‘AKP-MHP FAŞİST CEPHESİ CHP'Yİ DE YANINA ALARAK…'
AK Parti ve MHP'nin ‘bir faşist cephe' oluşturduğuna vurgu yapan Garo Paylan, "AKP ve MHP faşist cephesi, ‘siz kimden yanasınız' sorgulamasıyla yanlarına CHP'yi de alarak kendi aralarında, bir arka odada, üçlü olarak bu metni hazırlamıştır ve HDP'ye dayatmaya çalışmışlardır. Siyasetin görevi kınamak değildir, lanetlemek değildir. Elbette kınanacak ama başka cümleleriniz de olacak. Nasıl çözülür mesela? Biz bunları ekleyelim dedik ama reddettiler" diye konuştu.
Paylan, "İlave etmek istediğiniz cümleler nelerdi?" sorusuna ise "Türkiye'nin bütün meselelerinin çözümünün TBMM'de olduğu ve buna Kürt meselesi de dahil olmak üzere bütün meselelerimize dair komisyonlar kurulup, çözüm önerileri geliştirmek" diye yanıt verdi. "Yalnızca lanetlemekle meseleler çözülmüyor. 40 yıldır lanetliyoruz. Çiller döneminde bin kere lanetlemedi mi, ‘kökünü kazıyoruz' denmedi mi, ‘son terörist ölünceye kadar' denmedi mi?" diye soran Garo Paylan, "Elimizdeki asker, polis, gerilla ve sivil cesedinden başka nelerle yaşıyoruz? Sadece son 1,5 yılda, barış süreci bittiğinden beri 5 bin çocuğumuzun cesedi var elimizde. Bunu düşünmüyor muyuz ki böylesine milliyetçi hezeyanlara ülkemizi teslim ediyoruz. Gencecik insanları televizyonlarda izliyorum, sokaklarda geziyorlar. Linç grupları haline getirilmişler, sadece küfrediyorlar" şeklinde konuştu.
Ayrı bir metin yazmak yerine başka bir önlem alınamaz mıydı" tartışmalarına da değinen Garo Paylan, "Türkiye yüz yıldır milliyetçi-şoven politikaların teslim aldığı bir ülkedir. AKP, sevmediğimiz bir siyasi çizgidedir ama bunu değiştirmek iddiasıyla geldi. 28 Şubat'ta kendi başörtülü kesimine zulüm yapıldığı iddiasıyla, ‘Ben bu vesayeti değiştireceğim' iddiasıyla geldi. Nihayetinde gelinen nokta 90'ların Çiller söylemine vardı" dedi. "Mesela Süleyman Soylu çıktı, bir kabile devletinin yöneticisiymiş gibi ‘intikam alacağız' dedi. Bu nedir, bu teröre yapılacak en büyük yardım ve yataklıktır" diyen HDP İstanbul Milletvekili Paylan, "HDP milletvekillerini tutuklayabilir, hatta Taksim ya da Çankaya meydanlarında asabilirsiniz de. Asmak sorunu çözecekse, Kürt meselesi böyle çözülecekse biz buna da hazırız. Kurun darağacını, bizi de asın ama çözmeyecek" ifadelerini kullandı.
HDP milletvekillerinin parlamentoya "Sorunları konuşarak, uzlaşarak çözmeleri için" gönderildiğini söyleyen Garo Paylan, "Biz sorunu çözmek için Meclis'e geldik. 12 vekil hapse atılıyorsa, eş başkanlar hapse atılıyorsa halk da ‘Demek ki bizim kimlik, bizim eşitlik meselemiz Meclis'te çözülmez' diyorlar. Son bir yılda 5 bin Kürt genci öldürüldü, resmi rakamlara göre. 10 binden fazla insan dağa çıktı. Bunun, bu kısır döngünün bir cevabı var mı? Biz bu kısır döngünün cevabını arayanlarız. Ama bunun cevabını aramayanlar siyaset yapabiliyorlar. Kınayın kınayın… ‘Kınıyoruz' diyoruz ama bir daha, bir daha diyorlar ve hiçbir çözümleri yok. Üçüncü bir cümleleri yok bunların" dedi.
