"Türkiye hakkında anında hüküm veriliyor, anında karar veriliyor. Tabii bizim de bilgilendirme görevimiz var" diyen Bakan Çelik, bu bilgilendirmenin açık bir şekilde ve diyalog çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye'de son bir yıl içinde, Charlie Hebdo saldırısından daha büyük 20'ye yakın saldırı gerçekleştirildiğine işaret eden Çelik, ardından tanklarla, savaş uçaklarıyla ve ağır silahlarla başlatılan bir darbe girişimine şahit olunduğunu belirtti.
Çelik, "Böyle bir tablo içerisinde Türk halkının beklentisi şuydu: Avrupa'daki dostlarımız, Avrupa'daki demokratlar, Avrupa demokrasileri Türkiye ile daha çok dayanışma içinde olur bekleniyordu." dedi. Ancak Türkiye'nin böyle bir pozitif bir yaklaşımı görmediğini anımsatan Bakan Çelik, "Bir cümleyle darbe girişimini kınadılar, o bir ay boyunca 9 cümleyle Türkiye'nin darbeye karşı aldığı tedbirleri eleştirdiler. Çok tipik bir şey ortaya çıktı. Bazı açıklamalar maalesef darbecileri de böyle mazur göstermeye çalışan açıklamalardı" şeklinde konuştu.
Avrupa'daki aşırı sağcı akımların yükselmesine işaret eden Ömer Çelik, "Berlin Duvarı'nın yıkılması Avrupa'daki entegrasyonun tamamlanması açısından pozitif bir dönem noktasıydı. Ama aşırı sağın yükselmesi negatif bir dönem noktasıdır. Aşırı sağın yükselmesi Avrupa projesine vurulmuş en büyük darbelerden birisidir. Avrupa'daki halklar arasında, insanlar arasında ideolojik olarak ve psikolojik olarak onlarca Berlin Duvarı'nın yeniden inşa edilmesi anlamına gelecektir" şeklinde konuştu.
Bu kaygıların temelsiz olmadığına işaret eden Bakan Çelik, Fransa'da yapılacak seçimlerde Le Pen'in partisinin ya birinci ya da ikinci parti olmasının beklendiğini aktardı. Bakan Çelik, Le Pen'in, AB'nin barış getirdiğine inanmadığını ve projeye karşı olduğunu söylediğini hatırlattı.
Avrupa'nın diğer ülkelerinde de böyle bir tehdidin yükseldiğine işaret eden Çelik, "Buna karşı beraber mücadele etmemiz lazım. Ama burada bir siyasi matruşka söz konusu. Bu siyasi matruşkanın en üstüne Erdoğan düşmanlığını koyuyorlar. Onu kaldırdığın zaman altından Türkiye düşmanlığı, Türkiyefobia çıkıyor. Onu kaldırdığın zaman altından İslamofobi çıkıyor. Onu kaldırdığında antisemitizm çıkıyor. Onu kaldırdığında altından yabancı düşmanlığı ve göçmen düşmanlığı çıkıyor. Ama en dibinde, en kökünde Eurofobia var, Avrupa değerlerine düşmanlık var. Avrupa projesine karşı bir sabotaj girişimi var" dedi.
'TÜRKİYE'Yİ SİYASİ MALZEME YAPMALARI AŞIRI SAĞI GÜÇLENDİRİYOR'
Ana akım siyasetçilerin Avrupa'daki aşırı sağla siyasi yarışa girmek için Türkiye'yi iç politikalarında bir malzeme olarak kullanmalarının esasında aşırı sağı daha çok güçlendirdiğini ifade eden Bakan Çelik, "Türkiye ile ilgili herhangi bir şekilde Türkiye AB'ye üye olmaz. ya da Avrupa Parlamentosu, Türk parlamentosu ile dayanışma içinde olması gerekirken, 'Türkiye ile müzakereleri keselim' derken aslında Türkiye'ye bir zarar vermiyor. Avrupa projesine zarar veriyor. Avrupa projesinin Avrupa kıtasıyla sınırlı kalması Avrupa'da aşırı sağın arzu ettiği bir şey." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin eleştiriden çekinmediğini vurgulayan Bakan Çelik, "Bizi eleştirmeye teşvik ediyoruz. Bizim hoşlanmadığımız şey Türkiye'ye karşı kara propaganda yapılmasıdır. Türkiye'ye zarar verilmesidir. Türkiye'yi eleştirmek meşru bir şeydir ama Türkiye karşıtlığı doğru bir şey değildir." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, 18 Mart'ta yapılan AB-Türkiye anlaşmasına bağlı olduğunu, ancak AB'nin yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirten Çelik, "18 Mart mutabakatının içinde bazı unsurlar var. Vize serbestisi var, gerçekleşmedi. Türkiye'ye gönderilmesi gereken 3 milyar avro var, gerçekleşmedi. Türkiye ile katılım müzakerelerinin canlandırılması var, bu da gerçekleşmedi. Şimdi bir de katılım müzakerelerini tamamen ortadan kaldıracak şekilde fasıllar açılmasın diye bir cümle ortaya koyulursa Avusturya'nın ırkçı yaklaşımlarına karşı, o zaman 18 Mart anlaşmasını AB bozmuş olacak. Biz değil" ifadelerini kullandı.
Çelik, Türkiye'nin 3 milyon sığınmacıyı misafir ettiğine dikkat çekerek, "Halep'ten gelebilecek yeni bir göç dalgasına karşı da hazırlık yapıyoruz. Musul'dan gelebilecek yeni bir göç dalgasına karşı da hazırlık yapıyoruz" dedi. Bütün bu tablo içinde, Türkiye ve Almanya'nın çeşitli boyutlarda çok daha ciddi bir şekilde konuşması gerektiğini ifade eden çelik, sadece hükümetler arasında değil, sivil toplum örgütleri arasında, akademisyenler arasında bu konuşmaların yapılması, diyaloğun güçlendirilmesi gerektiğini önemsediğini sözlerine ekledi.