Filistin başta olmak üzere birçok konuda karşıt saflarda yer alan Suudi Arabistan ve İsrail'in ‘ortak düşmanları' İran'ı engellemek için birleşmesi, ‘Ortadoğu dengeleri açısından yeni bir denklem mi doğuyor?' sorusunu beraberinde getirdi. İranlı Ortadoğu uzmanı ve Durham Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Anoush Ehteshami, gelişmeyi Sputnik'e değerlendirdi.
İsrail ve Suudi Arabistan'ın ‘geleneksel düşman ülkeler' olduğuna inanmadığını belirterek söze başlayan Ehteshami, "İki ülke belki resmi işbirliği yapmadılar ama düşman da olmadılar. Şu ana kadar birbirlerinin işlerine burunlarını sokmamayı tercih ettiler" derken, İran'ın İsrail ve Suudi Arabistan tarafından ‘ortak düşman' kabul edildiğine dikkat çekti. Ehteshami, İran'ı engellemek gibi ortak bir çıkara sahip olan İsrail ve Suudi Arabistan'ın iletişime geçmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
‘İKİ ÜLKENİN AMACI TAHRAN YÖNETİMİNİ FRENLEMEK'
"İsrail için İran'ı engellemenin yolları arasında Hizbullah, Suriye, Hamas ve cihatçı örgütler gibi unsurlar var. Suudi Arabistan için ise İran'ı engellemek, Suriye, Irak, Lübnan, Yemen ve Bahreyn'deki dengeler üzerinden sağlanabilir. Dolayısıyla iki ülke, İran'a bu ‘sıfır toplamlı jeopolitik oyun' ekseninden bakmaya devam ediyor. Ayrıca Suudi Arabistan ve İsrail ABD'nin kendi ulusal çıkarlarını yeterince desteklememesinden endişeli. Bu koşullarda bölgesel güvenlik arayışı halindeyken birbirleriyle iletişime geçmeleri şaşırtıcı değil. Her iki ülke de Ürdün ve Mısır'da istikrar olmasını, Suriye'de çatışmaların bir müddet daha sürmesini ve DAEŞ'in (IŞİD) kendi nüfuz alanlarına yayılmasını önlemek istiyor. Ancak en önemli amaçları İran'ın güçlenmesini engellemek ve Tahran yönetimini frenlemek."
Bazı Ortadoğu uzmanları, Suriye, Irak ve Yemen'de giderek tırmanan Şii-Sünni gerilimine paralel olarak Suudi Arabistan ve İsrail'in İran'a karşı ortak noktada buluşma eğilimini, ‘bölgede yeni bir Soğuk Savaş başladığı' şeklinde yorumluyor. Prof. Dr. Anoush Ehteshami de bu görüşe katılıyor ancak Soğuk Savaş sürecinin Irak Savaşı'ndan bu yana devam ettiğinin altını çiziyor:
"Evet, yeni bir Soğuk Savaş ile karşı karşıyayız ama bu yeni başlamadı. Ortadoğu'da Soğuk Savaş, Irak savaşından bu yana yaşanıyor. Bu süreç, Irak savaşı ile Arap dünyası için ‘savunmasız kalan Şiiler' sorunu ortaya çıktığında başladı. Arap Baharı'nın Bahreyn, Irak Suriye ve Yemen'deki etkileriyle daha da derinleşti. Şimdi İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, Soğuk Savaş'ın etkilerini diğer ülkelere de yaymaya çalışıyor."
Ehteshami, İran'ın Beşar Esad hükümetini desteklemek için Suriye'ye 7 ila 15 bin Şii savaşçı gönderdiği iddiasını da yorumladı. Suriye halkının kendisinin İran'dan yardım talep ettiğini ifade eden Ortadoğu uzmanı, "İran da bunu sağladı. Zira Şam ve Tahran, Suriye rejiminin varlığını koruması için stratejik politikalarını birbirlerine düğümledi" diye konuştu.
İran'ın, Suriye stratejisini değiştirip daha pro-aktif bir tutum izlemeye başladığı görüşüne katılmadığını söyleyen uzman, "Bence İran'ın politikası şu zamana kadar hep tutarlı oldu, ne pahasına olursa olsun Esad'ı savunacağını net bir şekilde ortaya koydu. Bu sadece siyaset ya da strateji meselesi değil; İran'ın Suriye'de ekonomik çıkarları da söz konusu. Esad üzerindeki baskı sürdükçe, Tahran da desteğini sürdürecek. Bölgede durum değişir ve İran Suriye'deki etkisini Esad'sız da korumayı garantilerse o zaman Tahran'dan başka adımlar beklenebilir. Ancak şu an böyle bir seçenek yok" yorumunu yaptı.
Arap basınında yer alan haberlere göre, İran geçen haftalarda Irak ve Afganistan'dan toplanan 7 bin ila 15 bin Şii savaşçı, Şam ve Lazkiye bölgesine getirildi. Şii savaşçıların El Nusra Cephesi öncülüğündeki 'Fetih Ordusu'nun ele geçirdiği bölgelerin yeniden kazanılması için başlatılacak operasyona katılacağı belirtiliyor.