Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Ürdün ziyaretinde kendisine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtladı. Habertürk'ten Nihan Bengisu Karaca ve Hürriyet'ten Serkan Demirtaş'ın haberine göre Davutoğlu’nun açıklamalarında öne çıkan kısımlar şöyle:
* DAEŞ’in her bir santimetreden temizlenmesi bizim için bir hedeftir. Şu anda Ortadoğu’nun kaderi iki şehrin elinde: Musul ve Halep. Mesele iki şehrin ne zaman kurtulacağı değil de kimler tarafından kurtarılacağı. Musul, Musullular tarafından kurtarılmalı.
'BAŞİKA ÜSSÜNÜ 3 SEBEPTEN DOLAYI KURDUK'
* Başika Üssü’nü kurmamızın 3 nedeni var: 1) Irakhükümetine ve halkına yardımcı olarak Musul’un DAEŞ’ten kurtarılması 2) Lazkiye, Halep, Musul, Süleymaniye’nin kuzeyi Türkiye için bir güvenlik alanıdır. Buradaki her şey bizi ilgilendirir. 3) PKK’nın Musul’un kuzeyinde Sincar bölgesine yerleşmesi, Kandil’den Sincar’a, oradan Haseke hattından Suriye’ye geçmesi. O bölgeye PKK’nın yerleşmesini istemeyiz. Musul’un kurtarılması, PKK’ya Irak’ın kuzeyinde açılmak istenen alanı kapatır. Bölgesel Kürt yönetimini istikrara kavuşturur. O bakımdan Musul’un kurtarılmasını destekleriz.
'ENGELLEDİĞİMİZ TERÖR SALDIRILARININ SAYISINI SADECE BİZ BİLİYORUZ'
* Öyle bir ateş çemberinin ortasındayız ki engellediğimiz terör saldırılarının sayısını sadece biz biliyoruz. Bakın bu kadar hengame içerisinden bütçemiz son iki ayda 6.6 milyar TL fazla verdi.
* Her gün terörün konuşulduğu bir ortam teröre hizmet eder. Psikolojik ortamı iyileştirmek gerek. Geçen gün Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek İstiklal’e gitmiş ve orada alışveriş yapmış. Doğru davranış budur.
* PKK’nın algı operasyonunu paralel örgüt yapıyor. Paralel örgütün gösterdiği şeyi PKK kullanıyor. Paralel örgüt MİT TIR’ları operasyonu yapıyor, doğrudan Cumhurbaşkanı’mızı, beni ve MİT Müsteşarı’mızı hedef alıyor. Uluslararası camiada ‘Türkiye DAEŞ’e destek veriyor’ algısını paralel yapı yayıyor. Bunu Kobani olayında kullanan kim? HDP. Siyasi kampanyaya dönüştüren kim? CHP. Ve burada paralelin bir orkestrasyonu var.
'ŞEHİT BABASIYLA CANLI YAYINDA GÖRÜŞMEMİN, AYARLANMIŞ GİBİ GÖRÜNMESİNİ İSTEMEM'
* (Canlı yayın sırasında şehit babası ile telefon konuşması yapması hakkında) Tam açıklama yaparken şehit babası, bizim İl Başkanı yanındaymış. O da bilmiyor televizyonda olduğumuzu. Binali Bey “Başbakan’ım görüşmek ister misiniz?” dedi. O doğallık içinde oldu. Sanki ayarlanmış gibi algılanmasını istemem.
ANKARA DIŞINDAKİ İLK BAKANLAR KURULU ŞANLIURFA'DA DÜZENLENEBİLİR
* Doğu, Güneydoğu ziyaretlerine devam edeceğim. Ben gitmeye başlayınca daha popüler hale geldi. Demirtaş, Kılıçdaroğlu’nu çağırdı. İlginin artması iyi. Genelde bir Doğu, bir Batı olacak. Geçen il başkanları toplantısında Şanlıurfa İl Başkanı’mıza 'Sizin İstiklal Madalyanız var mı?' diye sordum. 'Hayır' dedi. İnşallah 11 Nisan’da, Şanlıurfa’nın kurtuluş gününde istiklal madalyası ile Şanlıurfa’ya gideceğiz. Ankara dışında ilk Bakanlar Kurulunu da Şanlıurfa’da yapmayı planlıyoruz.
