DÜNYA

Mısırlı uzman: UCM, varlığını sorgulatan derin bir sistemik kriz içinde

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), kurulduğu günden bu yana karşılaştığı en büyük krizle yüzleşiyor. 2025 yılı itibarıyla artan meşruiyet kaybı, seçicilik suçlamaları, yönetim boşluğu ve finansal darboğaz nedeniyle mahkemenin kurumsal varlığı sorgulanıyor.
Sitede oku
Mısırlı uluslararası hukuk uzmanı Muhammed Mehran, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, UCM’nin “varlığını sorgulatan derin bir sistemik kriz” yaşadığını belirtti. Mehran, biriken sorunların 2025 yılı itibarıyla mahkemeyi “tam çöküş noktasına” getirdiğini ifade etti.
Mehran’a göre, UCM’nin içinde bulunduğu durumun arkasında birbiriyle bağlantılı birçok etken bulunuyor: Başsavcı Kerim Han etrafında şekillenen tartışmalar, büyük ve siyasi açıdan hassas davalar nedeniyle artan dış baskılar, dosya ve sanık seçiminde görüldüğü öne sürülen belirgin seçicilik, idari felç ve hızla erozyona uğrayan meşruiyet bunların başında geliyor.
Bütün bunlar, özellikle devletlerin mahkeme kararlarını yerine getirmeyi reddettiği bir ortamda, UCM kararlarını zayıflattı; kararlar çoğu zaman kağıt üzerinde kalan birer metne dönüştü.
Mehran’a göre UCM’ye yöneltilen temel eleştiri, kararların zayıf devletler üzerinde uygulanırken, güçlü devletlere yönelik hükümlerin fiilen görmezden gelinmesi.
Mahkeme, geçici bir kriz değil, tam anlamıyla yapısal bir çöküş yaşıyor. UCM'nin başından beri en büyük zaafı, icra gücüne sahip olmamasıdır. UCM, üye ülkelerin gönüllü iş birliğine bağlı olduğu için, büyük güçler tarafından korunan ülkeler mahkeme kararlarını rahatlıkla ihlal edebiliyor.
Roma Statüsü'nün UCM'ye geniş bir yetki alanı tanımasına rağmen, kararların icrasını sağlamak adına etkili bir mekanizma içermediğini hatırlatan uzman, buna örnek olarak hakkında tutuklama kararı çıkarılan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bazı taraf devletlerin hava sahasını “hiçbir engelle karşılaşmadan” kullanabilmesini gösterdi.
Birkaç daimi BM Güvenlik Konseyi üyesi, mahkemenin çizgisini belirlemekte etkili oluyor. UCM, bu durum sebebiyle uluslararası siyasi dengelerin rehinesi haline geldi ve güçlü ülkelere yönelik kararlarını uygulatamıyor. Öte yandan, bazı ülkelerin UCM’den çekilmesi ya da mahkemenin kararlarını açıkça görmezden gelmesi de kuruma duyulan güveni zedeliyor ve mahkemeyi ‘son derece zor bir pozisyona’ itiyor.
Durumu ağırlaştıran bir diğer unsurun, ABD’nin UCM’ye ve mahkemeyle işbirliği yapan kişi ve kurumlara yönelik son yaptırımları olduğunu belirten Mehran, bu yaptırımlar nedeniyle birçok aktörün mahkemeyle çalışmaktan geri durduğunu, bunun da UCM’nin operasyonel ve kurumsal kapasitesini olumsuz etkilediğini kaydetti.
Buna karşın uzman, tablo ne kadar karanlık görünse de tamamen umutsuz olunmaması gerektiğini, ancak bunun için “radikal ve kapsamlı bir reform” gerektiğini vurguladı.
Az da olsa bir umut var. Ancak bu, Roma Statüsü’nün gözden geçirilmesini şart kılar. Gerçek icra mekanizmaları oluşturulmalı, BM Güvenlik Konseyi’nin etkisi sınırlandırılmalı ve seçiciliği önleyecek net kriterler tanımlanmalıdır. Sadece bu tür köklü adımlarla mahkeme bağımsızlığının ve uluslararası toplum nezdinde kaybettiği güvenini geri kazanılabilir.
DÜNYA
UCM ve kapitalizm kıskacı: 'Afrika'nın kendi kaderini kendi tayin etmeye ihtiyacı var'
Yorum yaz