Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, iddialar üzerine bugün bir açıklama yaptı. Türkiye'nin Suudi Arabistan ile Suriye konusunda görüşlerinin eskiden beri örtüştüğünü vurgulayan Bilgiç, "Söylenenler yeni değil. Zaten geçmiş yıllara giden işbirliğimiz var" dedi.
Söz konusu haberde Türkiye'nin El Nusra'yı desteklediğine ilişkin bazı ifadelerin de yer aldığını hatırlatan Bilgiç, bu yapının Türkiye için bir terör örgütü olduğunu tekrarladı. Bilgiç, İdlib'de muhaliflerin başarı kazanmasına ilişkin olarak Türkiye'nin askeri yardım yaptığına yönelik pek çok iddia dile getirildiğini de belirterek, "Bir kere daha yalanlıyorum; Böyle bir şey söz konusu değil, tamamen uydurma haberler" diye konuştu.
YENİ KRAL FAKTÖRÜ
Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki böyle bir yakınlaşmayı ne sağlamış olabilir? Bu ittifak, Suriye'de denklemi değiştirebilir mi?
Türkiye, Arap Baharı sürecinde takındığı ilkesel tavrı Suriye'de başından gösterirken, Suudi Arabistan ise Kral Abdullah döneminde gel-gitli bir siyaset izlemeyi tercih etmişti. Riyad, demokratikleşme dalgasının İhvan (Müslüman Kardeşler) eliyle kendisine ulaşmasını bir beka kaygısı olarak gördüğünden bölgesel anlamda karşı devrimleri desteklemeyi tercih etti.
'ABD DIŞINDA KALMAZ'
Suriye'ye yönelik böyle bir ittifaka ABD'nin tepkisi ne olur?
'NUSRA' ÇEKİNCESİ
Türkiye-Suudi Arabistan ittifakının El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi'ne de destek verdiği öne sürülüyor. Böyle bir desteğe ABD nasıl bakar?
Türkiye ve Suudi Arabistan'ın Nusra Cephesi'ne destek verdiği iddiası genellikle Esed rejimi ve onun destekçisi güçler tarafından dile getiriliyor. Her iki ülke de resmi olarak Nusra'yı terör örgütü olarak görüyor ve her hangi bir ilişki içerisine girmemeyi tercih ediyor. Türkiye esasen SMDK ve onun silahlı bileşeni olan ÖSO güçlerini, bunun yanı sıra İslam Cephesi ve Ahraru Şam örgütünü destekliyor ve bunun uluslararası kamuoyuna açık bir şekilde yapıyor. Ancak ABD'nin Suriye direnişinin İslami tandansından ciddi bir şekilde rahatsızlık duyduğu açık bir gerçek. Bu nedenle eğit-donat yapılanması ile daha seküler yapılanmaları destekleyerek, bir denge oluşmasını sağlamak istiyor.
TÜRKİYE, İRAN'A CEPHE Mİ ALIYOR?
Türkiye'nin Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle bu kadar yakın hareket etmesi nasıl yorumlanmalı? Türkiye, Sünni hatta geçerek, İran'ı karşısına mı alıyor?
Suudi Arabistan, İran'ın bölgedeki jeopolitik yayılmacılığına karşı Sünni bir kuşak oluşturmak istiyor ancak Türkiye açısından durum daha farklı. Türkiye, İran'ı ontolojik olarak bir tehdit olarak görmüyor ve Şiiliği, İslam dışı görmeyen bir İslami anlayışa sahip. Ancak Türkiye, 11 Eylül sonrasında ABD'nin bölgeyi kontrolsüz bir şekilde işgal etmesi ve Afganistan-Irak rejimlerini devirmesinden sonra İran'ın bunu fırsata çevirerek yayılmacı bir politika izlediğini, mezhebi unsurları da araçsallaştırarak, bölgeyi kaosa sürükleyen politikalar izlediğini düşünüyor. Bu nedenle İran'ın doğal etkinlik alanına geri çekilmesini gerekli görüyor.
RADİKAL İSLAMIN ETKİ ALANI GENİŞLER Mİ?
Körfez ülkeleriyle yapılan bir stratejik ortaklıkla birlikte, Türkiye'de daha radikal bir İslam anlayışı gelişir mi? Bunun uzun vadede etkileri ne olabilir?
Türkiye'nin Körfez ülkeleri ile içine girdiği yeni siyasi angajmanın, her hangi bir dini temeli olduğunu düşünmüyorum. Bu, pragmatik açından İran'ın yayılmacılığını dizginlemeye yönelik bir adım. Türkiye, nasıl Mısır'da darbeye karşı çıktıysa, Irak ve Suriye hattında da ilkesel tutumunu muhafaza ederek, halk iradesinin tezahürü olan demografik ve dini tüm çeşitliği yansıtacak iktidarların oluşmasını istiyor. Türkiye bölge istikrarından kazanan, kaostan ise kaybeden bir ülke. Tüm devlet aygıtları, İran'ın aksine buna göre dizayn edilmiş; yumuşak gücü ön planda bir ülkeden bahsediyoruz. Sonuç olark Körfez ile kurulan yeni angajmanın, Türkiye sosyolojisine veya dini anlayışına bir etkisinin olacağını hiç bir şekilde öngörmüyorum.