Önder'in Cumhuriyet gazetesinden Kemal Göktaş'a verdiği söyleşi şöyle:
15 Temmuz darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk Ordusu bir NATO ordusudur. NATO da bağlı orduların hiç bir sapmasını, enişte-kayınço ferasetine bırakmaz. An be an haberdar olur.
‘BU ORDU PROFİLİNİN OLUŞMASI, YURTSEVER VE YÜZÜ SOLA DÖNÜK SUBAYLARIN 1971'DEN İTİBAREN TASFİYESİ İLE MÜMKÜN OLDU'
Yani?
‘2. DARBE TEHLİKESİ' SPEKÜLASYONLARI DA SÜRMEKTEKİ DARBENİN SÖZÜM ONA MEŞRULUĞUNU SAĞLIYOR'
Öcalan'ın bahsettiği ‘darbe mekaniği'nin karşılığının 15 Temmuz olduğunu söylemiştiniz.
‘NATO GERÇEKLİĞİ İLE BİRLİKTE ELE ALIRSAK RUSYA'NIN CİDDİ BİR ÖN ENFORMASYONU OLDUĞU AŞİKAR'
Selahattin Demirtaş "Darbe gerçekti ama alınan tedbirler senaryoydu" diye ifade etti yaklaşımını. Bir yönetmen ve senaryo yazarı olarak işin içinde ‘senaryo" ya da "tiyatro' görüyor musunuz?
Bu değerlendirme Sayın Ertuğrul Kürkçü tarafından ilk dile getirildiğinde amansız bir lince maruz kalmıştı. Eşbaşkanımızın ifade ettiği şey aslında herkesin düşünüp de söylemeye cesaret edemediği ciddi bir değerlendirmedir. Başta söylediğim NATO gerçekliği ile birlikte ele alırsak Rusya'nın ciddi bir ön enformasyon ve uyarı yaptığı artık aşikar. Yani enişteden önce Rusya var.
Bence darbe girişimi hükümetin bir senaryosu değildi ama bir karşılama senaryosu hazırlanmıştı. Bir ön tasfiyeye güçleri yetmediği için gelişmelere meyil vermiş olabilirler. Halen karanlıkta kalan noktalara bakarak şunu söyleyebiliriz ki; bugün darbeci olarak gözükmeyen komuta kademesinin bir kısmıyla belli bir pazarlık yürütülmüş gibi.
Genelkurmay Başkanı'nın helikopterine binen ve binmek isteyen darbecilerin pervasızlığına ve Genelkurmay Başkanı'nın uysal tutumuna baktığımızda bu senaryo hissediliyor. Sızdırılan ifadeler de bu kanıyı güçlendirecek nitelikte. Bir de 15 Temmuz ve yeni darbenin henüz yeterince işlenmeyen servet transferleri boyutu var ve bundan bağımsız okumak mümkün değil. Yalçın Küçük Hoca'nın 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini ekonomik göstergeler üzerinden açıkladığı —ki bu konuda neredeyse tek değerlendirmedir- ölçüleri bu dönem üzerinden de yapmak gerekir. Umarım Hoca'nın sağlığı ve vakti buna uygundur.
‘SAÇMALIK BOYUTUNDA BİR PSİKOLOJİK SAVAŞ ARGÜMANI'
FETÖ ile Kürt hareketi arasında bir ittifak iddiası. Böyle bir şey mümkün mü?
‘CEMAATİN ÖNEMLİ İSİMLERİYLE BİRÇOK GÖRÜŞME YAPTIM'
Gülen'in yayınladığı ilanda "Geçmiş olsun" diye arayan siyasetçiler arasında geçiyordu adınız. Gülen konusunda siz de mi kandırıldınız?
Böyle söylemekten haya ederim. Ben cemaatin önemli isimleriyle birçok görüşme yaptım. Bunların tamamı Eşbaşkanımızın ve ilgili arkadaşlarımın bilgisiyle ve müzakere süreciyle bağlantılı görüşmelerdi. Onları bize muhatap kılan da hükümetin acziyetiydi.
