'NAZLI ILICAK, ZEKERİYA ÖZ İLE KARTOPU OYNUYOR'
"Nazlı Ilıcak, ne yazık ki Türkiye'de 40 yıldır gazetecilik yapıyor" diye konuşan Bulut, "Ama Nazlı Ilıcak'ın gazeteciliği şöyle bir şey. Zekeriya Öz'le kartopu oynuyor. Dönemin şanlı emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'den aldığı dosyaları köşe yazısı haline getiriyor. Ergenekon — Balyoz sürecinde her içeri almayı hukuk darbesi olarak nitelendirmeyin diyen biri" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun sadece adil yargılama istediği için bunları söylediğini düşünmüyor musunuz?" sorusuna yanıt veren Bulut, "Ben herkes için adalet diliyorum. Cuntacı askerler için bile adil yargılanma diliyorum. Bununla ilgili bir sorun yok. Hukuksuzluklar devam ederse önümüzdeki süreçte bundan kurtulamayız. Bomba atanlar bile adil yargılanmalı. Tabii ki Ahmet Altan için de, Zekeriya Öz için de, Nazlı Ilıcak için de isteyeceğim. Bugün eğer geçmişte yapılan hukuksuzluklar devam ederse bu Türkiye'nin yakasına yapışır. Önümüzdeki dönem de bundan kurtulamayız" şeklinde konuştu.
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun Ergenekon sürecindeki duruşu ile şu anki duruşu arasındaki farkları eleştiriyorum" diyen Bulut, "Bu yargılamalar sırasında Kılıçdaroğlu Silivri'ye gelmemişti. Sadece Balbay milletvekili olunca zorunlu olarak gelmişti. O süreçte sadece Mustafa Balbay'la görüştü, hızlıca uzaklaştı" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Ahmet Altan ayrıldıktan sonra Taraf gazetesini kurtarmak için, finans ve katkı sağlamak için görüşmeler yaptığını söyleyen Adnan Bulut, "Bildiğim ve şahit olduğum bir şeyi söylüyorum. Başar Arslan'ı göndererek CHP'li işadamlarına yönlendirmiştir. Başar Arslan, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar ile sıkı ilişkiler içerisindedir. Bütün bunlar Taraf'ı kurtarmak için girişim yapılıyorsa tabii ki suç değil. Taraf'ın yaşamasını isteyebilir ama bunu CHP Genel Başkan'ı olarak bunu yapıyorsanız benim de gazeteci olarak buna tepki gösterme hakkım var" diye konuştu.
‘BİRBİRLERİNE HANGİ PARTİDENSİN DİYE SORMUYORLAR'
Bulut, "Ben nihayetinde Ulusal Kanal'da gazetecilik yapan birisiyim. Benim Vatan Partisi ile organik bir bağım yok. Ben gazeteci olarak orada bulunuyorum. 29 Ekim'de, 10 Kasım'da Atatürkçüler yan yana Anıtkabir'e gidiyorlar ve birbirlerine hangi partidensin diye sormuyorlar. Ama sosyal medyada birbirlerini acımasızca eleştiriyorlar. Sayın Doğu Perinçek'in elbette eleştirilecek çok yanı vardır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da. İki partinin yönetimsel anlayış farklılıkları var. CHP'nin kurumsal kimliğine yönlendirilmesi beni de rahatsız ediyor" dedi.
Ergenekon-Balyoz davalarında 18 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Bulut, "Aileler dağıldı. Silivri'de 6 yıl boyunca o kadar çok şey yaşandı ki, her gün ölüm haberleri geldi. Anneler, babalar öldü. Yuvalar dağıldı. O kadar ağır bedeller ödenmiş ki, dönüp bakınca, Silivri yargılamaları sırasında neredeyse ‘Onları Silivri'ye gömün, üzerlerine beton dökün' diyenlerin, Taraf gazetesinde manşet atanların, cemaat kanallarında yayın yapanların, demediklerini bırakmayanlarının o mitingde anılması ve Atatürkçü CHP tabanına alkışlatılması mutlak bizi rahatsız edecektir. Bundan daha doğal bir şey yok" ifadelerini kullandı.
"Cumhuriyet'te elbette gazetecilik yapılmaktadır" diyen Bulut, "Ben Murat Sabuncu ve Aydın İleri ile aynı noktada değilim, aynı fikirleri paylaşmam. Bu ayrı. Bunlar ilkesel şeyler. Ama tabii ki tutuksuz yargılanmalılar" dedi.
‘BUNUN GERİ DÖNÜŞÜ VAR MI?'
Adnan Bulut, "13 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi Ergenekon'da. Şimdi idam geri gelsin diyenler var ya hani. Ağırlaştırılmış müebbet cezasının karşılığı idam cezasıdır. İdam kaldırılmamış olsaydı bu 13 kişi idam cezası almış olacaktı. 17-25 Aralık olmasaydı da AKP-Cemaat kavga etmeye başlamasaydı bu insanlar bugün idam edilmiş olabilirlerdi. Bunun geri dönüşü var mı?" şeklinde konuştu.
Aysever, Kılıçdaroğlu'nun saydığı isimlerin gazeteci olmadığını söylediğini hatırlatması üzerine, Adnan Bulut şöyle konuştu:
"Evet, orada adı anılanların bir kısmı, özellikle Taraf'ta çalışanları gazeteci olarak tanımlayamıyorum. Şimdi Baransuları, Önder Aytaç'ları ben gazeteci olarak nasıl tanımlayayım. Dönemin haber müdürü Tuncer Köseoğlu, Önder Aytaç, Emre Uslu, Ahmet Altan, Yasemin Çongar toplantı yapınca, ertesi gün operasyon oluyordu diye yazdı Twitter'da. Şimdi biz buna gazetecilik mi diyeceğiz? Nazlı Ilıcak gazeteciliği diye bir şey de var. Ama bu gazetecilik tarzı da dramatik bir gazetecilik. Bunlarla ilgili de Kılıçdaroğlu'nun ‘Adalet' mitinginde adaletsizliğe temel oluşturan yazılar yazıp yayınlar yapmış isimleri anons ettirerek alkışlatması da benim kabul edebileceğim bir şey değil."