Kökeni Soğuk Savaş dönemine dayanan Kuzey Kore krizinin temeli ABD’nin Kore topraklarındaki silah ve askeri varlığıyla atıldı. Kuzey Kore, Japonya ve Güney Kore’den gelecek olası nükleer tehdide karşı, 70’li yıllarda nükleer silah geliştirmeye başladı. 2006 yılından bu yana uygulanan BM yaptırımlarına rağmen nükleer faaliyetlerine ara vermeyen Kuzey Kore, en son 28 Temmuz'da kıtalar arası balistik füze denemesi yaptı. On yıllar süren krizin son kırılma noktası, ABD’nin askeri varlığı bulunan Guam Adası'na ilişkin gerilim oldu. Kuzey Kore'nin Ağustos ayında Guam adası çevresinde nükleer füze denemesi yapacağını duyurmasının ardından; ABD Başkanı Donald Trump başkanlığındaki ABD Kuzey Kore karşıtı söylemlerini sertleştirdi, Çin’i ise krizin çözümünde yeterli katkıyı sağlamamakla suçladı. Trump’ın iddiasına tezat olarak 3 Eylül’de, Pyongyang’ın nükleer statüsünü BMGK kararına aykırılığı gerekçesiyle tanımadıklarını ifade eden Rusya ve Çin’in liderleri Vladimir Putin ve Şi Cinping'in, Kuzey Kore'nin son nükleer denemesi karşısında ‘gerekenleri yapmak' konusunda anlaştı. Ancak Moskova ve Pekin’in olumlu hamlesini, Güney Kore’nin Pyongyang’a ait nükleer tesislerinden birine saldırı simülasyonu yapıldığı yönündeki duyurusu ve Pentagon’dan gelen çok sert bir askeri müdahale’ tehdidi takip etti. ABD son olarak BMGK'dan Kuzey Kore'ye petrol ambargosu uygulanması talebinde bulunsa da; Rusya’nın itirazı ABD’nin talebini hükümsüz kıldı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Kuzey Kore'ye petrol sevkiyatını askıya alınmasını ‘anlamsız’ bulduklarını ve Kuzey Kore’yle ticari ilişkilere yönelik temaslarını sürdüreceklerine vurgu yaptı. Kriz, Rusya ve Çin’in üstlendiği yapıcı role rağmen sürecek gibi görünüyor.