Boratav, ABD Başkanlık seçimi sonuçlarına ilişkin Sputnik'e yaptığı değerlendirmede "Buna mukabil, Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kişisel ve yakın bir anlayış köprüsü kurabilir. Cumhurbaşkanı ile Putin'in de oluşturduğu bu iletişimin bir üçgene çevrilmesi ve Suriye'de bir işbirliği yapmaları ve bu işbirliğinin, Clinton'ın başkanlığı ihtimaline göre biraz daha yumuşak ve barışçı seçeneklere açılacağını tahmin ediyorum" diye konuştu.
ABD Başkanlık seçimlerini ABD ve dünya kamuoyundaki beklentilerin aksine Donald Trump'ın kazanmasıyla Obama sonrası ABD dış politikasının nasıl şekilleneceği tartışılıyor.
İktisatçı Prof. Dr. Boratav, ABD Başkanlık seçimlerine ilişkin 4 Kasım'da yazdığı "Dünya Barışına Açık ve Güncel Tehdit: Clinton" başlıklı yazısında "Türkiye'nin İslamcı faşizme sürüklenmesini hızlandırma olasılığı yüksek olan savaş kundakçısı Bn.Clinton'un seçimi yitirmesini yeğlerim" ifadelerine yer vermişti.
ABD Başkanlık seçimlerinde Trump'ın galip gelmesini Sputnik'e değerlendiren Boratav, Trump'ın kazanmasının ABD'nin ilerici kamuoyunu tedirgin ettiğini ifade ederek "Trump'ın kazanması özellikle ABD'nin ilerici, solcu, aydınlık kamuoyu bakımından bir felaket demeyelim ama çok kötü bir dönüştür. Benim ABD'de tanıdığım yakınlarım, akrabalarım var. Onların aşağı yukarı hepsi Trump'ı ABD'nin iç dengelerinde geleneksel sağ çizgiye kayan bir olumsuzluk olarak gördüler. Özellikle göçmen karşıtlığı söyleminin ırkçı renklerle de karışık halde olması Amerikan liberal kamuoyunu tedirgin etti" dedi.
Boratav, kendisinin daha çok Trump'ın dünya siyasetiyle ilgili yorumlarını değerlendirdiğini ifade ederek "Trump, ABD'nin içe bakan siyaset geleneğine yakındır. Dolayısıyla neo-con ve saldırgan emperyalist geleneklerden hoşnut değildir, kopmak ve uzaklaşmak istiyor, eğilimi budur. Suriye politikasında özellikle Clinton ile karşılaştırırsak Trump'un tavrı müzakerecidir. Clinton'unki savaşçı ve saldırgandır" diye konuştu.
'CLINTON GELSEYDİ TÜRKİYE'NİN NEO-OSMANLICI EĞİLİMLERİNE AÇILIM SAĞLARDI'
Boratav, Clinton'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da savunduğu Suriye'de güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge politikalarını savunduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: "Böyle bir politika Suriye'de ABD'yi Rusya ile çatışmaya, Esad'ı devirme programına angajmana yöneltirdi. Bunun, Türkiye bakımından çok ağır sonuçları olurdu eğer Clinton gelseydi. Uçuşa yasak bölge, Türk askerinin Suriye'de kalıcı bir varlık kazanmasına kapıyı aralar. Türkiye'nin neo-Osmanlıcı eğilimlerine açılım sağlar. Irak uzantısı yoktur belki hemen ama oraya kadar uzanan bu genişlemeci İslamcı dış politikanın bir desteği yahut bir uygulayıcısı haline gelir. Suriye'de daha fazla kan dökülmesine, cihatçı gruplara, hatta El-Nusra'dan transfer olmuş cihatçı gruplara silah akımının hızlandırılmasına ve sonunda Suriye'nin tam yıkıntıya ve çöküntüye uğramasına yol açacak bir program içermekte idi. Trump buradaki politikasını sınırlıyor, IŞİD'i yok etme önceliğine ağırlık veriyor. Esad'ın devrilmesi gibi bir önceliği olmadığını ve Rusya'yla anlaşmaya önem verdiğini belirliyor. Suriye'de daha yumuşak bir geçişin hızlandırıcısı olabilir eğer Amerikan dış politikasına hâkim olan lobilere teslim olmazsa."
Türkiye'nin kurumsal dış politika kadrolarının, Clinton'ın seçilmesini yeğlediğini ve tahminlerinin de bu yönde olduğunu düşünen Boratav, Trump'ın kişisel eğilimlerinin Putin ve Erdoğan ile anlaşma zemini oluşturabileceğini de ifade etti. Boratav, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tuhaf bir şekilde Trump'ın kişisel eğilimleri, güçlü lider imgesine yakın olan Putin, hatta Erdoğan'la anlaşma zemini oluşturabilir. O yüzden, Trump'ın mesela Fethullah Gülen'in iade talebine Obama'nın ve seçilseydi Clinton'ın tavırlarına göre daha yatkın olma ihtimali vardır. Adalet Bakanlığı, Başkan'a bağlı olan bir bakanlıktır. Özellikle Adalet Bakanlığı'nın federal savcılara talimat vererek iade doğrultusunda işlem yapması yönünde direktif verebilir. Hukuk ayrıntılarını bilemiyorum, Amerikan mahkemeleri bu tür bir talebi engelleyecek güce sahiptirler muhtemelen, ne olur bilemiyorum. Ama eğer Fethullah Gülen'in iadesi Türkiye'de siyasi iktidarın gerçekten istediği bir şeyse, yapay gerilim yaratıcı bir söylem değil de gerçek istekse Trump buna daha yatkın olabilir. Hatta biraz önce söylediğim hususların kişisel ilişkiler düzleminde Obama ile Erdoğan ya da Clinton ile Erdoğan arasındaki gerilimleri yumuşatacak kişisel özellikleri de olabilir. Garip bir şekilde Trump-Putin-Erdoğan üçgeninin eğer Erdoğan Suriye'de Esad'ı yıkma önceliklerini rafa kaldırabilirse, ertelerse veya vazgeçerse Suriye konusunda dahi anlaşmaları mümkündür. Güvenli bölge senaryosunu Trump'ın savunmayacağını tahmin ediyorum."
"CLINTON'IN POLİTİKALARI ORTADOĞU'DA DAHA ÇOK KAN DÖKECEKTİ'
Trump'ın başkanlık görevini Ocak ayı ortasında alacağını, bu arada Suriye'de olayların çok hızlı geliştiğini dile getiren Boratav, "Çeşitli beklenmedik gelişmeler olabilir. Amerikan siyasetini yöneten lobiler vardır. Ben şunu söylüyorum; Clinton'ın getirdiği alternatif hem Türkiye hem Suriye bakımından savaşçı senaryolara, daha çok kan dökülmesine ve Türkiye'nin maceracı ihtiraslara savrulmasına açılacak bir kapı içeriyordu. Trump'ın başkanlığında o tür riskler az" dedi.
'PUTİN-ERDOĞAN-TRUMP İLETİŞİM ÜÇGENİ KURULABİLİR'
Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kişisel ve yakın bir ‘anlayış köprüsü' kurabileceğini belirten Boratav, "Cumhurbaşkanı ile Putin'in de oluşturduğu bu iletişimin bir üçgene çevrilmesi ve Suriye'de bir işbirliği yapmaları ve bu işbirliğinin, Clinton'ın başkanlığı ihtimaline göre biraz daha yumuşak ve barışçı seçeneklere açılacağını tahmin ediyorum" diye konuştu.