Suriye’de savaş birkaç yıldır devam ediyor. Ama neden mülteciler sadece son dönemde dünya kamuoyunun ilgisini çekmeye başladı? Mülteciler, bir pazarlık meselesi mi olarak kullanılıyor? Öyleyse, kimlerin tarafından?
Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönme umutları kaldı mı? Dünya kamuoyu tarafından ne gibi önlemler alınması gerekir?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan şu değerlendirmelerde bulundu.
Şimdi biliyorsunuz, Suriye’deki iç savaş dördüncü yılını bıraktı ve beşinci yılına girdi. Türkiye’de şu anda sayısı tam olarak belli olmamakla birlikte 2 milyon civarında Suriyeli mülteci var. Bu 2 milyon insandan sadece 260 bini Türkiye’de Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) bağlı sığınmacı kamplarında kalıyor. Geri kalan 1 milyon 740 bin insan ki, bu rakamlar değişebilir, kendi başının çaresine bakıyor. Yani parası varsa ev kiralıyor, kaçak işerde çalışıp geçimini sağlamaya çalışıyor ya da işte sokaklarda, parklarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Türkiye’de bu şekilde uzun süre yaşayamayacakları açıktı.
Türkiye de mülteciler konusunda özellikle Avrupa ülkelerinin kendisine yardımcı olmasını istiyor. Şimdi bu durumda Avrupa ülkelerinin biraz daha fazla sorumluluk alması gerekir. Yani, Türkiye’deki mültecilerden önemli bir kısmını kendi ülkelerine kabul etmeleri gerekir. Geçici dahi olsa kabul etmeleri gerekir, çünkü 1 milyon 740 bin insan bu şekilde, bu kötü koşullarda daha ne kadar yaşayacak?
Dolayısıyla, Avrupa Birliği’ne gitmek istemeleri anlaşılır. Çünkü orada rahat edeceklerini düşünüyorlar. Ama Avrupa Birliği ülkeleri mültecileri kabul etmiyor ve almak istemiyor. Bu nedenle, özellikle deniz yoluyla çok kötü koşullarda Avrupa’ya gitmek istediler. Ve maalesef yüzlerce, binlerce insan o çok kötü ulaşım şartları nedeniyle denizde boğuldu ve can verdi. Avrupa’nın gündemine bu şekilde ancak gelebildiler. Yani ölüleri kıyıya vurunca, çocukların ölüleri kıyıya vurunca ancak Avrupa kamuoyu bu konuyu tartışmaya başladı.
Fakat şimdi de Avrupa ülkeleri Schengen vizesini kaldırmaya başladılar ve mültecilerle ilgili katı yasaklar getirdiler. Tabi bunun yanı sıra belli sayıda mültecileri alabileceklerini ifade ettiler. Bunu duyan Suriyeli sığınmacılar, mülteciler şimdi Edirne’ye doğru yürüyerek gidiyor, ‘acaba bizi Avrupa ülkeleri alacak mı’ diye. Bu bir umuda yolculuk. İnsanların umutları var. Fakat bu umutları tüketmemek gerekiyor.
Burada somut olarak bizim önerilerimiz var: Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye daha fazla maddi yardımda bulunmaları, insani yardım malzemeleri göndermeleri ve Türkiye’de kalan Suriyeli sığınmacıların yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlamaları gerekir. Daha fazla Suriyeli mülteciyi kendi ülkelerine kabul etmeleri gerekir.
Ama şunu vurgulamak istiyorum. Önemli olan, insanların kendi ülkelerinde yaşamalarını sağlamaktır. Yani Suriyeliler kendi ülkelerinde yaşayabilmelidir. Bunun yolu da Türkiye’nin de Avrupa ülkelerinin de Suriye politikalarını gözden geçirmeleri gerekir. Yani Suriye’de bir an önce bir iç barış sağlanmalıdır ve Suriye’de iç barışın sağlanmasıyla birlikte demokratik bir Suriye yeniden nasıl inşa edilir, bunu tartışmaları ve yeni bir konferans yapmaları gerekir. Ve bu konuda da yaşanan gelişmeler şunu gösterdi ki, mevcut yönetimin de içinde olacağı, muhaliflerin de olacağı, Kürt gruplarının da olacağı, yani Rojava kantonlarının da olacağı, fakat radikal, dnci, köktendinci örgütlerin olmayacağı yeni bir konferans yapılması ve Suriye ile ilgili bir çözüm bulunması gerekir.
Mevcut Suriye yönetimini dışlayarak geliştirilecek çözümlerin çözüm olmadığı anlaşıldı. Şayet öyle olsaydı, Cenevre I ve II sonuç verirdi. Bunlar sonuç vermedi. Dolayısıyla, bir an önce Suriye’de iç barışı sağlayıp demokratik bir Suriye’nin yeniden inşası konusunda yeni politikalar geliştirilirse Suriyeliler de kendi ülkelerine dönüp kendi yaşamlarını yeniden kurabilirler. Bence önemli olan bunu yapmak gerekir.
Sizin gözlemlerinize göre Avrupa’ya giden sığınmacı sayısı neden birden ve ciddi bir düzeye sıçramış durumda? Suriyeli mültecilerin vatanlarına dönme umutlarının kesilmesi, bunun bir faktörü olarak değerlendirebilir miyiz?
Öztürk Türkdoğan: Evet, bunun bir etken olduğu söylenebilir. Çünkü şu anda Suriye’ye geri döndüklerinde yaşayacakları evleri, kentleri yok. Yani Suriye çok ciddi bir yıkımla karşı karşıya, yani yıkılmış durumda. Şimdi bu insanlar kısa vadede Suriye’de geri dönüp ki, ekonomik faaliyet yok, sosyal yaşam yok, ev yok, bark yok. Dolayısıyla bunun bir etken olduğu söylenebilir.
İkincisi, yasa dışı yollarla Avrupa’ya akın çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Dolayısıyla anlaşılan o ki, Avrupa ülkeleri yasa dışı yollarla göçmen akınıyla karşılaşmaktansa kendi kontrollerinde, kendi denetimlerinde bu göçmenleri ülkelerine kabul etmeyi, yani kontrollü bir göçmen akışı sağlama yolunu tercih etmiş durumdalar. Bu iki etkenin önemli olduğunu düşünüyorum.