrajı çok daha fazla, ama maalesef mantık aynen Ortaçağ, onu söylemek lazım" ifadelerini kullandı .
'21. YÜZYILDA ALIŞILDIK DEMOKRATİK YÖNETİMLER İMKANSIZLAŞTI'
Bu kriz yüzünden hayatında ilk kez Hollanda seçimlerini merakla izlediğini anlatan Baydarol, atışmanın hem Hollanda hem de Türkiye'deki seçimleri etkilediğini belirtti. Baydarol şu değerlendirmeyi yaptı: "İyi de kim kaybediyor, hem Avrupa kaybediyor, Hollanda kaybediyor, Türkiye kaybediyor uzun vadede. Dolayısıyla benim de başta teşhisim de, 21. Yüzyılda alışık olduğumuz demokratik yönetimlerinde birebir imkânsızlaştığı. Bu da çok hoş bir algı değil. Cehaletin getirdiği, karşı tarafı yetince tanımamın getirdiği duygularla oynamanın sonuçları, popülizmin sonuçlarının getirdiği, sürüklediği kötü bir ortama doğru dünya sürükleniyor. Türkiye'de, tabii ki bu sistemin merkezinde yer aldığı için daha hızlı sürükleniyor."
‘VENEDİK KOMİSYONU TABİİ Kİ SİYASİ RAPOR VERECEK'
‘ASIL KORKUM AVRUPA KONSEYİ'NDE VE AİHM'DEKİ DURUM'
Baydarol, asıl korkusunun AB ile ilişkilerden çok, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ndeki pozisyonu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki temsil sorununun tartışmalı hale gelmesi olduğunu vurguladı: "Yani giderek kötü bir Ortadoğu bataklığına doğru itilen, sürüklenen Türkiye… Yani bu hakikaten çok da mantıklı bir gelişme değil, hani bunu arzulayanlar da olabilir Türkiye'de. Fakat ortaya çıkacak sorunların bence hiçbir şekilde farkında değiller. Yani ne diyeyim, ‘Allah sabır versin, metanet versin' demek lazım olanı biteni izlemek konusunda."
'AB GÜNAHSIZ DEĞİL'
Baydarol bütün bu yaşananlarda ise AB'nin ‘günahsız olmadığı' kanısında. AB'nin bu noktaya gelmesinde de aşırı kemer sıkma politikalarının etkili olduğunu belirten Baydarol, şöyle konuştu: "Bu kadar kemer sıkarsanız, sosyal hakları tırpanlarsanız, sonuçta insanlar radikal uçlara kayıyor, maalesef ortada sol mol kalmadığı için de radikal sağa kaydılar. Bunun faturasını ödeyen bir Avrupa var. Halbuki bir nifak bütünü olarak, işte medeniyetler borusuyla, o demokrasi, insan hakları mesajının bütün dünyaya hep birlikte verilebileceği yer Türkiye'den geçiyordu. Ama ne oldu? Türkiye'yi dışlaya dışlaya hem çok kötü yerlere doğru ittiler, hem siyaseten ve kamuoyu üstündeki algısının negatif hale gelmesine yol açtılar. Ve maalesef ki şuandaki siyaset böyle karşılıklı küfür etme noktasına kadar işi getirdi." Baydarol, "Bundan sonra nasıl toparlanır, bunu bu hale getirenler herhalde düşünecek. Ama onlar da pek düşünmeyecek, korkuyorum düşünmek bize düşecek" diye ekledi.