Cumhurbaşkanının, TCK'da yapılan tanımlamaya göre, 'kamusal faaliyetin yürütülmesine seçilme yoluyla süreli olarak katılan en üst düzeyde kamu görevlisi' olduğunu belirtilen kararda, "Dolaysıyla Anayasa'nın 104. maddesi uyarınca 'Devletin başı' olan Cumhurbaşkanı'na görevinden dolayı hakaret edilmesi halinde Türk Ceza Kanunun 299. maddesindeki özel nitelikli düzenleme bulunmasa dahi, suç failinin TCK'nın 125 / 1-2 maddeleri uyarınca cezalandırma yapılabilir. Ancak, 5237 Sayılı TCK'nın 299. maddesinde kamu görevlileriyle ilgili düzenlemelerle yetinilmeyerek, daha fazla koruma sağlayan ve daha ağır yaptırımlar içeren ayrı bir düzenleme yapılmış, ayrıca yasa koyucu Cumhurbaşkanı'na karşı işlenen hakaret suçlarının 'görevinden dolayı' veya 'görev harici' olup olmadığına bakılmaksızın suç faili hakkında aynı yaptırım uygulanmasını öngörmüştür" ifadelerine yer verdi.
Karada, "Cumhurbaşkanının, 5237 Sayılı TCK'nın 6/1-c maddesinde en üst düzey kamu görevlisi olması dikkate alındığında, tüm kamu görevlilerine yönelik hakaret suçları bakımından tek bir yasal düzenleme olması gerekirken, TBMM Başkan ve üyeleri, Başbakan ve Bakanlar gibi siyasi kişilikler de dahil tüm siyasi kişiliklere ayrı himaye sağlayan yasal düzenlemeler bulunmadığı halde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 101-102. maddelerinin 5678 sayılı kanun ile değişikliğe uğraması sonucu, siyasi bir kişilik hüviyetini taşımakla birlikte, süreli olarak kamu görevini yürüten Cumhurbaşkanı'na yönelik hakaret suçları bakımından farklı yasal düzenlenmenin bulunması, Anayasa'nın 10. maddesinde yazılı eşitlik ilkesinin ihlali niteliğinde görülmüştür" denildi.
Kararda Cumhurbaşkanının devletin başı olmasının yanı sıra siyasi bir aktör olduğu da vurgulandı. Siyasi partilerin bir veya bir kaçının desteğini alarak seçilen cumhurbaşkanının siyasi bir kişilik olmasının kaçınılmaz bir sonuç olduğu belirtilerek, "Cumhurbaşkanının Anayasa gereğince tarafsızlık yemini etmesi, bazı Anayasal görevleri üstlenmesi ve devletin başı olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil etmesinin, onun siyasi bir aktör olması gerçeğini değiştirmeyecektir" denildi.
‘TCK 299 İPTAL EDİLSİN’
Kararda, "Mahkememizce 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 299. maddesinin, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ‘Hukuk Devleti’ ilkesini düzenleyen, ‘Cumhuriyetin Nitelikleri’ başlıklı 2. maddesine ve ‘Kanun Önünde Eşitlik’ başlıklı 10. maddesine aykırı düzenleme içerdiği kanaatine varıldığından, Yüksek Mahkemece, mahkememiz başvurusunun itiraz olarak kabul edilerek, TCK 299. maddesinin iptaline karar verilmesi arz ve talep olunur" denildi.
Üniversite öğrencileri Nuray Uçar ile Özgür Yılmaz hakkında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi koridoruna ve Fen Fakültesi giriş kapısına 2014'te asılan Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun gazetesindeki ifadeler nedeniyle ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten dava açıldı.
İstanbul 43'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde 29 Mart'ta görülen davada, öğrencilerin avukatı Özgür Urfa duruşmada Cumhurbaşkanı'na hakaret suçunu düzenleyen maddenin hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin emsal kararları açısından hem de Anayasa'nın eşitlik ilkesi bağlamında aykırılık oluşturduğunu savundu. Bu savunmayı inceleyen İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi, aykırılık iddialarını değerlendirip karara bağlaması istemiyle dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne iletilmeye karar verdi.