Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Ombudsmanlık Sempozyumu'nda konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
'HER FIRSATTA HUKUK DERSİ VERENLER NİYE SESSİZ?
Üzülerek belirtmek istiyorum. Türkiye’nin çabalarının onda biri maalesef gelişmiş ülkeler tarafından gösterilmedi. Her fırsatta ülkemize hukuk dersi veren ülkeler Suriye gibi ülkelerde en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Ülkemizin yıllardır ısrarla dile getirdiği güvenli bölge teklifi duymazdan gelinmiştir.
'GÖRÜŞMELERDE 'GAYET GÜZEL', 'HADİ YAPALIM' DEYİNCE UNUTTURMA POLİTİKASI'
İkili yaptıkları görüşmelerde "Gayet güzel fikir" diyorlar. "Hadi yapalım" dediğimde unutturma politikası güdüldü. Ne yazık ki PYD’ye, YPG’ye silah desteğini verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgeleri var. DEAŞ’a silah desteğini verenler yine bu güçler. DEAŞ’la mücadeleyi verenler biziz. Ama Batı, 'Türkiye DEAŞ’a destek veriyor' diyor. Mücadeleyi veren biziz. Şu anda Suriye’de şehitler verdik, ÖSO şehitler verdi. Ama bizler Suriye’de 3000’e aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük. Ve buna devam edeceğiz çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor.
'İSLAM'LA TERÖRÜ KİMSE YAN YANA GETİRMESİN'
Bu tamamen İslam dışı bir örgüttür. Bazı dostlar 'İslami radikalizm', 'İslami terör' diyor. Lütfen, İslam’la terörü kimse yan yana getirmesin. Zira İslam barıştır. Kelime anlamı itibariyle silm kelimesinden gelir, bu da barışı ifade eder. Acının rengi yoktur. Kaderimiz ve kederimiz ortaktır, sorunlar görmezden gelinerek görülemez. Şayet huzur istiyorsak, barış istiyorsak yönümüzü kriz ve çatışmaların olduğu yerlere çevirmeliyiz.
'KENDİ GÜVENLİĞİMİZ, KOMŞULARIMIZIN EMNİYETİNDEN GEÇER'
Kendi güvenliğimizin komşularımızın emniyetinden geçtiğini unutmamalıyız. Halep, Bağdat, Musul yanarken, Antep, Brüksel ve Berlin’in huzur içinde olamayacağını göstermiştir. Öyleyse yapılması gerekenler bellidir. Akdeniz’in büyük bir kabristana dönüşmesini engelleyecek adımlar ortadadır. Yükler paylaşılmadan, kurulan kanlı düzen değiştirilmeden mülteci ve göç sorununun üstesinden gelinemeyeceğini söylüyoruz.
Bu yılki sempozyumun temasının göç ve mülteciler olmasının son derece anlamlı bulduğumu ifade etmek isterim. Dünyanın hemen her bölgesi göç ve mülteciler meselesiyle mücadele ediyor.
'SON 2 YILDA 130 BİN GÖÇMENİ BOĞULMAKTAN KURTARDIK'
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gereği hep birlikte sahip çıkmamız gerektiğine inanıyoruz. Güçlü olan ülkelerin bu konuda duyarlı olmadığını ifade etmek istiyorum. Öncelikle bu sorunu ortaya çıkaran, insanları sevdiklerini, evlerini terk etmeye zorlayan bu saikleri ortaya koymak şart. Ortada bir sebep yokken kimse kendisini, ailesini, evlatlarını azgın dalgaların arasına atmaz. Sahil Güvenlik Komutanlığı son 2 yılda 130 bin göçmeni denizlerde boğulmaktan kurtarıp ülkemize getirdi.
'BATI TEL ÖRGÜLERLE KAPILARI KAPARKEN BİZ AYNI ŞEYİ YAPAMAYIZ'
Varil bombalarından, silahlardan kaçan bu insanları evimizde misafir etmeye devam edeceğiz. Bunu insani bir görev telakki ediyoruz. Onlar bombalardan kaçarken, Batı tel örgülerle kapısını kaparken aynı şeyi biz yapamayız. Buna ne vicdani, ne İslami, ne insani hiçbir anlayış yer vermez. Aylan bebekleri ölüme getiren meselenin tespitini yapmadan bu meselede yapılacakları da doğru tahmin edemeyiz.
'TÜRKİYE, BELDE-İ EMİNDİR'
Anadolu, şu topraklar bir göçmen yurdudur. Yüzyıllardır bu topraklar ülkelerinde şiddet gören mazlumlar için güvenli bir liman olmuştur. 500 yıl önce Musevilerden, Hristiyanlara, Çerkeslere tüm ezilenler bu ülkede korunaklı bir çatı bulmuştur. Belde-i emindir Türkiye, mazlumlar için güven yurdudur. Burası göze sezdirmeden gözyaşı silen dostların ülkesidir. Bizim milletimiz dil, din, etnik ayrım gözetmeden bağrına basmıştır. Biz yaşamanın, ayakta kalmanın yolunun yaşatmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bu anlayışla 6 yıldır Suriye ve Irak’tan gelen komşularımıza sahip çıktık.