Amerika Birleşik Devletleri neden gümrük vergisini bir silah olarak kullanabiliyor? Öncelikle şunu bilmek gerekir: Amerika Birleşik Devletleri neden gümrük vergisini bir silah olarak kullanabiliyor? Çünkü Amerika, dünyada en büyük ithalatçı ülke konumunda. Yıllık ithalat hacmi yaklaşık 3 trilyon dolar. Bu devasa ithalat sayesinde ABD, pek çok dünya ülkesiyle ciddi ticari ilişkiler geliştirmiş durumda. İlk olarak Kanada ve Meksika’ya yönelik olarak bu “gümrük vergisi silahını” kullandı ve bu uygulamayı belli ölçülerde hayata geçirdi. Ardından Avrupa, Çin, Güney Kore ve Japonya gibi ülkeleri de hedef aldı. Amerika’nın yapmak istediği şuydu: Daha önce iktidarda olan küreselciler, ellerindeki para silahını kullanarak büyük çapta ithalat yapıyor ve Amerikan doları üzerinden ciddi bir senyoraj geliri elde ediyorlardı. Senyoraj geliri, yani bedavaya para basıp bu parayı dünyaya dağıtarak avantaj sağlıyorlardı. Bunu anlamak çok önemli. Düşünün: Elinizde dolar gibi rezerv para olan bir para birimi var. Bu parayı bedavaya basıyor ve ithalat yaparak ülkeye mal sokuyorsunuz. Ne kadar çok ithalat yaparsanız, o kadar bedavaya mal almış oluyorsunuz. Bu da ülke için ciddi bir refah mekanizması haline geliyor. Ancak bu durum, Amerika için zamanla bir başka sorunu da beraberinde getirdi: Üretimsizlik.
‘ABD vergiler ile bütçesini dengelemeye çalışıyor’
Amerika Birleşik Devletleri, II. Dünya Savaşı’ndan sonra elinde tuttuğu üretim gücünü, zaman içinde başta Çin olmak üzere Hindistan, Rusya, Türkiye, İran gibi ülkelere kaptırdı. Bunun sonucunda, üretim zayıfladığı için vergi gelirleri de düştü. Bütçe yalnızca borçlanarak finanse edilebilir hale geldi. İşte bu noktada, Trump iktidara küreselcilere karşı şu iddia ile geldi: “Ben üretimi artıracağım. Üretimi artıramadığım yerde ise gümrük vergileri ile bütçeyi dengeleyeceğim” Trump’ın iddiası buydu. Bu doğrultuda attığı ilk adım, gümrük vergilerini artırmak oldu. Böylece şu motivasyonu yaratmaya çalıştı: “Eğer ithal edilen ürünler pahalı hale gelirse, bunlar artık ABD'de üretilmeye başlanır” Bu politika ile müttefiklerini bile ticari rakip haline getirdi. Örneğin, Amerika’ya en çok ihracat yapan ülkeler Almanya, Japonya, Meksika, Kanada ve Güney Kore’dir. Elbette Çin’i de bu listeye eklemeliyiz. Bu ülkeler Amerika’ya ciddi ölçüde dış ticaret fazlası veriyor. Amerika, diğer ülkelerle olan ticaretinde genellikle ticaret dengesini esas alır. Örneğin Türkiye ile olan ticaretinde 2024 yılı verilerine göre ABD'nin ithalatı 16 milyar dolar, ihracatı da 16 milyar dolardır. Yani denge gözetilir. Fakat bu yaklaşım dünyada ciddi bir ticari karmaşa yarattı. Gümrük duvarlarının yükseltilmesi, korumacılık ve ticaretin daralması gibi sonuçlar doğurdu.
‘Küresel ticaret daralmaya girecek’
Önümüzdeki dönemde ülkeler yine ticaret yapacak ama en büyük ithalatçının (ABD) geri çekilmesi, uluslararası ticarette küresel bir daralma yaratacak. Çin Halk Cumhuriyeti, bu duruma karşılık “ikili dolaşım (dual circulation)” adı altında bir strateji geliştirdi. Bu strateji ile hem iç tüketimi artırmayı hem de ihracatı Amerika dışındaki ülkelere kaydırmayı hedefliyor. Bu politika, zamanla diğer ülkelerde de yaygınlaşacak gibi görünüyor.
‘ABD Dolar sisteminin çöküşünden kendini kurtarabilir mi?’
Burada esas sorulması gereken şudur: Amerika Birleşik Devletleri, bu politikalarla dolar sisteminin çöküşünden kendini kurtarabilir mi? Cevap: Hayır. Nihayetinde Amerika bu agresif adımlarından geri çekilmek zorunda kalacak. Trump’ın politikaları bunu zaten açıkça gösteriyor. Küresel Atlantik sisteminin açtığı savaşları –örneğin Ukrayna-Rusya savaşını ya da İsrail-İran gerilimini– bitirmeye çalıştı. Tam anlamıyla başaramadı belki ama geçici olarak bastırmaya çalıştı. Bütçe açığını bu şekilde kapatmaya çabalıyor ama ne yaparsa yapsın: Ne bütçe açığını kapatabilecek, Ne de ülkedeki enflasyon baskısından kurtulabilecek. Sonuçta BRICS ülkelerinin öncülüğünde yeni birçok kutuplu dünya düzeni kurulacak ve ABD’nin liderliğini yaptığı Atlantik sistemi sonlanacak.
‘BRICS yükseliyor’
Yani Amerika, kendi sonunu geciktirmeye çalışıyor ama attığı adımlarla bu süreci hızlandırmasa bile kaçınılmaz hale getiriyor. Amerika’nın bu süreçte başka bir çıkışı görünmüyor. Sonuç olarak BRICS ülkeleri kendi sistemleriyle dünyada yeni bir ticaret dengesi ve uluslararası ekonomi mimarisi inşa edecek.