https://anlatilaninotesi.com.tr/20170123/abd-donald-trump-ab-1026903668.html
'Trump tetikleyici değil semptom'
'Trump tetikleyici değil semptom'
Sputnik Türkiye
ABD merkezli düzenin kurallarını artık kimsenin takmadığını belirten akademisyen Ergin Yıldızoğlu'na göre, ortam 200 yıl öncesine benziyor. ABD'nin yeni... 23.01.2017, Sputnik Türkiye
2017-01-23T23:59+0300
2017-01-23T23:59+0300
2021-08-10T16:06+0300
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/i/logo/logo-social.png
rusya
abd
almanya
çin
ingiltere
italya
yunanistan
washington
londra
asya
irlanda
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2017
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
programlar, haberler, rusya, abd, almanya, çin, ingiltere, italya, yunanistan, washington, londra, asya, irlanda, donald trump, ergin yıldızoğlu, nato, ab, avrupa
programlar, haberler, rusya, abd, almanya, çin, ingiltere, italya, yunanistan, washington, londra, asya, irlanda, donald trump, ergin yıldızoğlu, nato, ab, avrupa
'Trump tetikleyici değil semptom'
23:59 23.01.2017 (güncellendi: 16:06 10.08.2021) ABD merkezli düzenin kurallarını artık kimsenin takmadığını belirten akademisyen Ergin Yıldızoğlu'na göre, ortam 200 yıl öncesine benziyor. ABD'nin yeni başkanı Donald Trump için 'Tetikleyici değil sempton' diyen Yıldızoğlu, AB için "Dağılacak, kurtuluş yok. Şairin dediği gibi 'Ah çekerek mi yoksa patlayarak mı'" sorusunu yöneltti.
ABD'nin yeni başkanı Donald Trump 20 Ocak’ta yemin ederek görevine başladı. Trump, yemin töreninde Washington’daki kurumsal yapıya sert eleştiriler yöneltirken, ulus devleti güçlendirme ve korumacılığı öne çıkartan küreselleşme karşıtı tutumu bütün dünyada yankı yarattı. Yeni ABD Başkanı’nın tutacağı rota, Rusya ve Çin cephesinde hem beklentiler hem de tedirginlik yaratırken, Transatlantik hattında da kaygılara sebep oluyor.
Trump'lı dünyaya dağır olası senaryoları Londra’da yaşayan akademisyen ve yazar Ergin Yıldızoğlu ile konuştuk.
'DÜNYANIN DÜZENİ DEĞİŞİYOR'
Düzenin değiştiğini ve düzeni yöneten kuralların geçerliliğini kaybettiğini söyleyen Yıldızoğlu, bu değişimin ilk adımlarını 1997 Asya krizine kadar götürmenin mümkün olduğunu anımsattı. 2007 mali kriziyle bunun daha sert bir biçimde belirginleştiğini belirten Yıldızoğlu şu unsurların altını çizdi: "2007-2009 arasındaki sert durgunluk döneminde, ki kalıcılaştı ondan sonra, bugün Trump ile beraber iyice belirginleşmiş olan konular yavaş yavaş devreye girmeye başladı zaten. O sırada 1929-1930’u konuşuyorduk. Aradan 1-2 sene geçti 2013’e geldik. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış koşullarını konuşmaya başladık. Büyük güçler arası rekabet, gerilemekte olan bir hegemonya merkezi, İngiltere vardı karşımızda. Şimdi de karşımızda ABD var, Rusya var, Çin var ve tabi Almanya var. Bütün bunların hepsini alıp 200 sene öncesine götürürsek çok benzer bir manzara ile karşılaşıyoruz.”
