Ortak açıklamada verilen fotoğrafın çok önemli olduğunu kaydeden Göka, 'müzakere evresi' olarak nitelenen sürecin bundan sonraki aşamasında silahların nasıl bırakılacağı, silahlı unsurların ülkeye dönüşlerinin nasıl olacağı gibi teknik konuların ele alınabileceğini söyledi. Göka, "Şu andaki en büyük sorun, bunca yıldır siyaseti sadece şiddet diliyle ve silahlarla sürdürmüş olan bir hareketin, silahlara nasıl veda etmeyi başarabileceğidir. Burada büyük zorluklar olacağını tahmin ediyorum" dedi.
ORTAK AÇIKLAMA FOTOĞRAFININ ÖNEMİ
'MÜZAKERE SÜRECİNDE TEKNİK KONULAR KONUŞULACAK'
"Akil İnsanlar heyetinde yer alan birisi olarak ben müzakereden şunu anlıyorum. Çözüm sürecinin amacı, Kürt meselesinin baştan aşağıya çözümü değildir. Yani, bunun yöntemiyle ilgili şimdiye kadar süren ve çok cana malolan bir gidişatın durdurulmasıdır. Yani silahların bırakılması ve meşru zeminlerde meselenin çözülmesine çalışılmasıdır. Bugünkü açıklamayla bunun çok önemli bir adımı atılmış oldu. Yani müzakereden kasıt, 'peki bundan sonra gelin Kürt meselesini nasıl çözeceğiz' değildir. Zaten Öcalan'ın 10 maddesi de Türkiye'nin geldiği demokratikleşme aşamasında önemli ölçülerde karşılanabilir. Yani eğer demokratik siyaset içerisinde meseleleri halledeceksek, barışçı bir siyasi oluşum olursunuz ve bunlar konuşulur. Ben müzakereden bunları anlıyorum, yoksa gelin önce silahları bıraktık, bundan sonra da ayrılık mı olacak, federasyon mu olacak, konfederasyon mu olacak tartışalım, asla bunu anlamıyorum. Sanki Kürt meselesinin çözülmesi için masaya oturulacak gibi anlaşılırsa bu çözüm sürecinin ruhuna aykırı bir anlayış olur."
'BUNDAN SONRAKİ ADIMLAR DEMOKRATİK SİSTEM İÇİNDE KONUŞULACAK'
Neler olacağı, nasıl olacağı ide demokratik sistemin içinde, anayasa sürecinde, sistem tartışmalarıyla hallolacak bir şeydir. Önemli olan bu meseleyi kabul ettirmek için girişilen silahlı mücadelenin artık gereksiz olduğunun anlaşılmasıdır."
'EN BÜYÜK SORUN SİLAHLARIN BIRAKILMASI'
"Mesela silahlı mücadelenin bitmemesi gerektiğini savununlar, sistemle ilgili farklı bakışı olanlar var. Bunların oturulup konuşulması icap eder. Şu andaki en büyük sorun, bunca yıldır siyaseti sadece şiddet diliyle ve silahlarla sürdürmüş olan bir hareketin, silahlara nasıl veda etmeyi başarabileceğidir. Burada büyük zorluklar olacağını tahmin ediyorum."
'ÖRGÜTTE SARSINTI OLACAK'
Prof. Dr. Göka, "Bu görüş ayrılıkları içerisinde PKK'nın silahsızlanma kararının alabilmesi mümkün mü?" sorusuna, "Eğer karşımızda demokrasi geleneğini kökleştirmiş bir hareket olmuş olsaydı bu mümkündü. Şöyle ki, kongre yaparsınız ve dersiniz ki, 'bizim aramızda farklı görüşler olabilir, bundan sonra Kürt meselesinin çözümü için farklı siyasi şekillenmeler olabilir, bundan sonra sorunu Türkiye'nin demokratik zemini içerisinde halledeceğiz' dersiniz olur, biter. Ama iş böyle değil. Çünkü uzun zamandır tamamen silahlı taktik ve strateji üzerine kurulmuş, varlığını bunun üzerine inşa etmiş bir hareket var karşımızda. Demokratik bir geleneğin içine birden bire dahil olmalarını bekleyemeyiz. Orada çok sarsıntılar olacaktır diye tahmin ediyorum" yanıtını verdi.
Çözüm sürecinin başından itibaren çok sorunlar yaşandığını vurgulayan Prof. Dr. Göka, hükümet de devletin de sabırla beklediğini ve kamu güvenliği için bir paket çıkartmak zorunda kalındığını kaydetti.