‘GELİN EŞİTLİK HUKUKUMUZU YENİDEN KONUŞALIM'
Paylan'ın "Türkiye yüz yıldır milliyetçi-şoven politikaların teslim aldığı bir ülkedir" ifadelerine geri dönerek sosyal demokratların da Kürt sorunu konusunda çeşitli hamleler yaptıklarını hatırlatan Enver Aysever, Paylan'dan bu ifadeleri değerlendirmesini istedi. Paylan ise "Sayın Baykal, Ahmet Türk'ün evine giderek ezber bozan bir hamle yaptı. Kendisi 93'te Lice yakılırken de oraya gitmiştir. Önemlidir yaptığı hamleler. Ama bu yetmez. Eşitlik anlayışımızda eksiklik var. Bu, Türk'ün anayasası diye dayatırsan başka türlü tınlar. Bu hepimizin, Türkiye'nin anayasasıdır dersen başka tınlar ama Türk'ün anayasası diye dayattığın zaman Kürt halkı da ‘Yahu kardeşim, yüz yıl önce de Türk'ün anayasası diye dayattığın şey benim haklarımı saymadı. Burada bir eşitsizlik var' diye düşünür. Buradaki tonu değiştirmemiz gerekiyor ve biz bunun için varız. Gelin eşitlik hukukumuzu yeniden konuşalım" şeklinde konuştu.
HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in 'Çözüm Süreci' olarak adlandırılan dönemde "Açıklarsam kıyamet kopar" dediği görüşmeleri hatırlatan Enver Aysever, "Bu süreçte kapalı görüşmeler var. Sırrı Süreyya Önder'in açıklarsam kıyamet kopar dediği neydi? Yüzde 13,5 gibi bir oy aldı HDP. Toplum bu noktada HDP'ye önemli bir kredi verdi. Nerede kavga çıktı da ortalık yangın yerine döndü? Gizli görüşmelerde ne oldu? Dolmabahçe mutabakatı neydi?" diye sorularını sordu. Bu sorulara karşılık "Açıklanmamış bir şey yok, onu söyleyeyim. Basın toplantılarında her şey açıklandı" diye yanıt veren HDP'li Paylan, "Bakın, çözüm süreci boyunca hiç kimseyi kaybetmedik. 2,5 yıl boyunca hiç kimse ölmüyordu. Ölmeden öldürmeden bu meseleyi çözebiliriz dediğimiz görüşmelerdi. O gün iktidar AKP idi, onunla konuştuk. CHP olsa CHP ile görüşürdük. Siyasi irade ile konuşulur. Bugün Kolombiya'da kiminle barışı görüşüyor FARC gerillaları? Kolombiya Devlet Başkanı ile değil mi? Ne konuştuğumuz açık. Detay dediğimiz şu; Kürt meselesini onurlu bir barış çerçevesinde çözüm iddiasıdır. Başka ne olabilir? Bunun da anayasal tedbirlerinin alınmasına dönük görüşmelerdir" dedi.
"Barış süreci devrildiğinden beri 5 bin ceset var elimizde, bunun hesabını sormalıyız" diye konuşan Paylan, "Niye devrildiğini de açıklayayım. 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarından sonra Erdoğan, eski yoldaşları olan Gülen Cemaati ile ittifakını sonlandırmış ve yüzünü statükoya dönmüştür. Bu statükoda MHP vardır. Perinçek ve onun unsurları vardır. Bürokrasi, 'Kürt'e çadır bile kurdurmayacaksın' der. 'Yerel yönetimi yok edeceksin, şurada yüzde 80 oy mu almış, ben anlamam, yakacaksın' diyor. Talepleri buydu, olan da budur. Olan eşit, adil, özgür gelecek tahayyülünü tarumar etme iddiasıdır. Erdoğan oportünist bir lider olduğu için de 2 yıl önce baldıran zehri içeceğim derken Gülen'le yaptığı kavga sonucu yüzünü statükoya dönmüştür. Ve bu statükonun talepleri doğrultusunda da yürümektedir" ifadelerini kullandı.
'BÖYLE BİR CEPHE VARKEN HDP NE YAPABİLİR Kİ?'
Paylan, AKP'nin "Askeri vesayeti kaldıracağız" sözlerine destek vererek kandırılmış olup olmadıkları sorusuna "Hayır, siyasi iktidar biz değiliz ki. Biz olsak farklı olur. Biz yalnızca iktidarı etkilemeye çalışan bir muhalif özneyiz. Ama sonuna kadar savaş diyen bir cephe varken HDP ne yapabilir ki? Savaş varsa HDP yok. Bu yol, yol değil diyen bir HDP olabilir yalnızca" yanıtını verdi.