'KAPİTALİZMİN SAVAŞÇI OTORİTER AĞIRLIĞI GERİ DÖNDÜ'
Ülkelerin içinde işçi sınıfının sesini yükseltmesi üzerine yönetici sınıfların bunların ihtiyaçlarına yönelik politikalara yönelmeye başladığını ifade eden Yıldızoğlu, “Tam bu sırada da dünyada yeni güçlerin yükselmesiyle büyük devletler arası dünya pazarı bölüşümünün yeniden değişmeye zorlanması ortaya çıkıyor. Bu ikisi de birbirini çok güzel tamamlıyor” vurgusu yaptı. Devletlerde “kendi çelik endüstrim çökeceğine başka yerdeki çelik endüstrisinin çökmesini yeğlerim” anlayışıyla hareket ettiğini anlatan Yıldızoğlu şu izahatı getirdi: “Yani benim işçilerim işte kalsın onun işsizleri onun rejimini tehdit etsin beni edeceğine. Bu tam anlamıyla bir tarihsel reçete. Kapitalizmin savaşçı ve otoriter ağırlığının geri geldiğini bize işaret ediyor. Böyle durumlarda bir kurtarıcı olması gerekiyor halkın bütün nefreti ve kızgınlığını odaklaştıracak ve kontrol edebilecek.”
'ABD MERKEZLİ DÜZENİN KURALLARINI KİMSE TAKMIYOR'
Bu durumun bir kaos yarattığının altını çizen Yıldızoğlu şu saptamalarda bulundu: “Çünkü ABD merkezli küreselleşme düzeninin kurallarının kimse takmıyor artık. ABD de artık ‘Madem ki bu düzenden ben eskisi gibi yararlanamıyorum, biz bundan zarar görüyoruz’ üzerinden, Trump’ın da vurguladığı gibi ‘Önce ekonomimizi koruyalım, ordumuzu güçlendirelim, altyapımızı canlandıralım. Çünkü bir adım sonra dünyanın geri kalanı üzerinde üç dört tane büyük devletle fena halde rekabet edeceğiz’ diyor."
'İÇE DÖNMENİN HEM ANLAMI VAR HEM İÇİ BOŞ'
ABD’nin içeri dönecek bir hali olmadığını, zira dünyanın dört bir yanında 1000’den fazla üssü olduğunu hatırlatan Yıldızoğlu, buna rağmen ABD’nin ‘şu ana kadarki ilişkilerini gözden geçirmek’ politikasına yöneldiği görüşünde. Yıldızoğlu, ABD’yi ‘içe dönmeye’ itecek politikalar izleyeceği öngörülen Trump’ın NATO’nun ‘demode’ olduğunu belilrten sözlerine de atıfta bulunarak “ABD’liler ‘NATO bu haliyle bizim işimize yaramıyor’ diyor. ‘Onlar bizi korumayı göze almıyorlar, ihtiyacımız olduğu zaman bizimle beraber gelmiyorlar gitmek istediğimiz yere. AB aynı şekilde bir güç olarak karşımızda ama ihtiyacımız olduğu zaman cevap vermiyor bize. Uluslararası ticaret alanında Avrupa ile dış ticaret açığımız var’ diye yaklaşıyor. Dolayısıyla içeriye dönme lafının hem anlamı var hem de içi boş” tespitini yaptı.
