Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Ortadoğu araştırmacılarından Oytun Orhan, Türkiye ve Suriye yönetiminin son aylarda ortak paydaları olduğunu ve paylaştığı kaygıların bulunduğunu ifade ederek "Bu anlamda taktiksel düzeyde işbirlikleri olabilir, temaslar olabilir" dedi.
‘TÜRKİYE, SURİYE YÖNETİMİNİ TAMAMEN YOK SAYMIYOR'
Orhan, Sputnik'e yaptığı açıklamada "Zaten Türkiye'nin Rusya ile Suriye konusunda işbirliği, buna İran'ı da dahil edebiliriz, dolaylı da olsa şu anki Suriye yönetiminin de çözümün bir parçası olduğunu kabul ederek Suriye'deki krize bir çözüm bulma arayışının göstergesi. Yani Türkiye, Suriye yönetimini tamamen yok saymıyor, onun da çözümün bir parçası olduğunu kabul ediyor. Bu da tabii Türkiye'nin Suriye politikasından farklı bir bakış" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dün Fırat Kalkanı operasyonu konusunda yaptığı açıklamada operasyondan ilgili tarafların bütünüyle haberdar olduğunu söylemiş, Suriye yönetiminin de operasyondan Rusya aracılığıyla haberdar olduğunu belirtmişti.
ABD'den de Türkiye'ye YPG güçlerini hedef almama çağrısı gelmiş, ABD Savunma Bakanı Ash Carter, Türkiye'ye, YPG güçlerinin de içinde yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) hedef almama ve IŞİD'le mücadeleye odaklanma çağrısı yapmıştı.
Fırat Kalkanı operasyonu hakkında Sputnik'e değerlendirmelerde bulunan Oytun Orhan, Türkiye ve ABD arasında Suriye konusunda bir güvensizliğin hakim olduğunu ifade ederek "Türkiye, ABD'nin IŞİD'le mücadele kapsamında, Türkiye'nin terör örgütü olarak gördüğü YPG ile işbirliği yapmasına tepki gösteriyor. Buna karşılık ABD de Türkiye'nin sahada desteklediği Suriyeli muhaliflerin yeterince ılımlı olmadığı görüşünde. Bu anlamda çok da fazla güvenmiyor" dedi.
‘YPG'NİN CERABLUS'A İLERLEME OLASILIĞI, TÜRKİYE'Yİ SURİYE'YE DOĞRUDAN MÜDAHALE ETME KONUSUNDA MOTİVE ETTİ'
Türkiye ile ABD arasında bir yıl önce ‘IŞİD'den arındırılmış bölge' adı altında Cerablus bölgesinde fiili güvenli bölge oluşturma konusunda mutabakat sağlandığını, ancak Türk jetlerinin bir Rus jetini Suriye sınırında düşürmesinin ardından Rusya ile yaşanan krizin, bunun hayata geçmesini engellediğini ifade eden Orhan, şöyle konuştu:
"Ancak Türkiye ile Rusya arasında yaşanan yakınlaşma ve YPG'nin ABD desteği altında Menbiç'ten sonra El Bab veya Cerablus'a ilerleme olasılığının ortaya çıkması, Türkiye'yi Suriye'ye doğrudan müdahale etme konusunda motive etti. Bu noktada ABD'nin özellikle Türkiye'yi zorlayabileceği noktaya kadar YPG'ye destek olduğunu gördük. Fakat özellikle Türkiye-Rusya yakınlaşması sonrasında artık ABD'nin, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine müdahil olmaması konusunda eli zayıfladı ve kullanabileceği bir argüman da kalmadı."
Türkiye'nin Cerablus'a IŞİD ile mücadele kapsamında girdiğini, ancak bu operasyonun hedeflerinden birinin de o bölgenin YPG kontrolüne geçmesini engellenmesi olduğunu da kaydeden Orhan, şöyle devam etti:
"Bu da ABD'de çok memnuniyet yaratan bir konu değil. ABD öyle bir durumla karşı karşıya kalmak üzere ki desteklediği iki unsur birbiriyle mücadele eder hale gelecek. Bir taraftan daha çok Pentagon'un desteklediği Suriyeli Kürtler veya YPG; buna karşılık daha çok CIA'in desteklediği Özgür Suriye Ordusu. Burada ABD bir ikilem içinde. ABD daha çok IŞİD'e odaklanılması konusunda baskı yapacaktır ve Türkiye'nin operasyonlarının Menbiç'ten çok batıya doğru El Bab'a yönelmesi konusunda baskı yapacaktır. Zaten ABD'den gelen tepkilere baktığımızda bu uyarıların Pentagon'dan geldiğine şahit oluyoruz. Dolayısıyla YPG konusunda rahatsızlıkları var. Türkiye'nin de rahatsızlığı, ABD'nin vermiş olduğu sözü tutmaması, yani bütün PYD unsurlarının Menbiç'ten çekilerek Fırat'ın batısına geçmesi konusundaki verdiği taahhüdün yerine getirilmemesi. Türkiye'nin burada beklentisi, ABD'nin Türkiye'ye baskı yapmaktan ziyade kendi güdümündeki YPG unsurlarının doğuya çekilmesi konusunda baskı yapması. Dolayısıyla bu anlamda bir karşılıklı güven bunalımı olduğu söylenebilir. Ancak Türkiye'nin operasyonlarından anlaşılan, bu işin, Menbiç YPG unsurlarından tamamen temizlenene kadar süreceği anlaşılıyor."
