Böke, Türk lirasının 2016'nın başından itibaren yüzde 15 değer kaybettiğine işaret ederek, "Bu değer kaybının yüzde 90'ı Ekim ayının başından itibaren yaşanmış. Değer kaybının hızlandığı tarihe baktığınızda, karşınıza 3 Ekim çıkıyor. 3 Ekim, Bakanlar Kurulunun OHAL'in uzatılacağı haberini paylaştığı gün. O günden bu güne Türk Lirası yüzde 13'ün üzerinde değer kaybetti. OHAL'in uzatılması siyasi risk yaratıyor, öngörülebilirliği öldürüyor, ekonomimizi boğuyor" dedi.
'TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK RİSKİ AKP İKTİDARININ KENDİSİ'
Böke, TL'de en büyük değer kayıplarının OHAL'in uzatıldığı, başkanlık tartışmalarının alevlendirildiği, AB ve Batı ile iplerin gerildiği, siyasi risklerin artırıldığı dönemlerde yaşandığına dikkat çekerek, "Türkiye'nin en büyük riski AKP iktidarının kendisidir" görüşünü savundu.
Böke, ekonomide yaşanan gelişmelerin hükümetin iddia ettiği gibi "ABD'de yaşanan seçimler" olmadığını, bunun en somut göstergesinin, TL'nin kendisine benzeyen para birimlerine kıyasla daha çok değer kaybetmesi olduğunu bildirdi. Böke, "Türk Lirasının bu değer kaybı cebimizde dolar olsa da olmasa da hepimizi fakirleştiriyor. Hepimiz bugün Türk Lirası değer kaybettiği için dünden daha fakiriz" diye konuştu.
'TEK ADAM REJİMİNİN ÇILGINLIĞI DEVAM EDERSE'
Hükümetin iddia ettiği üzere istikrarsız durumun geçici olmadığını söyleyen Böke, ekonomist kimliğiyle konuştuğunu, kafasını kuma gömenlerin çok geç olmadan durumun farkına varmaları gerektiğini belirtti.
Böke şöyle devam etti: "Geçtiğimiz hafta açıklanan işsizlik verileri Türkiye'de yeni bir rekora işaret ediyor, işsizlik yüzde 11, 3'e ulaşmış. 3 milyon 493 bin kişi, çalışmak istiyor, iş arıyor ama bulamıyor. 2 milyon 514 bin kişi, iş dahi aramıyor. Türkiye'de 6 milyon 7 bin kişi çalışmaya hazır. Türkiye bununla son altı yıllık işsizlik rekorunu kırıyor. Sdaece yarım milyon kişi bu yıl işsiz kalmış."
'ŞİRKETLERİMİZ ZARAR YAZDI'
Selin Sayek Böke, şirketlerin dolar borçlarının bulunduğunu ancak bunları karşılayacak dolar varlıklarının olmadığına değinerek, "TL her 1 kuruş değer kaybettiğinde, şirketlerimiz 2.1 milyar TL zarar yazıyorlar. Bu sene TL 40 kuruşun üzerinde değer kaybetti. Sadece bu sene TL'nin bu değer kaybı sonucunda şirketlerimiz 96.9 milyar TL zarar yazdılar" ifadesini kullandı.
Türkiye'ye para gelmediğini, gelen paranın çıktığını iddia eden Böke, finansman ihtiyacı arttıkça TL'nin değer kaybının daha da artacağını, böyle giderse dolarda 3,80 — 4 TL'yi görmenin şaşırtıcı olmayacağını savundu.
Böke, Merkez Bankası'nın yapacağı fazla bir şeyin kalmadığını, ekonomik sorunların aşılması için rejim tartışmasının sona erdirilmesi, OHAL'in kaldırılması, özel sektör FETÖ operasyonlarının tamamlanması ve Batı ile ilişkilerin toparlanmasını istedi.
'GEREKÇE ABD SEÇİMLERİ DEĞİL'
Böke, Türk Lirasındaki değer kaybının da sadece ABD'deki başkanlık seçimlerinden kaynaklanmadığını hatırlattı.