'ÇİN'İ DENGELEMEK ABD, RUSYA VE ALMANYA İLE MÜMKÜN'
Yıldızoğlu, mevcut hegemonya düzeninde Çin’in ağırlığına işaret ederek, ABD gibi bir gücün yerine Rusya yerine Çin’in oturabileceğine dikkat çekti. Eski jeopolitik değerlendirmelerin artık geçerliliğini yitirdiğini ifade eden Yıldızoğlu şu analizi yaptı:
"Daha uzun dönemli nokta ise, tartışmalar bizi alıp 19’uncu yüzyıla yapılan jeopolitik tartışmalarına götürüyor. ‘Dünya’nın jeopolitiğinin yeni manzarası’ tartışmasına kadar gidiyoruz. Burada bir ana kıta var. Orada da Rusya oturuyor. O ana kıtayı kontrol edenler iddiaya göre dünyanın tümünü kontrol ediyorlar. Böyle bir durum yok. Ama yükselmekte olan hegemonyaya baktığımız zaman bu Rusya değil Çin. Rusya’nın ölçek olarak hem arazi olarak hem teknolojik kaynakları hem serveti açısından da, ekonomisinin derinliği açısından da ABD’nin yerini alacak bir durumu yok şu anda. Ama Çin böyle bir şey vaat ediyor. Buna göre hareket ediyor. Buna inanması ve bu yönde gitmeye karar vermesi başlı başına bir gerginlik konusu. Dikkat edersek Rusya kendi çevresini güvence altına almaya çalışıyor. Bu durumda jeopolitiğin 100 senelik konusu şuydu aman ‘Almanya ile Rusya bir arada olursa İngiltere ile ABD dünyanın kontrolünü kaybeder’. Şimdi denkleme Çin girdiği için bu kez ABD, Rusya ve Almanya’ya bir tarafa koyabilirsek eğer o zaman Çin’i dengelemek ve Batı’nın 500 yıllık üstünlüğünü elden kaçırmadan korumaya devam edebiliriz gündeme girdi.
'TRUMP BİR TETİKLEYİCİ DEĞİL BİR SEMPTOM'
Yıldızoğlu’na göre, "Bütün bu denklemi kağıt üzerinde çözdüğümüzde savaş çıkıyor karşımıza”. Bunun çok korkutucu olduğunu belirten Yıldızoğlu, ulusalcılıkların yükselmesinin, ulusalcılıklardan oluşan bir serbest rekabet dünyası anlamına gelmediğinin altını çizerek şöyle ded:
“Uluslararası güç ilişkileri birbirinden farklı. Uluslar kendi çıkarları için başka piyasalara ihtiyaçları oluyor. O piyasalara kendileri kadar güçlülerin girmesini engellemek istiyorlar. Derken dağılacak paylaşacak yer kalmıyor. Sonra birbirlerine bakmaya başlıyorlar. Bu tipik devletlerarası ilişkiler güç ve bağımlılık ilişkileri olduğu için her zaman yine dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Trump’ı bunları tetikleyici, bunlara yol açan birisi değil bir semptom olarak görmek lazım. Bütün bunlar Trump’da ifadesini buldu. Brexit’te bulamazdı çünkü İngiltere küçücük bir ülke. Alt tarafı AB’yi destabilize ediyor. ABD öyle değil mi ki ABD hala hegemonyacı konumda. Kim var hegemonyacıya benzer diye bakınca o yine çıkıyor karşımıza. Bu kadar büyük bir ağırlık merkezi olunca Trump’ın üzerinden konuşmaya başlıyoruz.”
'AB DAĞILACAK, KURTULUŞU YOK'
Avrupa Birliği’nin zaten bir önceki düzenin aleti olduğunu söyleyen Yıldızoğlu, "Küreselleşme dediğimiz zaman bunun prototipi olarak AB’ye bakıyorduk. Birleştirilmiş egemenlikler, serbest pazar tek ticaret. İş siyasete geldiği zaman karışıyordu. Zaten 1993’teki Sterlin krizinde tartışılan şuydu: Eğer ekonomi iyi giderse AB yaşar. İlk resesyonda göreceğiz AB’nin nereye gideceğini göreceğiz. Nitekim üç sene sonraki resesyonda AB’nin bir tarafa gitmeyeceğini gördük” dedi. Bir ‘Avrupa Birliği’ halinin olmadığının altını çizen Yıldızoğlu, “AB’nin içinde merkez ve çevre, egemen olanlar ve sömürülenler ilişkisini de hemen gördük. Bağımlı ülke ve egemen ülke zaten AB’nin içinde kurulmuş. İşler düzgün giderken bu gözükmüyordu. İşler düzgün gitmeyince bu birden bire, en çarpıcı olan Yunanistan’dı ama İrlanda’da da İtalya’da da gördük bunu. Ülkelerin seçilmiş liderlerini tepeden ‘Şak’ diye değiştirdiler örneğin. Bu dağılacak bundan kurtuluş yok. Bu gevşek mi olur, şairin dediği gibi ‘Ah çekerek mi gider yoksa patlayarak mı gider’ bu belli değil. Ama gideceği besbelli birşey” diye konuştu.
