Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cenevre'de yapılacak Suriye görüşmelerine ilişkin, "Suriyeli Kürtler mutlaka masanın parçası olmalıdır. Araplar olmalıdır, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler, Hristiyanlar olmalıdır. Bunların hepsi masa etrafında olmadan nihai netice alınmaz. Ama terör unsurları olmamalıdır. Bu anlamda da PYD'nin bu sürece katılmaması için ağırlığımızı koyduk, gerekirse bir daha koyarız" dedi.
#BaşbakanDavutoğlu: Biz sınırımızda ne rejimi, ne YPG'yi ne DEAŞ'ı istiyoruz. Türkiye'ye dönük eylem gerçekleşirse müdahalede bulunuruz.
— ANADOLU AJANSI (@anadoluajansi) 28 Ocak 2016
Davutoğlu, Ülke TV ve Kanal 7 televizyonlarının ortak canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Bir masada kimler olmalı?" sorusunu soran Davutoğlu, Cenevre-1 görüşmesinin Haziran 2012'de yapıldığını anımsattı. O zaman Dışişleri Bakanı olarak Türkiye'yi görüşmelerde temsil ettiğini hatırlatan Davutoğlu, "Zorlu bir süreçte bir çerçeve oluşmuştu. Bu çerçeve, 'Bir geçiş süreci olsun, bu geçiş süreci esnasında iki tarafın da kabul edebileceği isimlerden bir geçiş hükümeti kurulsun ve bütün otorite geçiş hükümetine devredilsin' esasına dayanıyordu. Tabii bu Esad'ın da gücünü geçiş hükümetine devredeceği bir model öngörüyordu. Ancak 3,5 yıl geçti, 2014 Şubat'ında yine Cenevre'de bir araya gelindi orada da netice alınmadı" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmeleri yaptı: "Bu arada ortaya çıkan bazı grupların burada nasıl yer alacağı… YPG, PYD bunlardan biri. DEAŞ bizim için bir terör örgütü zaten masanın dışında, herkes öyle görüyor. Fakat biz YPG ve PYD'yi de terör örgütü olarak gördüğümüz için onun da masada olmaması için ilkesel tutumuzu sergiledik ve önemli bir netice elde ettik. Şu an onlara davet gitmedi.
‘TÜRKİYE'NİN TUTUMU KÜRT KARDEŞLERİMİZE DEĞİL'
Şöyle bir yanlış anlaşılma olmamalı, Türkiye'nin tutumu kesinlikle Kürt kardeşlerimize karşı değildir. Nitekim Irak'taki Kürt kardeşlerimizi temsil ettiğine inandığımız Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin yöneticileriyle, Sayın Barzani ile çok yakın işbirliği içindeyiz. Dolayısıyla bizim herhangi bir etnik gruba karşı hele hele ülkesinde en fazla Kürt nüfus barındıran bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kürtlerin menfaatine karşı, Irak'ta, Suriye'de, İran'da herhangi bir yerde tavır alması söz konusu değildir. Aksine, Kuzey Irak'ta bir problem olduğunda hem Kürt kardeşlerimiz Türkiye'ye sığınmış. Bugün de bütün imkânlarımızla onlara destek oluyoruz. Karşı çıktığımız husus, PKK ile doğrudan organik bağa sahip olan YPG ve PYD."
"Burada da karşı çıkmamız, mutlak karşı bir çıkış değildi başta" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Türkiye'deki çözüm süreci bağlamında bütün silahlı unsurlar Türkiye'den çıkacak taahhüdü yapıldığında" görüşmelerin sürdüğünü anlattı.
O zaman, PKK'nın bütün silahlı unsurlarını Türkiye'den çıkarıp, Türkiye'de bir daha silahlı mücadeleye girmeyeceği taahhüdü olduğunu tekrarlayan Başbakan Davutoğlu, "Dolayısıyla PYD'ye de o anlamda yaklaşımımız aynı değildi. Ama zamanla 2014 baharından itibaren PYD'nin, YPG'nin tutumunda bir değişim gözlendi. O da Suriye'deki konjonktür, DEAŞ'a karşı mücadele için YPG'yi elverişli bir unsur olarak görmeye mütemayil bir ortam doğurduğu için bazı ülkeler nezdinde, başta ABD, açıkçası PKK ve PYD ile YPG bu durumu fırsata çevirip netice almaya, Türkiye'yi de hedef almaya başladılar" diye konuştu.
