Türkiye’nin, Rusya ile olan ilişkilerine de değinilen raporu, Sputnik Haber Ajansı’na konuşan Hava Harp Akademisi ve Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Çaşın, şöyle değerlendirdi:
"TÜRKİYE, AMERİKAN DONANMASINA MÜSADE EDEMEZ"
Karadeniz ve Türkiye konusundaki değerlendirmelere geldiğimizde, Baltık’tan Karadeniz’e doğru gelen noktadaki jeopolitiğe baktığımızda Karadeniz, Baltık ve Hazar, yani üç denizin içerisinde Amerika’nın istediği, bir defa Rusya’yı geriletmektir. Peki, bu iddia çerçevesinde Türkiye nasıl görünüyor? Türkiye’nin Arap Dünyası ile Kafkasya ve Karadeniz’e sıkıştığı ve istikrarsızlıklarla çevrelenmiş olduğu, sınırları etrafında oluşan kaosa müsaade ettiğini hipotezi ortaya konmuş. Bunu yapmak için de Amerika ile ortaklığın sürdürülmesi ve Rusya’yı bu şekilde çevrelemesi gerektiği varsayılıyor. Türkiye’nin doğrudan bir savaş istemediği ancak Karadeniz’de işbirliğine gidebileceği ifade ediliyor. Ancak ortada değişmeyen bir gerçek var, Karadeniz’in statüsü. Karadeniz’in statüsü, uluslararası hukukla bellidir ve bu sözleşme 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile kıyıdaş devletler tarafından imza altına alınmıştır. Türkiye istese dahi Amerikan donanmasının Karadeniz’de konuşlanmasına müsaade edemez. Sözleşme buna aykırıdır. Bu itibarla, ben rapordaki görüşe katılmıyorum. Bugünkü Ukrayna krizini de dikkate alacak olursak, Türkiye bir NATO üyesi olmasına rağmen buradaki statüyü korumakla mükelleftir. Bunu istese de bozamaz.
"ANKARA'YA GÖRE MOSKOVA, GÜVENİLİR BİR AKTÖR"
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nden bir takım taleplerde bulunabilir, ABD de bu talepleri yerine getirebilir ama Türkiye’nin politikası bellidir; Kafkasya ve Ortadoğu’da istikrarın korunması, ama en önemlisi güçlü bir Rusya’nın, dünya dengesi içerisinde kalmasıdır. Türkiye, Rusya’ya karşı tecavüzkar bir tutum içerisinde değildir. Putin ile Erdoğan arasında çok yakın bir dostluk vardır. Ve bu dostluk bazıları tarafından stratejik bir ittifak olarak tanımlanmaktadır. Yani Türkiye, Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi, Rusya’yı bir tehdit olarak değerlendirmemekte, tam aksine Rusya’ya, özellikle ekonomi ve enerji alanlarında işbirliği sürdürülecek güvenli bir aktör olarak bakıyor.
"RUSYA'NIN BÖLÜNMESİ SENARYOSU, HAYAL ÜRÜNÜ"
AMUR GADJİEV: Yine STRATFOR raporuna göre Rusya, birkaç bölgeye bölünecekmiş. Biz Rusya uzmanı olarak, siz bu öngörüyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Gerçekten Moskova, Rusya’nın diğer bölgelerini kontrol edemiyor mu?
MESUT HAKKI ÇAŞIN: Raporda, Ortadoğu’nun parçalanacağı, küçük devletlere bölüneceği, İran, Irak, Türkiye gibi ülkelerin küçük devletlere bölüneceği yolunda birtakım hipotezler ortaya atılmakta ve yeni jeopolitik oyunların kurgulandığını görüyoruz. Tabi STRATFOR, bir düşünce kuruluşudur; Rusya üzerine birtakım varsayımlar ileri sürebilir. Ancak burada tarihe ve gerçeklere bakmak lazım. Rusya, dünyanın en güçlü devletidir. 17 milyon km2 toprağa sahiptir ve dünyanın en büyük nükleer gücüne sahiptir. Rusya’nın dağılma senaryosunun gerçekçi olduğunu zannetmiyorum, bir. İkincisi, Rusya bugün ekonomik olarak da çökertilebilecek bir devlet değildir; Rusya’nın yaklaşık 600 milyar dolar altın ve döviz rezervleri var, dünyanın en zengin enerji kaynaklarına ve zenginliklerine sahip ve eğitimli bir insan gücü potansiyeli vardır.
Rus halkının Başkan Putin’i renkli devrimlerle çökertme yolundaki hareketleri tasvip edeceğini sanmıyorum. Çünkü özellikle Ukrayna krizi de göstermiştir ki, Başkan Putin son derece iyi bir kriz yönetimiyle meseleyi barışçıl yoldan çözmeye gayret etmekte ve Minsk Anlaşması'yla, buradaki ateşkesi şu anda sağlamış durumdadır. Başkan Putin’e olan halk desteğinin bugün % 80’in üzerinde olduğunu görüyoruz. Rus halkı, Putin’e güvenmektedir. Bu durumda Rusya’yı parçalanacak herhangi bir iç tehditle karşı karşıya olduğunu iddia etmenin, doğru olduğunu zannetmiyorum ama birileri böyle görmek isteyebilir. Fakat aslolan Rus halkıdır. Rus halkının ise ben, devletinden vazgeçeceğini, devletinden ayrılacak bir hareket içerisinde olacağını zannetmiyorum. Çünkü halk bütün zorluklara katlanabilecek iradeye sahiptir.
"RAPOR, OLGULARLA UYUŞMUYOR"
AMUR GADJİEV: Sonuç itibariyle, STRATFOR Raporunun bilimsel olmaktan çok, siyasi bir nitelik taşıdığını söyleyebilir miyiz?
MESUT HAKKI ÇAŞIN: STRATFOR, dünyayı iyi gözlemleyen bir istihbarat birimidir. İstihbaratçı olarak yapmış olduğu bu değerlendirmeler, belki kıymetli olabilir. Ama ABD’de oturup da Türkleri ve Rusları değerlendirmek bana göre doğru değildir. Bir, Türkler Rusların düşmanı değildir. İki, Türkiye ve Amerika müttefiktirler, NATO içerisindedirler ve uluslararası hukukun koyduğu mütekabiliyet ve diplomasinin öngördüğü çıkarlara dayalıdır. Eğer biz bu müttefikliği devam ettirmek istiyorsak, birilerin üzerinden düşmanlık yaratmamalıyız. Güçlü bir Rusya, hem Avrupa Birliği’nin, hem Amerika’nın çıkarlarınadır. Karadeniz’de barış, bütün devletlerin lehinedir. Bu barışı bozabilecek bu tür hipotezlerin ortaya atılması doğru değildir. O zaman başkaları da, sizin ülkenizi parçalamak yolunda birtakım planlar hazırlar. Bunlar, uluslararası hukukun öngördüğü ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin ikinci maddesinde ele alınan “devletlerin iç işlerine karışmama” prensibine aykırı varsayımlardır. Dolayısıyla bu raporun tartışılsa dahi, doğruyu yansıtmadığını, olgularla uyuşmadığını söyleyebiliriz.