Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhittin Ataman, Türkiye ile AB arasında yaşanan tartışmaları Sputnik'e değerlendirdi. Avrupa'daki aşırı sağcı siyasal partilerin ısrarla vurguladığı iki taraflı bir düşmanlık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Muhittin Ataman, "Yani bir ötekileştirme. Birisi Avrupa'nın kendi içine yönelik bir ötekileştirme öbür tarafı Avrupa'nın dışına yönelik bir ötekileştirme. Biz genellikle Avrupa dışı ötekileştirmeye odaklanıyoruz. Fakat asıl krizin çıkış sebebi doğrusunu söylemek gerekirse bu AB'nin kendilerine sunduğu umudun çökmesi yani AB ruhunun çökmesi olarak okunması lazım. Bunun bir dışa yansımasıdır" diye konuştu.
‘BUGÜN AB PROJESİ CİDDİ DARBE ALDI'
AB'nin savaşlardan sonra barış içinde bir arada yaşama kültürünü Avrupa'ya hakim kılma projesi olarak ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Ataman, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘TÜRKİYE'NİN KENDİLERİ TARAFINDAN BİÇİLEN RÖLÜ OYNAMAKLA YETİNMESİNİ İSTEDİLER'
‘TÜRKİYE HİÇBİR KRİZDE AB'DEN GEREKEN DESTEĞİ GÖRMÜŞ DEĞİL'
AB'nin Türkiye'nin bölgesinde inisiyatif almaya başlamasını kendi çıkarlarına darbe olarak nitelendirmeye başladığını kaydeden Prof. Dr. Ataman, şöyle konuştu:
‘TÜRKİYE'NİN RUSYA İLE İLİŞKİLERİNİ NORMALLEŞTİRMESİ AVRUPA'YA KARŞI BİLİNCİNİ DAHA DA ARTIRMASI ANLAMINA GELİYOR'
Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşmenin Batı'daki algılanış şeklini de değerlendiren Prof. Dr. Muhittin Ataman, şöyle konuştu:
‘TÜRKİYE'NİN AVRUPA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLERİ DEVAM ETMESİ GEREKİR'
Peki bugün yaşanan tartışmalar Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefini nasıl etkiler? Prof. Dr. Muhittin Ataman'a göre Türkiye, Avrupa ülkeleri ile ciddi bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde ve bunu kestirip atmak da mümkün değil. Ataman, "Yani ekonomik olarak, siyasal olarak, Türkiye ile AB birbirine bağımlı durumda. Bugün ile dün arasındaki fark da zaten buradan kaynaklanıyor. Eskiden daha az simetrik bir karşılıklı bağımlılık varken bugün daha çok simetrik bir karşılıklı bağımlılık var. Türkiye'nin ekonomik olarak büyümesi, siyaseten inisiyatif alması, daha güçlü bir noktaya gelmesiyle beraber bu simetrik karşılıklı bağımlılık bir tepki oluşturdu. Fakat bu Türkiye açısından da kolay vazgeçilebilir bir durum değil. Yani bu simetrik de olsa Türkiye açısından daha dengeli bir karşılıklı bağımlılık dünyasında da Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle ekonomik, toplumsal, siyasal ilişkileri yani bütün bağlamlarda ben devam edeceğini, etmesi gerektiğini düşünüyorum. Hele Avrupa'da yaşayan 4 milyonun üzerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını da düşündüğünüz zaman bunlardan bağımsız yani bütün bu ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkilerden bağımsız bir gelecek tasavvufu mümkün değil" diye konuştu.
‘TÜRKİYE-AB ARASINDAKİ ASIL SIKINTI MUHATAPLIK'
‘MÜLTECİ ANLAŞMASI DA DAHİL ANLAŞMALAR YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ'
Avrupa ülkeleri ile yaşanan gelişmeler üzerine Türkiye hükümetinden AB ile yapılan sığınmacı anlaşması gündeme getirildi. AB Bakanı Ömer Çelik, "Karadan geçişler konusunda Türkiye bence bu durumu yeniden değerlendirmelidir" dedi. Prof. Dr. Muhittin Ataman da hükümetten gelen açıklamalara katıldı. Ataman, "Bu dahil olmak üzere yani karadan geçişlere müdahale etmemeyi de kapsayan çok geniş bir ölçekli, daha önce imzalanan anlaşmaları hatta buna Gümrük Birliği anlaşması da dahil olmak üzere, şartların değişmesiyle beraber, yükümlülüklerin doğru dürüst yerine getirilip getirilmemesiyle ilgili olarak yeniden gözden geçirilmesi kanaatindeyim ben de" diye konuştu.
‘AVRUPA'DA BAZI SİYASETÇİLER HAKİKATİ ÇARPITARAK AÇIKLAMALAR YAPIYOR'
"Bu da Türkiye'nin tek taraflı aslında Avrupa devletlerine verdiği sözün yerine getirmesiyle ilgili. Yoksa Avrupalılardan bir mütekabiliyet gelmemiştir maalesef. Ama Türkiye hem kendisi hem de Avrupa ülkeleri için kontrol edilmesi gereken bir durum olduğunu, maliyete katlanarak bunu devam ettirdi sağlamaya çalıştı. Fakat, Avrupa ülkelerinden çok ilginç bir şekilde bazı siyasetçiler aslında hakikati gizleyerek ve çarpıtarak da açıklamalar yapıyorlar. Bu konuda Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye ciddi bir mali katkıda bulunduklarını iddia ediyorlar ki bu tamamen gerçek dışıdır.
‘HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAK ZORUNDA'
Türkiye inisiyatif alarak verdiği sözü yerine getirmeye çalışıyor. Ama bütün bu yaşananlardan sonra mütekabiliyet esası olmadan tek yanlı olarak Türkiye'nin Avrupalı devletlerin menfaatleri doğrultusunda davranmasını kimse beklemez. Bu diplomatik olmayan bir tabirle safdillik olur. Yani eğer bir sorunu çözmek istiyorsanız mütekabiliyet esasına dayalı bir şekilde davranmak zorundasınız. Yani herkes elini taşın altına koymak zorunda. Bu ABD Başkanı Trump'ın aslında NATO bağlamında Avrupa ülkelerine getirdiği eleştirilerin bir benzeridir. ‘Eğer siz NATO'nun etkili olmasını istiyorsanız savunma harcamalarınızı artırmak zorundasınız', yani ‘sadece ABD'den bekleme hakkına sahip değilsiniz' diyor. Aynı şekilde mülteciler konusunda eğer siz bunun bir krize yol açmasını istemiyorsanız veya bu krizin çözülmesini istiyorsanız Türkiye'ye yardım etmekle mükellefsiniz. Eğer yardım etmezseniz Türkiye tek yanlı olarak bir yere kadar tedbir alır, gerisini önemsemez ve önemsememe hakkına da sahiptir."