Ekonomik krizler olduğunda her zaman ekstrem akımlar ve siyasi hareketlerin yükselişe geçtiğini, ana akım siyasetin yerini, ekstremist siyasete bıraktığını ifade eden Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı yaptığı 5 yıllık dönemde katıldığı NATO ve Avrupa Birliği toplantılarında, Yunanistan'da 6-7, Romanya'da 7-8, birçok ülkede de 4-5 farklı dışişleri bakanı gördüğünü anlattı. Davutoğlu, ülkelerdeki siyasi istikrarsızlığın ekonomik krizlere paralel olarak ilerlediğini kaydetti.
Davutoğlu, 1990'lı yıllarda Soğuk Savaş döneminin bittiğini, 11 Eylül saldırılarının ardından güvenlik risklerinin arttığını, 2008'deki küresel finansal krizle birlikte dünyanın yeni bir döneme girdiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ukrayna'da şu anda bir sıkıntı yaşıyoruz, bu bizi Soğuk Savaş'ın son dönemine götürür. Hiç kimse Ukrayna'da böyle bir sıkıntının hasıl olabileceğini düşünmüyordu, uluslararası siyasette bir karşı karşıya gelme durumu oldu. 11 Eylül'den sonra güvenlik riskleri arttı, terörizm arttı. Bugün uluslararası gündemde bir numarada ekstrem hareketlerin artışı vardır. Biz, terörizmin finansmanını belli kanallar üzerinden nasıl durdurabiliriz, ekonomik enstrümanın teröre ulaşmasını nasıl durdurabiliriz bunu tartışabiliriz. Türkiye olarak bizler, jeopolitik gerilimi çok yakından hissediyoruz. Türkiye'nin etrafından en az 6-7 ülkede merkezi hükümetler ülkelerini kontrol edemeyecek durumda. Ülkelerinin tamamını kontrol edemiyorlar, ekonomik politikaları da hayata geçiremedikleri için bizim ihracatımız etkileniyor. Bizim, Suriye ile yaşadığımız bu, Irak aynı şekilde, Ukrayna aynı şekilde, Yemen, Libya…"
'BAZI TARİHİ DÖNEMLERDE VASFIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ'
Öte yandan Uluslararası ve küresel camianın insanlığın geleceği söz konusu olduğunda, bir araya gelerek aynı görüşleri paylaşmasından mutluluk duyduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bazı tarihi dönemlerde ve bazı belirli konularda ulus devletlerin bakanları olma vasfından farklı hareket etmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Krizlerde ortak noktaların bulunduğunu belirten Davutoğlu, bunları şöyle anlattı:
"Bunlardan biri bu krizlerin psikolojik sonuçları, 1929 olsun, daha sonra 1970'lerde, 1990'lardaki krizler, özellikle de 2008 sonraki dönemde olsun bu krizlerin psikolojik sonuçları çok önemli ulusal travmalar, uluslar için psikolojik şoklar ortaya çıkardı. Bu krizlere nasıl cevap verilecek? Bugün birçok Avrupa ülkesinde, Avrupa'da meydana gelen krizden sonra birtakım travmalar görebiliyoruz, bunların izlerini görebiliyoruz. Mültecilere karşı birtakım tavırlar olarak bazen ekonomik krizin psikolojik sonuçları kendini gösterebiliyor. Çünkü ekonomi hızla büyüyorsa o zaman yeni zorlukların absorbe edilmesi kolay olacaktır. Ama ekonomideki gidişat kötüye doğruysa, o zaman bunlar çok daha zor hale gelir. Bu gibi durumlar birçok ulus için, birçok millet için psikolojik şok haline dönüşebilir."