'YÖNETİCİ SEÇKİNLER SINIFI İŞSİZLEŞİYOR'
Bu süreçte mevcut statükonun devamına yönelik politika ve fikir üreten yönetici seçkinler sınıfının bir nevi ‘işsizleştiğini’ gördüklerini de anımsatan Yıldızoğlu, şu anda karşılaştığımız büyük gürültünün büyük bir kısmının da bu sebepten kaynaklandığı görüşünde. Zira Yıldızoğlu, bu sınıfın ileri sürdüğü tezlerin alıcılığını kaybettiğini gördüklerini belirterek, "Bunları savunmaya devam ettiği sürece ayrıcalıklardan beslenen bir kesim var. Bu azımsanacak bir durum değil. Geçtiğimiz 30 yılda bir seçkinler tabakası oluştu. Akademisyeni, diplomatı hepsi aynı dili konuşan insanlar gittikçe panik haline düşüyorlar. Çünkü ‘Bizim konuştuklarımız karşılığı yok ve değişeceğimiz besbelli. Ama nereye gideceğiz? İlkokula ortaokula girdiğimizden beri bunları okuyoruz?’ diyorlar. Dolayısıyla paniğin bir yanı da bu ve bu çok tehlikeli bir şey. Çünkü benzer bir durum 1933’de yayımlanmış bir makaleden hatırlıyorum, ‘Bizi bu krize getirenler herhangi bir yeni fikre açık değil. Dolayısıyla çözümleri anlayabilecek durumda değiller. Büyük bir problemler karşı karşıyayız” diyor” değerlendirmesi yaptı.
'SOL TRENİ KAÇIRDI, YENİ İŞÇİ SINIFINI HALA TANIMIYOR'
Bütün bu süreçte sosyal demokrasinin çok büyük bir darbe yediğine işaret eden Yıldızoğlu, bunun sola etkilerini de şöyle değerlendirdi:
"Sosyal demokrasinin bu hali üçüncü yol ile birlikte kendisini yok etti. Almanya’da Schröder, ABD’de Clinton… Bütün bunların işçi sınıfı ile sendikalarla, entellijatnsiya ile ilerici güçlerle bağlarını kopardılar ve egemen sınıflarla egemen sınıflarla bağlarını güçlendirdiler. Aşağıda temsil edilmeyen ve son derece ciddi problemleri olan bir insan tabakası var. İşçi sınıfı var, yoksullar var, işçi sınıfının altında olan kesim var. Bu insanlara kimse sahip çıkmıyor. Trump’ın konuşmasındaki cümlelerden bir tanesi son derece önemliydi. ‘Artık kimse sizi unutmayacak’ dedi birkaç kere. Bu tesadüf değil. Trump bunu laf olsun diye söylemiyor. Burada bir anlaşma başladı egemen sınıf içerisinde ya da egemen sınıfın bir grup aydını arasında. Bu kesime birisi bakmak zorunda ki, devleti ve toplumu arasında yaşamaya devam edebilsin. Sol bu treni kaçırmış vaziyette ne yazık ki. Solun alıştığı sınıf, işçi sınıfı, sanayi proleteryasıdır. Sanayi proleteryası değişti yerine başka tür bir işçi sınıfı tabakaları çıktı. Sol bunları tanımıyor hala. Gezi’de karşılarına çıktı, görmedi. Solun böyle bir defaze bir durumu var. Bunları kim görüyor? Bunları en muhafazakar kesim, en muhafazakarlaşmış işçi sınıfını, yani korku içinde olan kesimi kendi tarafına çekiyor. Bu da çok hayırlı bir şey değil geleceğimiz açısından."