HDP'nin uzun zamandır laiklik tartışmalarıyla ilgili bir söylemi olmadığını hatırlatan Enver Aysever'e cevapla "Biz çoğulcu bir partiyiz. Altan Tan da sonuçta bir milletvekilidir. Bizim partide herkes var. Ateist de var, mütedeyyin de var. Tek ortak noktamız birbirimizi demokrasi yolunda etkilememiz" diyen Garo Paylan, şunları söyledi:
"Bu kadar büyük bir yelpazeyi yan yana getirmek gerçekten zor. Kimlikler bir arada oldukları zaman birbirlerini etkilerler. Yalnızca kendi kimliğinle baş başa kalırsan oranın milliyetçisi olursun. Bir sosyalistin bir muhafazakârla bir arada olmasına ihtiyaç var. Ben buraya gelmeden daha çok ‘Ermeniyim' derdim. Burada bir Kürt'ün, Arap'ın, Alevi'nin, işçinin derdiyle hemhal oluyoruz. Kimliklerin iyileşmesine ihtiyaç var. Hepimizin kimlikleri hastalandı, kirlendi. Kimisi ezen kimlik, kimisi ezilen kimlik. Ama hepimiz hastalıklı kimliklere sahibiz. Benim kimliğim HDP'de iyileşti diyorum mesela.
Parti programımıza bakın, laiklik orada yazmaktadır. Altan Tan'ın öyle referanslar veriyor olması, hatta bazı potlar da kırıyor olması, buna rağmen de HDP'de bütün kimliklerin özgürlüğü için mücadele ediyor olması kayda değerdir. Bu ülkede mütedeyyinler var ve her zaman çoğunluktalar. Bu kimliğin diğer kimliklerle bir arada olmasını bir şekilde zorlamak gerekiyor. Kurucu ideolojisi bahsettiğiniz yüzde 25'i bir araya getirdi ama karşıda başka bir blok oluşturdu ve büyük bir öfkeyle rövanş alıyor şu anda."
Basında 'Hendek siyaseti' olarak yorumlanan 7 Haziran seçimleri sonrası dönemle ilgili konuşan Garo Paylan, "Çok zalim bir devletimiz var. Devletin tarihine baktığımızda çeşitli halklara zulüm uygulamış bir devletimiz var. 17 Aralık'tan sonra yüzünü statükoya döndü Erdoğan. Davutoğlu tarafından savaş emri verildi. Binlerce kalekol yapıldı, binlerce savaş aracı ve özel tim yerleştirildi. Karşı cephe de buna hazırlık yaptı, bir savunma hattı planladı" dedi.
"Ben her türlü hendeği ve barikatı reddeden biriyim. Meselenin barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiğini savunuyorum" diyen Garo Paylan son olarak şunları söyledi:
"Ama devlet bir hazırlık yapmıştı. Hendek ve barikat ise bir savunma aracıdır. Onayladığım için söylemiyorum ama devlet bir tahkimat yapmıştı. Ceylanpınar'da iki polisimiz yataklarında öldürüldüğünde Ahmet Davutoğlu'na bir mesaj gitti. ‘Kandil'den bir telsiz mesajı geldi. Buradaki PKK gerillaları iki polisimizi şehit etti' dediler. Ve o gün Davutoğlu, uçaklara talimat verdi ve o gün savaş başladı. İki polisi öldüren FETÖ'cü çıktı. Mesajı iletenler, yani istihbaratı verenler FETÖ'cü çıktı. 3 Kürt gencini sorgulayan savcı, tutuklayan hâkim FETÖ'cü çıktı. Fethullahçılar siyaseti manipüle etti. Eski ve yeni statüko başımıza çorap ördü ve o günden beri 5 bin genç öldü. Buradaki mesele hendekti, barikattı değil. Esas detay devlet anlayışının demokratikleşmemesi ve ‘ben size hiçbir hak vermem' diyen kabile devleti anlayışıdır. Devletten adaleti alırsanız geriye bir suç örgütü kalır. Geriye de bir suç örgütü kaldı. Bugün bir üst akıl siyaseti manipüle ediyor. Yeni çoraplar örülüyor başımıza."