Ağustos 2014 seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ı cumhurbaşkanı adayı gösteren HDP, seçmenlerin yüzde 9,76’sının oyunu almıştı, Mart ayındaki yerel seçimlerinde ise selefi Barış ve Demokrasi Partisi, seçmenlerin sadece yüzde 6,9’unun desteğini görmüştü.
Türkiye’nin önde gelen Kürt siyaset yorumcularından Feysal Dağlı, HDP’nin önümüzdeki genel seçimlerde başarılı olamayacağını belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“HDP’nin zafer için hiçbir şansı yok, çünkü ne partinin kendisi, ne de selefleri, önceki seçimlerde yeteri oy alamamıştı. Son yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri de buna dahil. Diğer Kürt partiler ile anlaşırlarsa bile ek olarak alacakları oy sayısı çok az olacak. Bir mucize olmazsa HDP Meclise giremeyecek.”
KÜRT OYLARI HDP'DE BİRLEŞİRSE…
“Kimse, Kürt nüfuzunun ülkede önemli ölçüde arttığını inkâr edemez. Kürtler, aydan aya güçlenmeye devam ediyorlar. Yerel seçimlere (yüzde 6,5) göre cumhurbaşkanlığı seçimlerinde (yüzde 9,76) yaşanan oy artışı, bir nevi eğilim olarak görülebilir. Bu eğilime dayanarak partinin, dünyanın en yüksek barajı olan yüzde 10’u aşabileceğini söyleyebiliriz. Kürt oylarının HDP’de birleşmesi, ülkedeki siyasi durumu değiştirebilir.
Bu bağlamda, sorulması gereken soru, HDP’nin meclise girip giremeyeceği değil, güçlenmesinin Türkiye’deki siyasi durumu ve ülkenin siyasi hayatını nasıl etkileyeceğidir. Bugün sorulması gereken temel soru: Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin yükselen potansiyelinden yararlanabilecek mi, yoksa bu atılımı, tehdit olarak mı görecek?
"AK PARTİ AKTİF ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR"
Elbette AK Parti de boş durmuyor. Kürt bölgelerinde aktif çalışma yürütüyor. Gerçi bu, onun geleneksel taktiğidir. AKP’nin bazen Türkiye’nin en büyük Kürt partisi olarak gösterilmesi tesadüf değil. Şu anki milletvekillerinin büyük bir kısmı etnik Kürt. AK Parti, şu anda büyük bir gayretle çalışıyor ve aday listesinde birçok yeni ismi görebiliriz, özellikle de Kürt bölgelerinde.
Ancak siyaset, seçimlere indirgenemez. Üstelik HDP’nin başarısı, anayasa değişikliği için engel değil, aksine bu sürece ivme kazandırır. Bu arada, ülkede birçok kişi, Erdoğan’ın konumunu güçlendirmeye devam etmesinin büyük siyasi riskler taşıdığı görüşünde. Bu bağlamda, HDP, sistem dışı seçmenlerin desteğine de güvenebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürt faktöründeki mevcut yükselişi dikkate alırsa (şu anda politikasına yansımış görünüyor) ve HDP’yi rakip değil potansiyel müttefik olarak görürse işbirlikleri, Türk toplumunda yaşanan birçok olumlu süreci geri dönülemez noktaya taşır. Bu, öncelikle, uzlaşı süreci ve en önemlisi de Türkiye’deki Kürt sorununun prensipte çözümü ile ilgili.
Elbette, her şey genel seçimlerinde alınacak sonuca bağlı olacak, ancak paradoks şu ki, AK Parti, HDP’nin başarısızlığını değil başarısını istiyor. Siyasi başarısı, ister ani barışçıl gösteriler ister silahlı mücadele olsun güç kuvvete başvuran güçlerin önemli ölçüde zayıflaması anlamına gelecek. Zira Kürt sorunu, sadece Cizre’de değil, ülke genelinde tırmanabilir. Bu bağlamda Demirtaş, seçimlerde hangi sonuç alırsa alsın partinin çözüm sürecinde yer almaya devam edeceğini ve bu maddenin gündemde kalacağını söylediğinde gösteriş yapmıyor.”