* (Rıza Sarraf’ın ABD’de tutuklanması konusunda) Dosyanın muhteviyatı veya tartışmalar itibarıyla eğer Türkiye’yi ilgilendiren bir şey söz konusu olursa düşüncemizi de tavrımızı da açıklarız. Ama şu ana kadar böyle bir yansıma yok. Tabii insanın aklına şu da geliyor: Bu kadar titiz olan bir hukuk sistemi daha önce paralel yapının ABD’deki para kaynakları ile ilgili yapılan soruşturmalar hakkında ne karar verdi acaba? Bu anlamda tutarlı bir şey görmek isteriz. Bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı görmek isteriz. Burada çekineceğimiz bir husus da olmaz.
* (Brüksel saldırganlarından İbrahim el Bakraoui'nin geçen yıl Türkiye'de yakalanıp Hollanda'ya iade edilmiş olması hakkında) O teröristin Türkiye’de yakalanıp iade edilmesinden dolayı kendi içlerinde müthiş bir özeleştiri var. Cumhurbaşkanı’mızın açıklamaları sonrası bir iç tartışma doğdu, bu da sağlıklıdır. Geçmişte DAEŞ mensuplarının geçişi ile ilgili Türkiye’yi suçlayan ifadeler vardı. Karşılıklı suçlamalar yerine mücadelenin ortak tavra yönelmesi lazım.
'TUTUKLU YARGILANMALARINA KARŞIYIM'
* (‘Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Rektörü sizi ziyaret etti. Akademisyenler Bildirisi gündeme geldi mi?’ sorusuna) Boğaziçi Üniversitesi Rektörü münhasıran bu konu için gelmiş değil. Ama bu konu da açıldı. Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım.
'KUL HAKKINDAN KORKARIM'
Suç hükme bağlanmadıkça özgürlüklerin kısıtlanmasının doğuracağı kul hakkından korkarım. Sonunda beraat olursa, özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır.
Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. 28 Şubat’ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum: Düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem.
* Boğaziçi Üniversitesi’ndeki o akademisyen (Esra Mungan) geçmişte başörtü yasağına da karşı çıkan bir isim. Onunla ilgili olumsuz kanaatim yok. Aksine özgürlükçü tutumunu duymuş olduğum bir isim. O parçalanmış bedenleri gördükten sonra hâlâ bir akademisyen o bildiriyi PKK’yı eleştirmeden okuyorsa, ben onunla ayrı bir düzlemde tartışır, mücadelemi veririm. Hukuki konu ayrıdır.
'ÇOCUK 'BÜYÜYÜNCE TÜRK OLACAĞIM' DİYOR'
Algı operasyonları üzerinden Türkiye’yi sanık sandalyesi üzerine oturtmaya çalışıyorlar. Ama tarih Türkiye’nin mağduriyetine de, onurlu mücadelesine de tanık. Dün sabah eşim ‘Bir doktor arkadaştan mesaj geldi’ dedi, gözleri doldu. Tanınmış, İnsani faaliyetlerde bulunan bir isim. Yolda 7-8 yaşlarında Suriyeli bir çocuklar karşılaşıyor, başını okşuyor. ‘Ne yapıyorsun’ diye soruyor. O da ‘Okula gideceğim’ diyor. ‘Büyüyünce ne olacaksın’ diye soruyor bu kez. Çocuk ‘Büyüyünce Türk olacağım’ cevabını veriyor. Bir masum çocuk, bütün güzel özellikleri bir anonim tipe atfediyor ve ona da Türk diyorsa, bundan güzel ne olabilir.
'ANAYASA 330 VE ÜZERİ DESTEĞİ BULUR'
* Bütün ihtiyaçlara cevap verecek en iyi Anayasa’yı yazmak üzere harekete geçtik. Parlamenter mi değil mi ne olduğu belli olmayan bir yönetim sistemi yerine açık, net bir sisteme ihtiyaç var. Bu da, son geldiğimiz nokta itibarıyla bizim için başkanlık sistemi. Ama bu başkanlık sisteminin de güçler ayrılığı sistemi ve karşılıklı denge-denetlemenin o kadar iyi tanımlanmış olması gerekir ki kimsenin zihninde şüphe kalmamalı. Hedefimiz 1 ay-1.5 ay içinde ama bu yasama dönemi içinde Anayasa’yı iskeletiyle ortaya çıkarmaktır.
