— Son günlerde mülteci sorunu yeniden dünya gündeminin ilk sıralarına oturdu. Özellikle Suriyeli sığınmacılarla ilgili gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, Irak ve Suriye kriziyle birlikte iki milyondan fazla mülteciyi kendi ülkesinde, topraklarında barındırıyor. Hem halkın yardımları hem de devletin hazinesinden yaptığı aktarmalarla bunu gerçekleştiriyor. Bu sorun 2-3 yıldan beri adeta can yakıcı hale gelmişti. Ama bu sorun Batı'nın sorunu haline gelmeden dünyanın sorunu olarak görülmüyor. Ne zaman ki bu mülteciler artık Batı'ya doğru yürümeye başladılar, Batı sınırlarını zorladılar, konu yavaş yavaş Batı'nın da gündemine düşmeye başladı. Daha önce İtalya'da bir toplantı yapmıştık. Mesela İtalyanlar göç konusunda çok dert yanıyorlardı, 'Ölüyoruz, bitiyoruz, mahvolduk' diye. O zaman, 'Size yılda ne kadar göçmen geliyor' diye sormuştum. Yılda yaklaşık 27 bin civarında göçmen geldiğini söylemişlerdi. Bunların çok önemli bir kısmı da muhtemelen Avrupa'ya transfer oluyor. Ben de onlara örnek vermiştim. Sadece Kobani krizinde Türkiye'ye bir hafta içerisinde 200 bin mülteci geliyor dediğimde bayağı şaşırdılar.
‘İNSANLIK MAALESEF EGE KIYILARINDA ÖLÜYOR'
— Batı size göre mülteciler konusunda yeterli adım atıyor mu?
Bu mesele bütün dünyanın sorunu olarak ortaya çıkıyor ama bir adım atıyorlar mı atmıyorlar. İnsanlık maalesef Ege kıyılarında ölüyor. Orada bir balina kıyıya vurmuş olsaydı herhalde bütün dünya koşardı, insanlar koşardı kıyıya. Ama orada çocuklar kıyıya vurunca, kadınlar, insanlar kıyıya vurunca dünya hala sessiz bir şekilde bunu seyrediyor. Kendi aralarında konuşuyor gibi yapıyorlar ama göçmen sorunlarına çare bulacak bir adım atmıyorlar. ABD açıkladı, ‘Önümüzdeki yıllarda 10 veya 15 bin civarında bir göçmen alabilirim' diye, yani ‘2016 yılı içerisinde alabiliriz' diyor. Türkiye'deki göçmenlerin sayısına baktığımızda devede kulak bile değil.
Kaldı ki göçmenlere yaklaşım da çok gayri insani. Neredeyse dişlerine bakarak seçiyorlar insanları. Öyle bir göçmen alımı, politikası da insan haklarına, insan onuruna son derece aykırı. İşte Macar polisinin yaptığı. Gerçekten utanç verici. Avrupa değerleriyle övünen Avrupalılar Avrupa değerlerini ayaklar altına almış durumdalar. Bu zamana kadar Avrupa'ya geçebilen göçmen sayısı da hatırladığım kadarıyla 15-20 bin arasında. Bu da çok komik bir rakam. Bu bakımdan Avrupa'nın göçmen politikası iflas etmiş durumda. Hele hele bazı ülkelerin ‘Ancak Hıristiyan olursa alırız' gibi değerlendirmeleri de son derece onur kırıcı. Çünkü bizde bir söz vardır: Mazlumun kimliği sorulmaz diye. Bunlar bırakın mazlumun kimliğini dinine kadar soruyorlar. Gerçekten utanç verici bir yaklaşım. Avrupa değerleri iflas etmiştir. Bence Avrupa yeniden kendini gözden geçirmelidir.
SORUN ÇÖZÜLENE KADAR GÜVENLİKLİ BÖLGE ÇÖZÜMDÜR
— AB'den bazı açıklamalar da geliyor, Türkiye'ye maddi yardım yapılması ve mültecilerin Türkiye'de kalması yönünde. Türkiye, AB'den ne bekliyor?
Bir defa bu sorunun temeli Suriye'deki Esed rejiminin vahşi uygulamalarıdır. En azından savaş yakın zamanda bitmeyecek ise bu insanları kendi topraklarında barındırmamız lazım. Bu da güvenlikli bölge çözümüdür. Niye Batı bunu kabul etmez, ABD bunu niye kabul etmez? Acaba burada da kendi gizli ajandasını engelleyecek diye mi böyle bir insani çözümü reddediyor? Ben ondan da şüphelenmeye başladım artık. Yani orada 45 kilometre derinliğinde 90 kilometre uzunluğunda bir yer yapılacak. Basında daha önce çıktı, ABD'nin orada bir hat oluşturma gibi planları var diye. Kendi topraklarında en azından güvenli bir şekilde yaşamaya imkan sağlayacak bir sistemi neden kurdurmuyor, razı olmuyor Batı ve ABD? Sorunun temeli bu insanların kendi topraklarında yaşamasına imkan verecek çözümler üretmek. Türkiye zaten para veriyor, daha fazlasını da verebilir, başka ülkelerden de temin edilebilir. Ama burada siyasi adımlar atmak lazım. Bunu atmıyor, atmak istemiyor. Orada taş üstünde taş kalmasın, medeniyet sıfırlansın, bunu mu istiyor acaba Batı? Artık bizim de bu komplo teorilerine inanasımız geliyor.