Türkiye'nin PYD'ye karşı Suriye ile işbirliği yapabileceği yorumlarını da değerlendiren Orhan, Suriye'deki çatışmaların başlangıcından bu yana Türkiye'nin tehdit algısının değiştiğini, başlangıçta Beşar Esad tehdit olarak görülürken şu anda IŞİD ve PYD'nin daha büyük bir risk olarak algılandığını ifade etti. Orhan, özellikle Binali Yıldırım'ın Başbakan olmasının ardından Türkiye'nin dış politikasında ‘reel çıkarları' esas alan yeni açılım gerçekleştirdiğini Yıldırım'ın ‘düşmanları azaltma, dostları arttırma' politikası kapsamında Suriye ile ilişkilerin normalleştirileceğini ifade ettiğini hatırlattı. Yıldırım'ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Suriye'de bir aktör olduğunu ifade ettiğini de anımsatan Orhan, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde Rusya ve İran'la şu anda Suriye konusunda işbirliği ciddi şekilde öne çıkmış durumda. Bu bir öncelik Suriye politikasında Türkiye açısından. Bu iki ülke de Esad rejiminin en yakın destekçileri. Dolayısıyla bu ülkelerle işbirliği geliştirmek, zaten dolaylı anlamda da olsa Esad rejiminin de burada bir aktör olduğunu kabul ederek bir bakış geliştirmektir. Ancak ben buna rağmen ben Türkiye'nin hem geçmiş politikaları, hem de Esad'lı bir Suriye'nin gerçek anlamda istikrara kavuşmayacağı düşüncesinden hareketle Suriye'nin geleceğinde Esad'ın lider olarak başta olmasını kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Doğrudan bir temas da çok mümkün görünmüyor. Ancak her iki aktör, hem Esad rejimi hem Türkiye birbirine ihtiyaç duyuyorlar ve özellikle son aylar içerisinde ortak paydalar da söz konusu. Her ne kadar rejim PYD'ye baştan itibaren destek verdiyse de artık giderek büyüyen bir baş ağrısına dönüştüğünü ve kendisini de tehdit ettiğini düşünüyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye ve Suriye yönetimi paralel düşünüyor, bu anlamda Rusya ve İran'la da ortak paydalar var. Bölge dışı güçlerin Suriye içinde etkinlik kazanması, Suriye'nin kuzeyinde ABD güdümünde bir bölgenin ortaya çıkması, bunlar Türkiye ve Suriye'nin paylaştığı kaygılar. Bu anlamda taktiksel düzeyde işbirlikleri olabilir, temaslar olabilir. Ama bunun, Türkiye ve Suriye yönetimi arasında krizin aşılarak iki yönetimini aynı fotoğraf karesine gireceği anlamına gelmediğini düşünüyorum."
Türkiye'nin, Rusya ile işbirliği yapmasının, Suriye'de bir çözüm arayışının göstergesi olduğunu kaydeden Orhan, "Zaten Rusya ile Suriye konusunda işbirliği, buna İran'ı da dâhil edebiliriz, dolaylı da olsa şu anki Suriye yönetiminin de çözümün bir parçası olduğunu kabul ederek Suriye'deki krize bir çözüm bulma arayışının göstergesi. Yani Türkiye, Suriye yönetimini tamamen yok saymıyor, onun da çözümün bir parçası olduğunu kabul ediyor. Bu da tabii Türkiye'nin Suriye politikasından farklı bir bakış" dedi.
‘SURİYE YÖNETİMİYLE ORTAK ZEMİDE BULUNMA ÇABASI TÜRKİYE'NİN ÖNCELİĞİ OLACAK'
Orhan, "Türkiye için şu anda birincil öncelik, Suriye krizinin bir şekilde sonlanması. Kriz uzadıkça bundan ciddi bir şekilde zarar görüyor. Türkiye'nin güvenliği ciddi anlamda baskı altına giriyor. Dolayısıyla bu soruna acil çözüm bulunması gerektiğini düşünüyor. Çözüm bulabilmek için de sorunun güçlü aktörleriyle hem içeride hem dışarıda irtibat ve işbirliği, koordinasyon zorunlu. Rusya, İran ve Esad da bir aktör olarak kabul edildiğine göre artık Suriye yönetimiyle bu konuda bir siyasi çözüm bulunması konusunda bir ortak zeminde bulunma çabası Türkiye'nin bundan sonraki önceliği olacaktır" diye konuştu.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.