‘ÖNEMLİ BİR BAKAN ‘YORULMUŞLARI GİDİYOR, DİNLENMİŞLERİ GELİYOR' DİYE ÖZETLEMİŞTİ'
Nasıl görüşmelerdi bunlar?
‘TELEVİZYONLARINDA NEFRET SÖYLEMİ YAYAN DİZİLERİN VEHAMETİNİ VE KABUL EDİLEMEZLİĞİNİ DİLE GETİRDİK'
Cemaatten kimlerle, neyi görüştünüz?
Çözüm sürecinde hükümet dışında cemaatle de ‘paralel görüşmeler' oldu diyebilir miyiz yani?
Sürece toplamında baktığımızda çok tali görüşmelerdi bunlar diyebiliriz. Muhatabımız öncelikli olarak hükümetti tabii olarak. Bir tek faydası oldu, kullandıkları sorunlu dil bir parça düzeldi.
‘ÖCALAN'IN MESAJI SADECE GÜLEN'E DEĞİL GÜLEN'İ HİMAYE VE KONTROL EDENLEREYDİ'
Abdullah Öcalan'ın görüşme notlarında cemaati ‘ABD etkisinde bir kontrgerilla örgütü' olarak tarif ettiği yansımıştı. Ama bu sözlerin basına yansımasından bir süre sonra siz Öcalan'ın "Fethullah Gülen'in ‘Sulhta hayır vardır' yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. Bütün Ortadoğu'daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte çalışabiliriz. Muhterem Fethullah Gülen'e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim" dediğini açıkladınız. Öcalan'ın Gülen'e yaklaşımını hangisi ifade ediyor?
"Çözüme engel olmayın, barış için birlikte çalışalım" mesajını etkili tüm uluslararası aktörlere gönderiyordu. Gülen'in ABD'de bir tür rehine gibi tutulduğunu düşünüyordu. Kendisini 1999'da kaçırarak Türkiye'ye teslim edenler Gülen'i de ABD'ye teslim etmişti. Bunların hepsinin Türkiye'ye karşı oynanan teslim alma operasyonlarının birer parçası olduğunu düşünüyor ve bu tezgahı bozmak için sürekli yoğunlaşıp yeni pratikler geliştiriyordu. Bu amaçla iğne ucu kadar bir imkan bulsa değerlendirmek için canla başla çalışan bir yapısı var. Gülen'den gelen ‘sulhta hayır vardır' mesajını da böyle değerlendirmek istedi ancak sonuç alınamadı maalesef.
15 Temmuz'un ardından Gezi eylemleri ile ilgili olarak ‘darbe girişimi' suçlaması yeniden tedavüle girdi. Siz Gezi'nin başlamasında önemli rollerden birini oynadınız ve üstelik o dönem partiniz BDP'deki bazı aykırı seslere de karşı çıkarak Gezi'yi sonuna kadar sahiplendiniz. Şimdiden geriye baktığınızda Gezi'de bir ‘üst akıl' ya da ‘cemaat etkisi' görüyor musunuz?
