Kısa bir süre önce medyada Sırbistan’ın, NATO’ya "ülkenin askeri altyapısını kullanma ve toprakları üzerinden geçme" imkanını tanıyan Bireysel Ortaklık Eylem Planı’nı imzaladığı haberi yer almıştı. Sırbistan’da birçok çevre, ülkenin "askeri tarafsızlık tutumuna" aykırı olmasından ötürü, bu habere büyük tepki göstermişti. Siz bu konuda nasıl bir değerlendirmede bulunabilirsiniz?
Bu haberin gerçeği yansıtmadığı, yanlış olduğu görüşündeyim. Öncellikle, Sırbistan’ın resmi olarak tarafsız bir ülke olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu da, Sırbistan’ın gerek NATO gerekse Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) ile işbirliği içinde bulunduğu ama bu kurumlara katılmak niyetinde olmadığı anlamına geliyor. 2006 yılında Sırbistan, NATO'nun Barış İçin Ortaklık (BİO) Programı’na dahil edilmişti. Hatırlanacağı üzere Rusya daha 90’lı yıllarda bu programa katılmıştı. Ayrıca BİO Programının bütün üye ülkeleri, yabancı askerlere karşılıklılık temelinde bir takım kolaylıklar sağlayan SOFA Anlaşmasını imzalamış durumda. Bu anlaşma, NATO birliklerinin askeri müdahale amacıyla toprak üzerinden geçmesi veya ülkenin altyapısını kullanması değil, ortak tatbikatların yapılmasını öngörüyor. Bu yüzden geçenlerde medyada yer alan haberlerin yanlış olduğu, bilgilerin kasten çarpıtıldığı görüşündeyim. NATO ile işbirliğini yapmak istiyoruz, çünkü bu örgütün faaliyetleri, modern dünyada istikrar sağlayan önemli bir faktördür. Priştine ile Brüksel Anlaşması imzalanırken NATO, daha doğrusu NATO’nun Kosova Güvenlik Gücü, Kosova’nın silahlı kuvvetlerinin, ağırlıklı olarak Sırpların yaşadıkları kuzey bölgelere girmeyeceği konusunda teminat vermişti.
NATO’ya girmek gibi bir niyetimiz yok, ama NATO üyeleri bizim komşularımız olduğu için, NATO ile ortaklık ilişkilerini sürdürmek istiyoruz. Bu ilişkilerin samimi olması da bizim için önemli. Dengeli dış politika izlemek için çaba sarfediyoruz, çünkü NATO ve KGAÖ ile ilişkiler sadece askeri değil, siyasi nitelik taşıyor. Biz yapıcı ilişkilerin gelişmesini istiyoruz.
Birkaç gün önce Belgrad’ta düzenlenen NATO Parlamento Asamblesi’nin Rose-Roth toplantısında basın özgürlüğü konusu masaya yatırıldı. Tartışmalar sırasında Moskova’nın tutumu sert şekilde eleştiriliyordu, toplantıda konuşma yapan Baltık ülkeleri ve Ukrayna’nın temsilcileri Rusya’yı ‘gazetecilerin öldürüldüğü’ bir ülke olarak nitelendirdiler. Yugoslavya’ya yönelik bombardımanlarda devlet televizyon kanalında çalışan muhabirlerin hayatını kaybettiği hatırlatılınca, bunun konuşulmasının anlamı olmadığı söylendi. Sizce, misafirperverliğimiz kötüye kullanılmıyor mu?
Biz çifte standart politikasının oluşturduğu tehditlerle sıklıkla karşı karşıya geliyoruz, bu konuda hassas davranıyoruz. Ukrayna krizinin devam ettiği koşullarda Sırbistan’ın toprak bütünlüğü konusunu göz ardı edemeyiz. Çükü birçok Batılı ülke tek taraflı olarak ilan edilen Kosova’nın bağımsızlığını tanımış durumda. Bu yüzden biz dengeli ve etkili çözüm bulmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki hem BM Güvenlik Konseyi hem de Viyana’daki AGİT Konseyi’nin toplantıları karşılıklı suçlamaların yapıldığı ortamda gerçekleşiyor. Uluslararası ilişkiler şu anda çok zor dönemden geçiyor, ciddi sorunlar yaşanıyor uluslararası arenada. Bu nedenle bizim dönem başkanlığımızın önceliklerinden biri, ülkelerin birbirine karşılıklı güven duygusunu yeniden canlandırmaktır. Bu bağlamda Normandiya Dörtlüsü’nün Ukrayna krizina barışçıl çözüm bulma çabalarını takdirle karşılıyoruz, destekliyoruz. Duşanbe’de gerçekleşen KGAÖ Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile konuştum. Sayın Bakan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun Ukrayna krizi konusunda ortak bir tutumunun olduğunu söyledi. Rusya ve Ukrayna AGİT Gözlem Misyonu’nun Donbass’ta aktif şekilde çalışmalar yürütmesinden yana. Ben bunu Ukrayna krizinin çözümü açısından önemli bir ilerleme olarak görüyorum.
Sırbistan Devlet Başkanı Tomislav Nikoliç, ‘Sırbistan Kosova’yı tanısa bir ay içerisinde AB’ye kabul edilecekti’ açıklamasında bulundu. Siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayır, kabul edilmezdi. Çünkü AB’ye katılım için her zaman yeni şartlar koşulur. Biz diyaloga hazırız, ama bize ültimatomların verilmesine izin vermeyiz.