Türkiye’nin Rusya’yı Batı’nın alternatifi olarak görmemesi gerektiğini belirten Bilgen, “Burada elbette ki Türkiye’nin komşularıyla iyi ilişkiler içinde olması, hem demokratikleşmesi, hem iç barışı hem de dünyayla saygın bir ilişki kurmasının da olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla bu birini diğerinin alternatifi gibi görme, birini tümden terk etme, öbürünü bir anda aşırı yüceltme eğilimi nasıl uçak düşürüldüğünde doğru bir sonuç ortaya çıkartmadıysa bugün de daha dikkatli, daha zamana yayılan bir politikayı tercih etmelidir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in uçak krizinin ardından ilk kez bugün St. Petersburg’da görüşmelerini Sputnik’e değerlendiren Bilgen, Türkiye’nin uçak krizindeki tutumunun yanlış olduğunu o dönemde ifade ettiklerini anımsatarak şunları söyledi:
“Biz, ilk ilişkiler gerildiğinde, uçak düşürme olayının ardından da Türkiye’nin komşularıyla gerilimi değil barışçıl ilişkileri esas alması gerektiğini ifade etmiştik. O dönemde bizim girişimlerimizi hükümet yanlısı medya ‘ihanet’ olarak tarif etmişti. Ama hem ekonomik riskler, hem 15 Temmuz süreci dâhil son dönemde yaşananlar aslında bunun ne kadar doğru bir uyarı olduğunu ortaya çıkarttı.
‘BİR ANDA TÜM SORUNLARIN ÇÖZÜLECEĞİNİ BEKLEMEK DOĞRU DEĞİL’
Türkiye elbette anlık tepkilerle tutum almak ve gerçekçi olmayan beklentilere girmek yerine barışı, ticari ilişkiyi ve işbirliğini esas alan bir dış politikayı bölgede hayata geçirmenin tarafı olmayı tercih etmelidir. Bir anda bütün sorunların çözülmesini beklemek ve sanki ray değişikliği yapılacakmış gibi beklenti oluşturmak doğru değildir. Sertlikte aşırıya gitmek nasıl Türkiye’ye zarar verdiyse, bölge ülkelerine ve bölge halklarına zarar verdiyse gerçekçi olmayan beklentilere girmek de yine yeni yanılgıları beraberinde getirecektir.”
Türkiye’nin özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ‘birbirinin alternatifi olmayacak tercihleri çok keskin biçimde hamaset içeren bir yaklaşımla’ gündemine taşıdığını dile getiren Bilgen, “AB’den vazgeçmek, bir günde NATO’dan ayrılmak gibi bir beklenti, Türkiye-Rusya ilişkilerine de Türkiye’nin bölgedeki diğer komşularıyla ilişkilerinde de gerçekçi bir ilerlemeye katkı sağlamayacaktır. Burada elbette ki Türkiye’nin komşularıyla iyi ilişkiler içinde olması hem demokratikleşmesi, hem iç barışı hem de dünyayla saygın bir ilişki kurmasının da olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla bu birini diğerinin alternatifi gibi görme, birini tümden terk etme, öbürünü bir anda aşırı yüceltme eğilimi nasıl uçak düşürüldüğünde doğru bir sonuç ortaya çıkartmadıysa bugün de daha dikkatli, daha zamana yayılan bir politikayı tercih etmelidir” ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE, KÜRTLERİN KAZANIMLARINI TEHDİT OLARAK GÖRMEKTEN VAZGEÇMELİ'
Türkiye ve Rusya’nın Suriye konusundaki fikir ayrılıklarını değerlendiren Bilgen, şunları söyledi: “Suriye’de, yeni Suriye denkleminde kimlerin asla olamayacağına dair bir netliğin oluşması gerekiyor. Suriye’deki bütün halkların, bütün farklı inançların elbette Suriye’nin geleceğiyle ilgili asıl karar verici olduğunu herkes kabullenmek zorunda. Yani Sünni Araplar da Nusayriler de Kürtler de Ermeniler de diğer halklar da elbette ki bu denklemin içinde olacak ve herkes bunu kabullenecek, bunu hazmedecek. Ama Suriye’de çatışmanın, şiddetin devam etmesine neden olan yapılar ve örgütlerle ilgili de herkes tavrını gözden geçirmelidir.
IŞİD’le ilgili yaklaşım gün geçtikçe ortaklaşmıştır. Ama Nusra, Ahrar-uş Şam gibi yapılarla ilgili hala somut, net bir irade deklare edilmiş değil. Dolayısıyla Türkiye nasıl bugün artık Esad’la ilgili keskin tavrından geri adım atmış ve bir geçiş dönemi planlamasının daha gerçekçi yollarına kapı aralamışsa Kürtlerin bölgedeki varlıkları ve kazanımlarını da kendisi için bir tehdit olarak görmekten vazgeçmesi gerekir. Suriye’de kalıcı barış ancak böyle mümkün olabilir.”