‘PYD'YE KARŞI 3 ŞART İLERİ SÜRDÜK'
Davutoğlu, 2013 yazında, PYD'ye karşı 3 şart ileri sürdüklerini belirterek, şartları şöyle sıraladı:
"Türkiye'ye karşı hiçbir zarar verici eylemde bulunmayacaksınız. Suriye rejimi ile işbirliği yapıp, Suriye halkına zulmetmeyeceksiniz. Rejime karşı net tavır koyacaksınız. Defakto bir yapı oluşturmaya kalkmayacaksınız. Sonuçta bir masa oluştuğunda o masaya diğer muhaliflerle birlikte oturup birlikte Suriye'yi inşa edeceksiniz, diğerlerini bağlayıcı bir adım atmayacaksınız."
Bunların yapılmadığını bildiren Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'ye dönük olarak açık bir tehdit halinde önce Kobani eylemleri bahane edilerek, arkasından da 7 Haziran'dan itibaren silahlanma çağrıları, ayaklanma çağrıları ile Suriye'deki mücadeleyi Türkiye'ye taşımaya kalkıştılar. Bugün dahi Cizre'de, Silopi'de yapmak istedikleri bu. Suriye'de kullandıkları yöntemleri Türkiye'ye taşımaya kalktılar. Suriye'den silah aktarma, ki artık Suriye-Irak sınırı işlevselliğini kaybettiği için Irak'taki PKK ile Suriye'deki PYD arasında bir fark kalmadı. Bu militanlar oradan oraya geçiyor. Silahlar geçiyor, oradan Türkiye'ye sokmaya çalışıyorlar."
‘JOE BİDEN'A BELGELERİ GÖSTERDİK'
ABD'nin PKK ile PYD'yi ayrı gördüğünün sorulması üzerine Davutoğlu, ABD Başkan Yardımcı Joe Biden ile bu konuyu çok açık görüştüklerini söyledi.
"Kendisine elimizdeki bütün belgelerle hangi yollardan, nasıl PYD ve PKK'nın Türkiye'deki terör faaliyetlerini kanalize ettiklerini gösterdik" diyen Davutoğlu, "Bu konuda kimse hayal aleminde yaşamamalı. Bu konuda Türkiye'nin kaygılarını anladıklarını ifade ettiler. Zaten anlamamış olsalar herhalde PYD'nin masaya davet edilmesi için ABD farklı bir tavır alırdı. Aslında burada Sayın Biden'ın ziyaretinde getirdiğimiz argümanların gücü etkili oldu" değerlendirmesini yaptı.
Katıldığı her toplantıda "Suriyeli Kürtler olmadan masa kurulmaz" dediğini aktaran Davutoğlu, "Suriyeli Kürtler mutlaka masanın parçası olmalıdır. Araplar olmalıdır, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler, Hristiyanlar olmalıdır. Bunların hepsi masa etrafında olmadan nihai netice alınmaz. Ama terör unsurları olmamalıdır. Bu anlamda da PYD'nin bu sürece katılmaması için evet ağırlığımızı koyduk, gerekirse bir daha koyarız" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, Suriye Ulusal Koalisyonu ve Suriye Muhalefet Cephesi'nin de Türkiye'nin tavrını benimseyerek, sadakatlerini gösterdiklerini kaydetti.
‘SİLOPİ BÜTÜN SOKAKLARIYLA TEMİZLENDİ'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, PKK'ya yönelik operasyonlara ilişkin, "Hiç kimse hayale kapılmasın. Silopi bütün sokaklarıyla temizlendi, şimdi operasyon sonrası sürece geçiyoruz. Yakın birkaç gün içerisinde Cizre'de de operasyonun tamamlanacağını hesap ediyoruz, planlıyoruz. Sur için de diğer ilçelerde de kırsal kesimde de ciddi bir operasyon sonrası dönemde atılacak adımlarla ilgili yapısal ve takvimlendirilmiş bazı adımlar düşünüyoruz" dedi.
