Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, gazetede, MİT'e ait yardım tırlarının durdurulması olayına ilişkin gizli kalması gereken bilgi ve fotoğraflara yer verdikleri iddiasıyla yargılandıkları davada mütalaasını açıklayan savcılık, Dündar'ın 31.5 yıla, Gül'ün ise 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde kapalı olarak devam eden yargılamada mahkemenin duruşma savcısı Evliya Çalışkan, esasa ilişkin hazırladığı mütalaasını celse arasında mahkemeye sundu.
Dündar ve Gül'ün yargılandığı "casusluk" davasında, savcıdan Assange ve Snowden örneği https://t.co/IPSixzHlTS pic.twitter.com/bC9EXCcvq5
— ANADOLU AJANSI (@anadoluajansi) 3 Mayıs 2016
Savcı Çalışkan mütalaasında, Dündar'ın, ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilerini temin etme ve açıklama' suçunu birden çok gerçekleştirdiğini belirterek 10 yıldan 31,5 yıla kadar, Gül'ün ise ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama' suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Mütalaada, ‘FETÖ/PDY' mensuplarının yaptığı operasyonlara bakıldığında, Fetullah Gülen'den gelen talimat doğrultusunda hedef aldıkları kişi ya da kurumlarla ilgili önce örgüt mensubu yazarların basın yayın kuruluşlarında konuyu işlemeye başladıkları, belirli mesafe alındığında, Gülen'in ya kendilerine ait medya kuruluşlarına mülakat vererek ya da kullandığı ‘www.herkul.org' isimli internet sitesinden açıklama yaparak algı oluşumuna katıldığı anlatıldı.
‘FETÖ MİT TIRLARININ DURDURULMASI EYLEMİNDE ALGI YÖNTEMİ KULLANDI'
‘Şefkat Tepe' ve ‘Tek Türkiye' gibi kendi kanallarında yayınlanan dizilerde, sırf bu amaçla oluşturulan ‘Karanlık Kurul' ve ‘Karar Kurulu' sahnelerinde, operasyonlar ve verilen mesajlarla ilgili replikler kullanılarak, hedef alınan kişi ya da kurumlarla ilgili olumsuz algı oluşumunun tamamlandığı aktarılan mütalaada, son olarak kolluk birimlerinde görevli, örgütle bağlantılı kişilerin isimsiz ihbarlarıyla ya da sahte gizli tanık beyanlarıyla, hedef alınan kişi ya da kurumlarla ilgili operasyona başlandığının görüldüğü kaydedildi.
‘Örgüt yöneticileri'nden Emre Uslu'nun gazetelerdeki yazıları, örgüt lideri Fetullah Gülen'in ‘herkul.org' isimli internet sitesindeki konuşmaları ve konuşmaların örgüte ait basın kuruluşlarında haberleştirildiği aktarılan mütalaada, "FETÖ/PDY'nin, tüm bu olumsuz algı oluşturma çabasının ardından, 17-25 Aralık girişiminin de sonuçsuz kalmasıyla, 1 Ocak 2014'te Hatay Kırıkhan'da MİT'in yardım tırına yönelik ilk eylemi ika ettiği, ancak MİT görevlilerinin karşı koymasıyla istedikleri sonucu alamadıkları anlaşılmıştır. MİT tırlarını durdurma eyleminin kendileri açısından başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, örgütün basın yayın kuruluşları aracılığıyla yeniden kamuoyu ve algı oluşturma çabasına başlandığı görülmüştür" ifadeleri kullanıldı.
‘ÖZÜNDE CASUSLUK FAALİYETİ'
"FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, 19 Ocak 2014 günü cebir şiddet uygulayarak ve silah kullanarak, Suriye Türkmenlerine yardım malzemesi götüren MİT'e ait tırlarını, durdurup arama yapma, yardım malzemelerinin görüntülerini ve uzmanlık (kriminal) raporlarını alma eylemini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, sahte ihbar ve delillerle teröre yardım eden ülke konumuna sokup, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını sağlayarak, o dönem görevde olan 61. hükumeti ortadan kaldırmayı, görevini yapmasını kısmen ya da tamamen engelleme amacıyla ve özünde de bir casusluk faaliyeti olarak ika ettiği anlaşılmıştır."
Söz konusu eylemlerle ilgili FETÖ/PDY'nin mensupları hakkında soruşturmalar açıldığı, soruşturma kapsamındaki belge, deliller ve kaydedilen görüntülerin yayınlanmasının yasal gizlilik kapsamına girdiği, mahkeme kararlarıyla yayım yapılmasının önüne geçildiği hatırlatılan mütalaada, ancak tüm bu yasal zorunluluğa, mahkeme kararlarına, üst düzey devlet ve ilgili kurum yetkililerinin, 'ulusal güvenlik, ulusal menfaat ve devlet sırrı' uyarılarına rağmen, sanıklar Can Dündar ve Erdem Gül'ün, elde ettikleri 'devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararı akımından niteliği gereği gizli kalması gereken' bilgi, belge ve görüntüler ile Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 23 Ocak 2014 tarihli kriminal inceleme raporunu haberle açıklayıp yaydıkları belirtildi.
‘KİTABINDA İKRAR ETTİ'
‘GÜNCEL GAZETECİLİK UYGULAMALARIYLA BAĞDAŞMIYOR'
Sanıkların, ‘bilgi ve görüntülerin daha önce yayımlandığı iddialarının' doğru olmadığı öne sürülen mütalaada, şunlar kaydedildi:
"Zira sanık Dündar'ın ifşa ettiği, şekil ve içerikte, gazetenin internet sitesine konulan görüntü eşliğinde söz konusu bilgi ve belgelerin daha önce basım ve yayımının yapılmadığı, yine Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin raporunun daha önce Gül'ün ifşa ettiği şekil ve içerikte basım ve yayımının yapılmadığı, aksi iddianın gazetecilik mantığıyla da uyuşmadığı, zira daha önce açıklanıp haberleştirildiği iddia olunan ve güncelliğini kaybeden konunun yeniden aynı içerik ve şekilde açıklanıp haberleştirilmesinin, hayatın olağan akışı ve güncel gazetecilik uygulamalarıyla da bağdaşmadığı, Dündar'ın söz konusu, bilgi ve görüntüleri temin ettiği kaynağı gizleme ihtiyacı duyması, bilgi ve görüntüleri, açık kaynaklardan, gazete arşivinden ya da internetten temin ettiğini beyan etmeyerek, daha önce açıklandığı, yayınlandığı belirtilen bilgi ve görüntüleri, 'yayından iki gün önce gizemli bir kişiden gizemli bir buluşmayla temin ettiğini' beyan etmesi hatta bu gizemli bilgi ve görüntü temini için bir de kitap yazması, bilgi ve görüntülerin daha önce açıklanıp yayımlanmadığının isnada konu edildiği, şekil ve içerikte ilk defa sanıklar tarafından yayımlandığının en önemli göstergesidir."
Basın hürriyetinin ulusal güvenlik, ulusal menfaat, devlet sırrı ve mahkeme kararlarını yok saymasının söz konusu olmadığı vurgulanan mütalaada, uluslararası casusluk faaliyetleri ve gazete ifşaatlarıyla ilgili de örnekler verildi.