Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kazakistan dönüşü uçakta beraberindeki gazetecilere PKK ile mücadele ve Terörle Mücadele Eylem Planı hakkında açıklamalarda bulundu. Yeni Şafak’tan İsmail Kılıçarslan, Sabah’tan Okan Müderrisoğlu ve Vatan’dan Murat Çelik’in haberlerine göre, Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:
*Esas itibariyle bu 10 madde, 303 maddelik bir eylem planının süzülerek gelmiş olan halidir. Önce 61 maddeye indirdik, sonra bana getirdikleri o metinden, bunu 10 kategoriye tasnif ettim. Bunların hepsi son MGK toplantısında da tartışılmış unsurlar. (…) Yani Londra’dan Mardin’e dönüp, bir gecede ilham gelip yazılmış değil. Bir sürecin sonucu bu. Çay demlenmesi gibi, bir yemeğin pişmesi gibi… Yaklaşık 3 aydır gündemimizde olup, her bakanlar kurulunda konuştuğumuz ve bu hale gelen bir plan bu. Gelen ilk tepkilere baktığımda, olumlu olduğunu görüyorum. Yani sıradan bir Türk — Kürt kardeşliğinin ötesine geçerek, bu kardeşliğin hangi tarihi zemine dayandığı ve şimdi hukuk devletinde hangi çağdaş zemine dayanması gerektiği konusunda söylediklerimin genelde geniş kabul gördüğü açık şekilde görülüyor.
*Çözüm Süreci'nin iki büyük zaafı oldu. Birisi, bürokrasinin ve devletin algısıyla ilgili. Bizim bürokrasi çözüm süreci ile kamu düzeni arasındaki tamamlayıcılık ilişkisini göremedi. Valilere, "Çözüm süreci, kamu düzeninin alternatifi değil. Eğer bir yerden bir yere silah aktarıldığını görüyorsanız, müdahale edin" dedik. Çözüm süreci zaafa uğrar diye ortaya çıkan algı sebebiyle kamu düzeni yavaş yavaş tırtıklandı tabiri caizse. İkinci algı halk nezdinde idi. Tek muhatabın HDP-PKK gibi algılanması toplumun diğer kesimlerinin çözüm sürecine şüpheyle bakmasına veya PKK'ya karşı kendisini zayıf hissetmesine yol açtı. "Devlet bizi terk mi ediyor? PKK'ya mı bırakacak?" algısı oluşturuluyor.
*Birinci algıyı çökerttik. "Önce kamu düzeni, sonra çözüm süreci." Kamu düzeninin olmadığı yerde özgürlükler de yaşanmaz, herhangi bir süreç de olmaz. Şimdi ikinciyi algıyı düzeltiyoruz. Çağırdığım STK'lar içinde "Biz, ilk defa devlet tarafından muhatap alındık" diyenler oldu. Valilere de söyledim. Her biriniz, her hafta düzenli olarak STK'larla toplanacaksınız. Bir kısmı şu, bir kısmı bu siyasi görüşe yakın olabilir. Ama öyle bir tablo göreceğim ki buluşmak istediğimde bütün şehri algılayacağım. Şu anda arkadaşların çoğu çok iyi yönetiyor, risk alıyorlar. Valilere de söyledim. Bir lider kamu yönetici tereddüt ettiği anda kaybeder. Tereddüt etmeyeceksiniz. Valiler İstişare Meclislerini yapacaklar. Nasıl başarılı yaptıklarını gittiğimde göreceğim. İki hafta sonra Van'dayım. Van Valisi'nin performansını topladığı Meclis'te ben göreceğim. Her hafta (bir ile) gideceğim. Tabiri caizse tam saha pres uygulayacağım. Valilere dönük demiyorum… PKK'ya dönük de tam saha pres, kamu yönetiminde de tam saha pres…
*(‘Yeni bir demokratikleşme paketi açacağınız konuşuluyor’ hatırlatmasına karşılık) Bizim iktidarımızda demokratikleşme paketleri, demokratikleşme süreci hiç bitmedi. AK Parti iktidarlarının hiç demokratikleşme adımı atılmayan herhangi bir dönemi yok. En fazla tenkit edilen Gezi olaylarından sonraki dönemde bile devrim mahiyetinde adımları Cumhurbaşkanımız, o sene 30 Eylül'de açıkladı. Sonra, iki seçim arası gibi kritik bir dönemde bile biz birçok yeni adım attık. Şimdi de atıyoruz. Aslında sürekli bir devinim içindeyiz demokratikleşme konusunda. Şu anda Aleviler ile ilgili çalışmalar yürüyor. Bu, her şeyden önce bir süreç meselesi. Başlayıp biten bir şey değil. Devam eden bir mantık ile yürürse anlamı var. Demokrasinin derinleşmesi için önümüzdeki aylarda reform paketleri açıklayacağız.
‘HALEP’İN DİRENİŞİ KAHRAMANMARAŞ’IN, STALİNGRAD’IN DİRENİŞİ GİBİ’
*(Halep’te Suriye ordusu ile muhalifler arasındaki çatışmalara ilişkin olarak) Halep'in bu direnişi Kahramanmaraş'ın direnişi gibidir bizim için. Stalingrad direnişi gibidir. Halep direniyor. Ve bütün dünyanın gözü önünde kahramanlık destanı yazıyor.