‘GEZİ'DE CEMAATİNDEN İKTİDARINA HERKESİN KOL KOLA GİRDİĞİ ZORBALIKLARI GÖRÜYORUM'
Cumhurbaşkanı'nın çözüm sürecini sonsuza kadar buzdolabına kaldırdığı, Başbakan'ın ‘çözüm mözüm yok' dediği bir ortamdayız. Önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde Yüksekova'daki çatışmaların bitmesi amacıyla HDP aracılığıyla yapılan bir girişim olmuştu ama Cumhurbaşkanı ve ordunun bu girişimlere karşı çıkması nedeniyle devamının gelmediği anlaşılmıştı. Beri yanda KCK'nın bazı arabuluculuk girişimlerine işaret ettiği açıklaması, Abdullah Öcalan'ın kardeşi aracılığıyla verdiği mesaj var…
‘HDP'YE KARŞI GELİŞTİRDİKLERİ SALDIRGAN TUTUM VE YOK ETME ARZUSU GÜÇSÜZLÜKLERİNİN TEZAHÜRÜ'
İkincisi bölgede fiilen yükselen Kürt gerçekliği karşısında kendilerini konumlandırdıkları pozisyonun irrasyonel oluşudur. Sürdürülebilirliği ve maliyeti itibarıyla bu pozisyon bir gayya kuyusuna dönüşmüş durumdadır. Bunlarla bağlantılı bir diğer güçsüzlük yeterli ve yetkin kadrolara sahip olmayışlarıdır. Kadro kaynağı olarak yararlandıkları insanların neredeyse tamamı ya kripto cemaatçi şüphesi altında ya da kendilerine darbe yapma potansiyeli taşıyan eski kuvvetler. Bu ahval ve şerait içinde ‘Milli birlik, yerlilik' gibi darbe dönemleri temel kavramlarına sarılıyorlar. Bu kavramlar darbe jargonu olmanın yanısıra girdikleri yeni ittifakların gereği olarak da ele alınmalıdır. Hükümet Avrasya söylemleriyle aslında izolasyonist bir konumu arzuluyor. ‘İnsan hakları, uluslararası dayanışma' gibi kavramları itibarsızlaştırmayı hedefleyen bir kavramlar üzerinden sınıf mücadelesi yansıması bu. Cesur olabilseler, mutlak iktidar arzularından feragat edebilseler ve ‘demokratik birlik' mottosuyla yeni bir çıkış noktasına gelseler her şey çok daha kolay, meşru ve ortak iyilik, erdem kavramları çerçevesinde gerçekleşecek.
KCK açıklamasından bazı çevrelerin çözüm süreci ile ilgili girişimleri olduğunu anlıyoruz. Bunlar ne aşamada? Yeni bir girişim var mı? Yoksa yakın gelecekte böyle bir şeyi olası görüyor musunuz?
Ham umut dağıtmak istemem ama iyimser bakışımı korumak istiyorum. Her şey bir anlamda bölgesel faktörlerle de bağlantılı. Ama mevcut halin büyük toplumsal maliyetler üretmeden sürdürülmesi imkansız.
‘DEĞİŞEN ŞEY HDP DEĞİL ÜLKENİN TOPYEKÜN SİYASAL ATMOSFERİ'
HDP, 7 Haziran'da yüzde 13 oyla 80 milletvekili çıkarmıştı. Üstelik seçmenin yarısının "Kesinlikle oy vermem" demediği, yani oy verebileceğini söylediği bir partiydi. 1 Kasım'da görünür hale gelen zayıflama sürecinin neresindeyiz? HDP bugün için Türkiyelileşme iddiasını sürdüren bir parti mi?
Çözüm sürecinin, en azından ateşkesin olmadığı bir ortamda HDP'nin iddiasını devam ettirmesi sizce mümkün olur mu?
Zorlaşmış olabilir ama mümkündür. 1 Kasım'dan bu yana yapılan hiçbir kamuoyu yoklamasında, 1 Kasım sonuçlarının altında gözükmedik.
‘SAVAŞ, DEMOKRATİK SİYASET ALANINI DARALTIR'
PKK'nin HDP'nin aldığı başarıyı ve bunun barışa giden süreçteki önemini kavradığını düşünüyor musunuz? HDP'nin önünün PKK tarafından kesildiğine ilişkin yorumlara ne dersiniz?
‘PKK, İMHA KAYGISINI SİYASETE TESLİM ETMELİYDİ'
O halde, devlet çözüm sürecini bitirirken PKK'nin de savaşı kabul etmekte hevesli olduğu yorumlarına ne dersiniz?
Siz daha önce "Hendekler kapansın çağrısı yapabiliriz, ama halkta karşılığı olmaz" demiştiniz. Oysa bölge halkında Kandil'in hendek politikasının kendilerini büyük bir felakete götürmesinden kaynaklı tepki ve HDP'nin de bu süreçte beklenen rolü oynamamasından ötürü kızgınlık olduğu açıkça görülüyor. Keşke "Hendekler kapansın deseydik" diyor musunuz?
