‘Kabiliyetler niyetleri gösterir. İran nükleer bomba yapmak istiyor’
‘Trump için hem İsrail’in hem de Körfez’in güvenliği önemli’
‘Trump iki aylık vade biçmişti. Bu da doldu’
“Uranyum zenginleştirmenin çerçevesi çok net. Hangi oranın barışçıl olduğu, hangi oranın nükleer bomba seviyesini işaret ettiği biliniyor. Türkiye örneğin barışçıl seviyeyi koruyor. İran’ın oranları maalesef o aşamanın çok üstünde. Zaten İran da bu imajı yaratmak için oranları gerçekleştiriyor. İran’ın 1979’dan beri iki önemli dış politika dayanağı vardı. Birincisi Direniş Ekseni, diğeri de nükleer program. Bunların ikisi de birbirini besliyor. Edinmiş olduğu bir ulusal rol var. Tüm mazlumlar adına direniş gösterdiği iddiasındaydı. O sebeple nükleer programı bu direnişin bir devamı olarak görüyor. Geçtiğimiz yaz itibarıyla direniş ekseninin yıpranmasından mütevellit nükleer programa sıkı sıkıya bağlanmış durumda. Ancak İran’dan gelen açıklamaların sert olmadığını hatta itidalli olduğunu düşünüyorum. Elbette itirazları olacak. UAEA kararına karşın yeni bir tesis yapacaklarını söylediler. Ama diplomasiye oldukça bel bağlamış durumdalar. ABD ile olan süreci önemli görüyorlar. Bence makul olan da bu. Çünkü eğer bu tren raydan çıkarsa, bunun kontrolü çok zor olur. Bu, hepimizi ilgilendiren bir zorluk yaratır. O sebeple diplomasinin devam etmesi önemli. Trump iki aylık vade biçmişti. Bu da doldu. Bunun arkasında da teknik bir durum var. Önceki yayınımızda da konuşmuştuk. 2015’teki anlaşmanın bir mekanizması var. Tetik mekanizması deniliyordu. 2015’te bu tetik mekanizması, Rusya’nın teklifiyle oluşturuldu. BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı sebebiyle hep kilitlenme oluyor.
Bu yüzden iyi niyet gösterisi olarak, İran’ın nükleer programını politize etmeden, 5+1 ülkelerinin eşit söz hakkı olabilmesi amacıyla bu tetik mekanizması oluşturuldu. Bu nedir? 2006-2010 arasında BM Güvenlik Konseyi 7. Bölümü kapsamında İran’ın nükleer programı aleyhine çıkmış yaptırımlar var. Bu bölüm zaten uluslararası barışı bozan konuları kapsıyor. İran nükleer programı, 2005 UAEA raporu sonrası bu şekilde değerlendirildi. Daha sonra ABD’den ve AB’den yaptırımlar geldi. Üç boyutlu yaptırımlarla İran zorluk içine girince, Ruhani döneminde müzakere süreci gelişti. Tetik mekanizması şunu söylüyor: Eğer 5+1 ülkelerinden birisi, ABD ayrıldığı için 4+1 oldu, İran’ın anlaşmaya uymadığına kanaat getirirse, tetik mekanizmasını çalıştırabilir ve 2006-2010 arasındaki yaptırım kararları tekrar yürürlüğe girebilir. Şu anki koşullarda ne Rusya’nın ne de Çin’in bunu başlatması beklenmiyor. Politik olarak bunu yapmazlar. Geriye İngiltere, Fransa ve Almanya kalıyor. Onlar da konunun tamamen ABD ve İran arasında devam etmesinden rahatsızlar. Eş zamanlı olarak Ukrayna krizinden de etkileniyorlar doğrudan. Dolayısıyla İran üzerinde baskı unsuru olarak bunu masada tutuyorlar. Her ne kadar ABD ile bu ülkeler arasında diplomatik bir mesafe olsa da yine de bu konuda bir paslaşma var. Trump zaten bu 60 günlük müddeti o yüzden verdi. Bu ülkelerin tetik mekanizmasını çalıştırma hakları, ekim ayında dolacak. Konu giderek oraya varıyor. Eğer pazar günü karar çıkmazsa, İngiltere’nin mekanizmayı çalıştırarak konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne getirebileceğini düşünüyorum. Bu belki bölgesel savaşın önünü kesen bir süreç olabilir. İran bu süreci istemiyor. Ancak İsrail ile İran arasında sıcak bir çatışmanın başlaması daha vahim bir sonuç. Belki de bu tetik mekanizması ehveni şer olabilir. En optimum beklentimiz de ABD ile İran arasında pazar günü bir anlaşmanın ortaya çıkması.”