‘EN AZ YARISI TÜRKİYE'DE KALACAKTIR HATTA KALMALIDIR'
— Şu anda Türkiye'deki mülteci krizi büyüyor, Avrupa'ya gitmek isteyenler var, Türkiye'de çok mutlu değiller anladığımız kadarıyla. İş, barınma, eğitim gibi sorunlardan da söz ediyorlar. Bu konuda bir çözüm öneriniz var mı?
Türkiye'de mutlu olan da var, mutlu olmayan da. Her ülkenin bir kapasitesi vardır, bir hazmetme kapasitesi vardır. Elbette ki Türkiye'de bu kadar mültecinin hepsini mutlu edebilecek durumda değil gerçekten de. Ben inanıyorum ki en az yarısı Türkiye'de kalacaktır. Hatta ben kalmalıdır da diyorum. Çünkü Türkiye bölgesel güç olacaksa tam da böyle sosyolojisine uygun bir nüfus bulmuş, bu nüfusu kendi lehine olacak şekilde yönlendirmesi lazım. İş hayatında, diğer alanlarda her alanda. Zaten biz istesek de istemesek de gelenlerin yarısı kalacaktır.
Yeni bir göç kanunu çıkmıştı biliyorsunuz. Bu aslında önceki düzenlemelere göre çok güzel, çağdaş bir kanun. Ama bu olağanüstü göç karşısında bu kanun da yetersiz kaldı. Bu kanun Meclis açıldıktan sonra derhal revize edilmeli. Türkiye'de yaşayan göçmenlerin çalışma, eğitim, barınma, vatandaşlığa geçme gibi durumları derhal yeniden düzenlenmeli ve daha da kolaylaştırılmalı. Bunun bir kanuna bağlanması lazım. Türkiye bu göç konusunu iyi yönetirse kendi avantajına olacaktır, iyi yönetemezse sorunlarla karşılaşacaktır. Hatta Allah göstermesin kendi komşularımızla, akrabalarımızla bu kadar iyilikten sonra belki sıkıntı çıkması ya da aramızın açılma gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliriz. Onun için Türkiye bu yeni şartlara göre sistemini, kanunlarını, mevzuatını yeniden yenilemesi lazım.
İNSANLIK DRAMI ÜZERİNDEN ÇIKAR KAVGASI
— Bu aşamada AB mültecilerin bir kısmını ülkelerine almalı mı?
Şu anda bildiğim kadarıyla 6 milyon civarında mülteci var Suriye'den dışarı çıkmış. 6 milyon mültecinin çok azı Avrupa'ya ulaşabiliyor. Hiç olmazsa ulaşabilenlere insanca davransınlar. Bir bardak su versinler. Onun dışında Suriye'deki Ortadoğu'daki sorunun temelden çözümüne gayret etsinler. İkinci olarak da bu insanların sorun çözülene kadar kendi ülkelerinde güvenle yaşayabileceği bir bölgenin tesisi için çaba sarf etsinler. Bunlar çok zor konular değil. Bunlar aslında yapılabilecek konular. Maalesef bu konuda Batı anlaşılmaz şekilde ayak sürüyor. Bakın bir süre kaçabilirsiniz bu sorundan, bir süre belki yok farz edilebilir, hatta bu tür sorunlar, uluslararası sorunlar kısa vadede sizin veya Batı'nın çıkarına da gözüküyor olabilir. Ama insanlık dramı üzerinden çıkar kavgası yapılırsa bu acılar gelir en sonunda herkesi vurur, bu ateş herkesi yakar. Bunu söylemeye çalışıyoruz. İnşallah bu yollara düşmüş insanlara bütün insanlık el uzatır. Bu insanların derdine çare olur.
— Türkiye, Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilerin çıkışlarına izin vermedi, sizce bu doğru mu yapıldı, nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsanlar sınırda daha çok mağdur olur düşüncesiyle izin verilmemişse bu belki makul olabilir. Ama biz Avrupa'ya yardım edelim, onlar bizden bunu talep ettiler gibi, Avrupa'nın işini kolaylaştıralım gibi bir mantıkla yaklaşılıyorsa çok doğru bulmam. Bence aksine o insanların gidişlerini kolaylaştırmamız lazım.
— Yani gitmek isteyenlere izin mi verilmeli?
Gitmek isteyenlere izin verilmeli. Önleri bu şekilde kesilmemeli, bıraksınlar Avrupa bu sorunla net bir şekilde yüzleşsin.