‘İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İNİSİYATİFİ KAYBETTİ, DAHA DERİN GLADYO YAPILANMALARI İNİSİYATİF ALDI'
‘DEVLET İÇİNDEKİ SAVAŞÇI KESİM BUNU SÜRATLE PROVOKE ETTİ'
Nasıl görüşmelerdi bunlar? PKK ile hükümet arasında arabuluculuk mu yaptınız?
‘HENDEK VE BARİKATLAR BAHANESİYLE KÜRT KENTLERİNİN HARİTADAN SİLİNİRCESİNE YAKILIP YIKILMASININ SORUMLULUĞUNU HİÇ KİMSE HDP'YE YÜKLEYEMEZ'
Gladyodan kastınız cemaatçiler mi yoksa farklı bir kesim mi?
‘PKK'NİN MESELELER HİYERARŞİSİ OLUŞTURDUĞUNA DAİR EMARE YOK'
Bir söyleşinizde de ‘PKK'nin uluslararası konjonktüre gereğinden fazla anlam yüklemesinin doğru olmadığını' söylemiştiniz. Hatta buna Rojava ve bölgedeki diğer gelişmeleri de eklemiştiniz. Gelinin noktada hendekler politikası olarak nitelenebilecek şehir savaşlarının Kürt illerinde yarattığı yıkımdan PKK'nin bu ABD ve Batı desteğine fazla anlam yüklemesinin payı var mıdır? Kürt hareketi Rojava'da statü elde edilmesini Türkiye'deki barıştan daha mı çok önemsiyor?
Abdullah Öcalan'ın, kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla ilettiği mesajı değerlendirirken ‘çözümü içselleştirmiş bir heyet ve anlayışın devreye girmesi gerektiğini' söylediniz. Neyi kastettiniz bu sözlerle?
Süreç tökezlediğinde hükümet temsilcilerinin yaptığı değerlendirmelerin tonuna ve içeriğine baktım. Dünyadaki çatışma ve çözüm süreçlerini de yeterince biliyorum. Barışı bir ihtiyaç olarak içselleştirmek, kurduğunuz dille görünür olur. Kurulan dile baktığımda bundan bir hayli uzak olduğunu görmüştüm. Bunu kastettim.
‘BARZANİ ZİYARETİ KÜRTLER ARASI İTTİFAK ZEMİNLERİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİNDİ'
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve beraberindeki heyetin Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ni ziyaretinde Barzani'nin arabuluculuğu mu konuşuldu? Bu ziyaretin çözüm arayışlarına bir katkısı oldu mu?
Bu ziyaret tamamen oradaki Kürt partileri arasında yaşanan diyalogsuzluğu gidermek, tansiyonu düşürmek, Kürtler arası ittifak zeminlerini güçlendirmek içindi. Bunun doğrudan değil ama dolaylı olarak ülkemizin iç barışına da katkısı olacaktır elbette.
Sizin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile temaslarınız olacak mı? Barzani'nin arabulucuğuna güvenir misiniz?
‘BARIŞ REFERANDUM KONUSU EDİLEMEZ, NE TÜRKİYE'DE NE DE KOLOMBİYA'DA'
Kolombiya'da halk FARC ile hükümet arasındaki barış anlaşmasını — düşük bir katılım ve az bir farkla da olsa- referandumda reddetti… Türkiye'de böyle bir referandum olsa ne olur diye içinizden geçti mi?
‘TÜM VEKİLLERİMİZ SEÇİLDİKLERİNDEN BERİ NEREDEYSE ANKARA'YI GÖRMEDİLER BİLE'
Bölge halkı Cizre, Sur yıkılırken vekillerini yanlarında görmemekten yakınıyorlar. Bir özeleştiriniz var mı bu konuda?