'İÇ GÜVENLİK PAKETİ GERİ ÇEKİLMEZ, GÖZDEN GEÇRİLEBİLİR'
Çözüm süreciyle Meclis Genel Kurulu'nda tartışmalar arasında görüşmeleri süren İç Güvenlik Paketi'nin birbiriyle çeliştiğine yönelik değerlendirmelerin anımsatılması üzerine de Prof. Dr. Erol Göka, aslında çelişkinin olmadığını savundu ve şöyle konuştu:
"İkisi de çözüm sürecinin bir parçası. Çözüm sürecinin içerisinde yol alınırken, kamu düzenini bozucu unsurlar devreye girdi. Buradan anlaşılıyor ki Kürtlerin, Türklerin, devletin, hükümetin, HDP'nin ve örgütün bu sürecin daha yolunda gidebilmesi için pürüzleri ortadan kaldıran yasal tedbirleri düşünmesi gerekir. Burada bir kere çözüm süreciyle ilgili bir çelişki yok. Sorun bu yasal tedbirlerin Kürtlerin kimliğini tanıyoruz, yerel dillerin güçlendirilmesiyle ilgili demokratik bir anlayışa sahibiz de giderken birden bire özgürlükler aleyhine olabilecek bir yasal düzenleme intiba verilmesidir.
Başbakan bir haftalık müddet vermişti: ‘Bizim önerilerimiz bunlardır, sizler ne diyorsunuz getirin tartışalım' diye. Şimdi bu tartışmanın vaktidir. Bunu yapabilirsek eğer hükümet, alanlarda da ilerlemeler kaydedilecek, maddelerde de yumuşamalar sağlanacaktır. Artık kamu düzeniyle ilgili, iç güvenlikle ilgili derdimiz yoktur, o yüzden ‘Meclis'teki yasayı geri çekiyoruz' diye bir şey beklenemez. Ama küçük komisyonlarda ortak çalışmalar, yasa ve düzenlemede yumuşamalar beklenebilir."
'ÜÇÜNCÜ GÖZ VE İZLEME HEYETLERİ ŞİMDİ GÜNDEME GELMELİ'
Prof. Dr. Göka, yapılan ortak açıklamadan sonra çok tartışılan üçüncü göz, izleme heyetleri gibi konuların gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin soru üzerine de şu yorumu yaptı: "Tam şimdi gündeme gelmesi lazım. Eğer Kandil'de kongre yapmayı, silahların bırakılması ya da en azından Türkiye'de silahlı mücadelenin bırakılmasını kabul ederse; bugüne kadar sürdürülmüş olan girişimler, suça karışmış ve karışmamış olanlar, çekilmenin nasıl olacağına ilgili teknikler var. Bunların denetimi için bir üçüncü göz gereklidir."
Üçüncü gözün de Türkiye içinden yerli olması gerektiğini de vurgulayan Göka, "Dış gözlemci olması örgütle bugüne kadar sürdürülen mücadelenin iç savaş şeklinde anlaşılması, gerek ortak vatan, ortak devlet değil de farklı iki devlet yapısının gündemdeymiş gibi birçok yanlış anlamaya neden olacaktır" dedi.
'İMRALI'NIN KOŞULLARINDA DÜZENLEMELER YAPILABİLİR'
Prof. Dr. Erol Göka, bundan sonraki süreçte Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki koşullarının düzeltilmesinin gerekli olup olmadığına ilişkin soruya da "Yasal sınırlar içinde bir mahkuma ayrıcalık tanınamaz. Ama kendi mevzuatımızın sınırları içerisinde gerek görüşmelerin daha düzenli ve kayıt altına alınabilir şekilde yapmak, dolayısıyla gerek görüşmelerin selameti gerekse de barışla ilgili tavrın tutarlılığı açısından düzenlemeler yapılabilir" yanıtını verdi.
'SEÇİMLERDE HDP'NİN SEÇECEĞİ DİL ÇOK ÖNEMLİ'
Prof. Dr. Göka, çözüm sürecinde ortak açıklama ile gelinen bu noktanın, 7 Haziran seçimlerine parti olarak girme kararı alan HDP'yi nasıl etkileyeceğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi:
"Bence en önemli sorulardan bir tanesi bu. Çünkü HDP şimdiye kadar etnik meseleyi ön plana çıkararak kurulmuş, ondan sonrası tamamen ideolojik muhtevadan ibaret programa sahip bir partiydi. Cumhurbaşkanı seçiminde Selahattin Demirtaş'ın da aday olmasıyla birlikte, bu Türkiyelileşme diye hep öne sürülen gündem e başlamış oldu. HDP bir yandan o konuda yol alırken bir yandan da seçim barajını aşmaya çalışan bir siyasi strateji uygulamak zorunda. Şimdi etnik meseledeki gerilim azalınca, HDP dilini zorlayabilir. Bunu biz başardık diyebilirler, ama aynı şekilde AK Parti biz de başardık diyebilir. Yani Türkiye partisi olma konusunda ya da sol muhalefete talip olma konusunda nasıl bir tavır geliştireceklerini ben de merakla bekliyorum. HDP, eğer yeni bir dil bulamayacaksa ve eski şiddet diline mahkum olan bir bakış ve tavır geliştireceklerse bu çözüm sürecini aksatan bir gelişme olur."
Prof. Göka, Türkiye'yi kapsayan bir dil oluşturmadı durumunda, genel seçimlerde HDP'nin oylarının artabileceğini vurguladı.