'14 VEKİL TRANSFERİNİ AHLAKİ BULMAM'
'PAZARLIKÇI ANAYASAYI DOĞRU BULMUYORUM'
* Pazarlıkçı bir anayasayı doğru görmüyorum. Revizyonist bir anayasayı da doğru görmüyorum. Özgürlükçü niteliği ve insan onuru öne çıkacak bir anayasa yazmamız lazım. Görevimiz milletimizin ihtiyaçlarına cevap veren demokratik ve özgürlükçü bir anayasa hazırlayıp Meclis’e sunmaktır. Kişisel kanaatim de böyle bir anayasanın Meclis’te 330 ve üzeri bir desteği bulacağı yönünde.
* (‘Anayasa teklifindeki öneri partili başkanlık sistemi mi olacak?’ sorusuna) Başkanlık zaten partili başkanlıktır, partisiz başkanlık olmaz.
* Demokratik olmayan hiçbir sistem başkanlık ya da parlamenter sistem önerisini zaten kabul etmem. Yetki-sorumluluk paylaşımı önemlidir. Yetki kimdeyse sorumluluk onda olmalıdır. Sorumluluk kimdeyse yetki onda olmalı. Ve sonunda hesabı kim verecekse yetki onda olmalı. Yani başkanlık sistemi de bunu net olarak cevaplandırır, parlamenter sistem de net olarak yanıtlandırır. Ama bizim çarpık parlamenter sistemde böyle bir şey yok. 12 Eylül Anayasası hep bir generalin cumhurbaşkanı olacağı varsayımıyla bir yapıyı kurduğu için bunun dışına çıkan durumlarda Özal’dan başlayarak milletin adamı olan kişilerin cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalıştılar. En büyük devrim de buna izin veren Anayasa’yı yazmak olacaktır.
'AYM YENİDEN TANIMLANACAK'
* (‘O zaman yeni Anayasa ile birlikte AYM yetki ve sorumlulukları da tartışılacak değil mi?’ sorusuna) Tabii yani bunların hepsi yeniden tanımlanacak. Yargı tümüyle yeniden tanımlanacak, yasamanın şimdiki anlayış içerisinde olması söz konusu değil. Bir kere AYM’nin yaptığı millet egemenliğini kullanmak olmamalıdır.
* (Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda) Size şunu söyleyeyim: Bana daha önce çok meydan okuyan bazı milletvekilleri şimdi acaba benim dosyamda ne var diye sormaya başladılar. Bizim buradaki duruşumuz ahlakidir. İkincisi hukuki bir duruştur. Anayasa’ya geçici bir madde koymamış olsak ve sadece terörle irtibatlı dosyaları bile getirmiş olsak bizim Anayasa’yı da reformları da unutmamız lazım. Vize muafiyetiyle ilgili yasaları unutmamız lazım. Dosyaları tartışmaya kalksak, en az 300 gün sürüyor.
Siyasi yönüne gelince bize çirkin bir oyun oynanmaya çalışıldı. HDP üzerimize gelip dokunulmazlıktan korkuyorsunuz derken, bir taraftan HDP milletvekilleri her gün bütün milleti tahrik ederken bekledikleri şuydu: 90’lı yıllarda olduğu gibi birkaç milletvekiline yüklenerek ve bir anda bütün o çukurlar, el yapımı bombalar, zulümler unutulsun bir mağduriyet edebiyatı doğursun. Yurtdışında öyle bir algı oluşturuldu ki HDP, Kürt partisi. Onlar siyaset dışı kaldığında Kürtler külliyen siyaset dışında kalır. CHP ise şu hesapta, AK Parti çekinir, korkar ben de bunun istismarını yaparım. Dikkat edin Demirtaş, Kılıçdaroğlu’nu Cizre’ye davet ediyor. Nasıl bir işbirliğidir bu? Bizim önerimiz bütün bu siyasi oyunları boşa çıkardı.
* (Dokunulmazlıkların tümüyle kaldırılması önerisi hakkında) Siyasette bütünüyle müdahaleye açık hale getirdiğinizde parlamento aritmetiğiyle oynamak isteyen herkes Türkiye’de dolaylı hükümet devirmeye kalkar. Geçmişte paralelin yaptığı gibi ayarlanmış bir savcı bütün ülkenin kaderiyle oynayabilirdi. Burada amaç sadece yargı süreciyle ilgili iznin verilmesidir. Yargılama izni verilse bile milletvekilliği bitmiyor. Mahkemeye gidiyor geliyor ve milletvekilliğine devam edebiliyor.