"OHAL'in uzatılması siyasi risk yaratıyor. Ekonomimizi boğuyor" diyen Böke, şöyle devam etti: "Türk lirasındaki en büyük değer kaybının yaşandığı günlere baktığınızda sorunun ne olduğu çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. En büyük değer kaybı başkanlık tartışmasının alevlendiği gün yaşanıyor. En büyük değer kaybı AB ile, batı ile iplerin gerildiği gün yaşanıyor. Türkiye'nin en büyük riski AKP iktidarının ta kendisidir. Hükümetin iddia ettiği gibi mesele Amerika'da yaşanan seçimler değil. Öyle olmadığının en büyük göstergesi, Türk lirası'nın kendisine benzeyen para birimlerine kıyasla daha çok değer kaybediyor olmasında gözüküyor. Kendisine benzeyen para birimlerinin iki katı kadar değer kaybediyor"
Liradaki değer kaybının herkesi fakirleştirdiğini aktaran Böke, "Türkiye'nin kısa vadede ödemesi gereken, 167. 8 milyar dolarlık bir borcu var. Bu borç hepimizin. Şirketler borçlu, dolayısıyla o şirkette çalışan işçiler de o şirketin borcuna ortaklar. Bu borç Türkiye'nin. Bu borç Türk lirası değer kaybettikçe çok daha pahalı. 2016'nın başında ödememiz gereken toplam borcun TL değeri, 493 milyar liraydı. TL'nin değer kaybıyla bugün ödememiz gereken borcun değeri, 570 milyar TL" diye konuştu.
"Türkiye'ye para gelmiyor. Hatta gelen para çıkıyor. Çıkamayan çıkmak için fırsat kolluyor" diyen Böke, Türkiye'nin dış finansman ihtiyacının yıllık 200 milyar doların üzerinde olduğunu aktardı.
Böke, ekonomideki sıkışmışlığın gerekçelerini şöyle sıraladı: "Finansman ihtiyacı arttıkça, üstelik finansman bulmanın zorlaştığı bir dönemde arttıkça, TL'nin değer kaybı artacak ve hızlanacaktır. Kaynak gelmeyince ekonomik sistem duruyor. Sadece musluklar kurumuyor, Türkiye'deki para da tedirgin. Bu eğilim AKP'nin isteyerek kurduğu bir düzenin sonucu. Finansal piyasalarda zorluk dövizle sınırlı değil, geçtiğimiz haftalarda devlet borçlanmak üzere piyasaya gitti. Kendi kağıtlarına Türkiye Cumhuriyeti Devleti müşteri bulamadı. Geçen hafta yapılan hazine ihalesinde, hazinenin kapısını çalan olmadı. Sonunda hazine borcunu kamu bankalarına sattı. Üstelik son zamanlarda ödemediği kadar yüksek faizden. Bankalar zor durumda değilmiş gibi bir tablo çiziliyor ama, bilançolarında görünenin çok ötesinde riskler taşıdıklarını artık herkes biliyor."
'OHAL EKONOMİYİ BİTİRİYOR'
Böke, Türkiye'de darbe girişiminin ardından kemikleşen korku ortamının da ekonomiyi kötü etkilediğini belirterek şöyle devam etti: "Ya tedarikçim FETÖ'cü diye yaftalanırsa, ya bayime yarın birden el konulursa endişesi bütün iş dünyasını sarmış vaziyette. Bakkalından Türkiye'deki en büyük şirketine kadar. Kimse birbirine güvenemiyor. Sorun hepimizin sorunu. Bu deprem dalgası büyük. Kimse kurumlara güvenmiyor, birbirleriyle iş yapmıyor. Memur, müdüründen, müdür müsteşarından, müsteşar bakanından şüpheleniyor. Hepsinin şüphesi ortak ya yarın FETÖ'cü listesinde bu isimler çıkarsa diye düşünüyor. Kimse hiç bir karara imza atmak istemiyor. Böyle bir ekonomi işleyemez. Bu tabloyu gören bir bakan utanmadan dolarını satmadığı için vatandaşı suçluyor. Oysa çözüm belli, bu çılgın rejim tartışması bitirilmeli. Başkanlık ısrarından vazgeçilmeli. OHAL Türkiye ekonomisini batırıyor. AB ile ilişkiler germeye yönelik değil, toparlamaya, ortak zemin yakalamaya yönelik yeniden kurgulanmalı."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Şangay İşbirliği Örgütü'nü Avrupa Birliği'ne alternatif göstermesini de eleştiren Böke, şunları söyledi: "AB'deki ekonomik entegrasyon, dolayısıyla ortağı olan ülkelerde yaratacağı kalkınma ve refah imkanı Şangay denen yapıda yok. Bir kez daha gerçeğin ifade edilmediği bir siyasetle karşı karşıyayız. Gerçeği inşa ederken dünyayı doğru okuyan bir iktidara ihtiyaç duyuyoruz şu anda. Bütün dünya ile iyi geçinebilen, yüzünü asla batıdan geri çevirmeyen bir iktidar. Buna ekonomik olarak ihtiyacımız var."