Suriye içinde zaten hassas olan etnik ve mezhebi gerilimlerin derinleştiğine dikkat çeken Davutoğlu, "Ama başka da bir alternatifi yok, oturulup, konuşulacak. Mutlak suretle bir geçiş süreci kabul edilerek, bu geçiş süreciyle birlikte Suriye'de tekrar yaraların sarılmasına geçilecek bir dönemin açılması için gayret sarf edilecek, bunun başka yolu yok" ifadelerini kullandı.
"ABD ve Rusya'nın, Suriye'nin geleceği konusunda anlaştıkları, bu ülkelerin pozisyonlarının, Türkiye'nin pozisyonuna ters düştüğü iddiaları var. Türkiye bu süreçte istediklerini elde etme konusunda ne kadar sonuç alabilir?" sorusuna Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
‘TÜRKİYE YALNIZ KALACAKMIŞ GİBİ PSİKOLOJİK BİR ORTAM OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORLAR'
"Sanki herkes anlaştı, Türkiye dışarıda kaldı, böyle bir şeyi yaymak isteyenler vardır. Şu anda uluslararası konjonktür o kadar dinamik ki Suriye'deki dengeler de o kadar dinamik ki… Öyle iki tarafın, ABD ile Rusya'nın bir çerçevede anlaştığını ve bunun sabit kalacağını öngörmek mümkün değil. Bir hafta, hatta 3-4 gün önce aynı çevreler 'PYD masaya gelecek, Türkiye'nin dediği yine olmadı' diyorlardı, ne oldu? Bunların hiçbirisinde, 3 gün önce bunu söyleyen, şimdi dönüp de 'hata yaptık' demiyor. Yine Türkiye sanki yalnız kalacakmış gibi bir psikolojik ortam oluşturmaya çalışıyorlar, bunların hiçbirisi doğru değil. Biz herkesle görüşüyoruz. Tabii Rusya ile şu anda sıkıntılarımız var, o anlamda farklı kanaatlerimiz var. Ama bu farklı kanaatler geçmişte de vardı, uçak düşmeden önce. Herkes biliyor ki Türkiye'nin kabul etmediği, öngörmediği, arzu etmediği bir çözüm Suriye'nin hiçbir yerinde başarılı olamaz, mümkün de değildir."
Davutoğlu, Türkiye'nin şu anda Suriye'nin nüfusunun yüzde 10'undan fazlasını barındırdığına dikkati çekerek, "Türkiye'yi rahatsız edecek bir çözümün yaşayabilir olması mümkün mü? Onun için zaten son kertede PYD'ye yakın duran kesimler dahi Türkiye'nin net tutumu karşısında yeniden durumu değerlendirme ihtiyacı hissetiler. Dolayısıyla böyle bir şey söz konusu değil" dedi.
‘CENEVRE'DE TÜRKİYE ADINA KİM OLACAK?'
Uluslararası konjonktürün son derece dinamik olduğunu, Suriye'deki şartların hızlı seyrettiğini belirten Davutoğlu, bütün bunları her gün değerlendirip, insani ve stratejik en doğru tutumu almaya gayret ettiklerini söyledi.
"Cenevre'de Türkiye adına kim olacak?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Öncelikle şu sürecin sonucunda hangi formatta, nasıl düzeyde bir şey olacağı, bunlar belirlenecek ondan sonra. Biz, olması gereken düzeyde orada bulunacağız" şeklinde konuştu.
"YPG, Türkiye'nin özel hassasiyeti olan Cerablus'a saldırırsa, orayı ele geçirmeye kalkarsa, ne yapılacak" sorusunu Davutoğlu, şöyle cevapladı:
"Fırat'ın batısına YPG geçmeyecek. Fırat'ın batısına YPG geçmedi. Bizim sınırın çok güneyinde, Teşrin operasyonu esnasında, bazı Arap unsurlar ve YPG'nin geçtiği bilgisi geldiği anda biz gerekli uyarıları da yaptık. Cerablus en kuzeyde, bizim yakınımızda, Teşrin güneyde. Buradaki DEAŞ mevcudiyeti de 'burada kalacak' anlamına gelmiyor. Mare-Hercele-Cerablus hattında kuzeyde, Mare-Hercele güney hattında, buranın DEAŞ'tan temizlenmesi için de ılımlı muhalefete gerekli desteği veriyoruz. Bu anlamda da ılımlı muhalefetin, Özgür Suriye Ordusu'nun buraları kontrol altına alması bizim öncelikli tercihimiz. Afrin ve Cerablus arasında zaten çok ciddi bir mesafe var. Arada muhaliflerin kontrolünde olduğu Azez, diğer bölgeler var. Bunlar kolaylıkla oluşacak hususlar değil. Biz sınırımızda ne rejimi istiyoruz ne YPG'yi istiyoruz ne DEAŞ'ı istiyoruz."