Böyle bir yakınmaya biz muhatap olmadık doğrusu. Kendi adıma en az gidebilen bendim. İki önemli sağlık operasyonu geçirmiştim ve kımıldayamıyordum bir yere. Bununla birlikte yapamadığım her şeyin özeleştirisini veririm ancak başta bölgenin vekilleri olmak üzere tüm vekillerimiz seçildiklerinden beri neredeyse Ankara'yı görmediler bile. Aylarca bu alanlarda bombardıman altında 24 saat halka birlikteydiler. Defalarca ölüm tehlikesi atlattılar. Faysal vekilimiz, Ferhat Encü, kadın vekillerimizin tümü canla başla didindiler. Sayın Demirtaş'a iki kez suikast girişimi oldu. Sayın Kürkçü ve Sayın Yüksekdağ'ın de içinde olduğu geniş bir heyetimiz kim olduğuna dair bir işaret taşımayan bu gladyo güçleri tarafından doğrudan hedef alındılar. Resmi bir askerin son anda yaptığı müdahale ile boşa çıktığını biliyorum. Mithat Sancar ve Ahmet Türk defalarca hastanelik oldu.
Ocak ayında "Dokunulmazlıklar kaldırılacak ve bizi 90'lardan daha sofistike bir şekilde tutuklayacaklar" demiştiniz. Dokunulmazlıklar kaldırıldı ve henüz bir tutuklama olmadı. Hala tutuklanacağınızı düşünüyor musunuz?
‘TUTUKLAMA PROJESİ HİÇ RAFA KALKMADI'
Sizce bu medya operasyonları, bu destek veren aydın ve sanatçılara, bilim insanlarına dönük vahşi yönelimler ne için? Dilerim kalkışmazlar ama mahkemeler zorla getirme kararlarını ardı ardına almaya başladılar. Bize her yer mücadele alanı. Yaşayıp göreceğiz.
Zorla getirme kararları duruşmalara getirmek için… Onu ayrı bir yere koyarsak, tutuklanıp cezaevine konulacağınızı düşünüyorsunuz yani hala?
‘ERDOĞAN PARADİGMASI KENDİSİYLE MÜSEMMA BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR, OSMANLI'NIN AKIBETİ TAM DA BU ANLAYIŞIN TARİHTEKİ İZDÜŞÜMÜDÜR'
Bir süre önce "Tayyip Erdoğan'ın paradigması başarılı olursa Dolmabahçe fotoğrafındaki herkesin tasfiye edileceğini düşünüyorum. Buna Efkan Ala da dahil" demiştiniz. Erdoğan'ın paradigması ve sizin öngörünüz tutmuş görünüyor.
‘ELDE NİTELİKLİ VATAN TOPRAĞI KALMAYACAK BU GİDİŞLE'
İktidarın ‘yeni Kurtuluş Savaşı' söylemi var. Siz, "Yeni Kurtuluş Savaşı'nı biz veriyoruz" mu diyorsunuz?
‘BU CAN PAZARINDA KİŞİSEL DEĞERLENDİRMELER YAPMAM AYIP OLUR'
Yönetmenlik yaparak, senaryo yazarak sözünüzü söyleyebilir ve üstelik bunu politika dışı olmanın verdiği konforla da daha özgür bir biçimde sürdürebilirdiniz. Milletvekili olduğunuza pişman olduğunuz anlar oluyor mu?
Efkar ettiğimiz memleketin halidir… Bu can pazarında kişisel değerlendirmeler yapmam ayıp olur. Pişmanlıklarım olduğu zaman dahi bunu kendime saklamayı tercih ediyorum. Yaklaşık 3 yıl hiç bir evladımızı savaşa kurban etmediysek bunda karınca misal bir damla su hakkım vardır. İkinci damla için geri kalan bütün hayatımı verebilirim.
‘AKTİF MİLLETVEKİLLİĞİNİ İLK GÜNDEN İTİBAREN SEVEMEDİM, GEREKLERİNİ YERİNE GETİRMEKTE ZORLANIYORUM'
Görüşme notlarından öğreniyoruz ki, Öcalan'a politikayı bırakmayı istediğinizi söylediğinizde itirazla karşılaşmışsınız ve sizden bırakmayacağınıza dair söz almış. Öcalan'a verdiğiniz sözü tutacak mısınız?
Bu sözlerinizden vekilliği bırakmaya hazırlanıyorsunuz diye anlıyorum.
Zaten üç dönem oldu. Tüzüğümüz gereği nöbeti devretmemiz lazım.