‘TÜRKİYE HER TÜRLÜ ADIMI ATAR'
"Gelirlerse ne yapacağız?" sorusuna Davutoğlu, "Sadece orada değil, Kamışlı'da da Türkiye kendisine dönük her hareketi gerektiğinde tedip etme, o hareketi durdurma konusunda her türlü adımı atar" dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin IŞİD'e yönelik, son 3 hafta içinde, özellikle Mare-Hercele hattına çok yoğun top atışları yaptığını söyledi. Kilis'e büyük bir mermi düşmesi üzerine, top atışıyla cevap verildiğini, Özgür Suriye Ordusu'nun buradaki 7-8 yerleşim yerini ele geçirdiğini belirten Davutoğlu, bunun önemli bir kazanım olduğunu kaydetti.
"Kamışlı dediniz, o bölgede PKK'nın, PYD'nin, YPG'nin silah taşıdığı, tüneller kazdığı haberleri çıktı. Siz, 'Eğer doğrudan Türkiye'yi hedef alan bir saldırı olursa, buna da cevap veririz' demiştiniz. Silah taşıyorlarsa bu bir tehdit değil mi?" sorusu üzerine de Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bunu muhataplarımıza da söyledik, geçen Avrupa Birliği temsilcilerine de burada ifade ettim. ABD Başkan Yardımcısı Biden'a da söyledim. Nasıl Kuzey Irak'ta, Kandil'de, Türkiye'ye dönük eylemler geldiğinde sınır ötesi operasyonlar yapmaktan çekinmemişsek, Suriye'de de Türkiye'ye dönük eylemler gerçekleşmesi durumunda, bunu yakından takip ediyoruz. Her türlü hakkımızı mahfuz tutuyoruz, her türlü müdahalede de bulunuruz. Bizim en öncelikli ve asli görevimiz Türkiye'nin sınırlarını korumak ve Türkiye'nin güvenliğine halel getirecek her türlü eyleme karşı gerekli tedbiri almak."
"Operasyonlarının sürdüğü Güneydoğu'daki bazı şehirleri ziyaret edip etmeyeceği" sorulan Davutoğlu, operasyonlara karar verdiklerinde, ‘operasyon öncesi, operasyon süresi, operasyon sonrası' diye planlamalar yaptıklarını söyledi.
"Kırsal kesimde, sınır ötesinde, mücavir alanlarda ne yapılacak, şehirlerde illegal eylem gerçekleşirse ne yapılacak?" konuları üzerinde çalıştıklarını anlatan Davutoğlu, Cizre'de, Sur'da ve Silopi'de illegal faaliyetlerin, çukur kazmaların, barikat oluşturmaların yoğunlaştığını fark ettiklerinde gerekli müdahalede bulunduklarını kaydetti.
Davutoğlu, 7 Haziran'dan sonra silahlanma çağrısı yapanların, Hükümetten böyle bir kararlı tutum göreceklerini hesap etmediklerini dile getirdi.
‘CİZRE'DE BİRKAÇ GÜN İÇERİSİNDE OPERASYON TAMAMLANACAK'
Bu konuda, geçici hükümet dönemindeki sürekliliğin devam ettiğini belirten Davutoğlu, "Hiç kimse hayale kapılmasın. Silopi bütün sokaklarıyla temizlendi, şimdi operasyon sonrası sürece geçiyoruz. Yakın birkaç gün içerisinde Cizre'de de operasyonun tamamlanacağını hesap ediyoruz, planlıyoruz. Sur için de diğer ilçelerde de kırsal kesimde de ciddi bir operasyon sonrası dönemde atılacak adımlarla ilgili yapısal ve takvimlendirilmiş bazı adımlar düşünüyoruz" dedi.