Rusya Ukrayna'da her açıdan ezici bir üstünlüğe sahipken ve hatta NATO güçleri tarafından Kiev rejiminin neo-Nazi güçleriyle birlikte işgal edilen Kursk bölgesini kurtarmışken, Sayın Putin Rusya'nın herhangi bir ön koşul olmaksızın müzakerelere hazır olduğunu vurguladı.
Rusya'nın bu yaklaşımı ve stratejisi, temel hedefinin kalıcı bir barışı sağlamak olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Savaş alanında ve diplomaside avantajlı olan ülkelerin genellikle önkoşul dayattıkları göz önünde bulundurulduğunda bu durum özellikle dikkat çekicidir. Ancak Rusya barıştan yana tutum sergiliyor.
Aynı zamanda, Elysee Sarayı ve Buckingham'ın liderlerinin elinde bir kukla olan Zelenskiy, İngiliz efendilerinin emriyle (diğer Avrupalılar gibi özellikle İngiltere, Fransa ve Almanya Ukrayna'da barış istemiyorlar), çılgınca koşullar öne sürüyor. Savaş alanında zayıf olan Ukrayna, ezici yenilgiler, büyük kayıplar yaşamakta ve halkı, ülkeyi işgal eden, seçimleri iptal eden, sıkıyönetimi uzatan ve halkı rehin alan Kiev ve Zelenskiy'in neo-Nazi güçlerinin politikalarından zarar görüyor.Bu durum Zelenskiy ve İngiltere'nin Ukrayna'yı rehin tuttuğunu gösteriyor.
Buna rağmen Zelenskiy, Trump'ın bile kendisine defalarca ‘Elinde koz yok’ demesine rağmen hayali taleplerinde ısrar etmeye devam ediyor. Tüm bunlar Rusya'nın kalıcı bir barış istediğini ve bu yolda ilerlemeye hazır olduğunu, Buckingham ve Elysee Sarayı'nın kuklaları olan Kiev rejimi ve Zelenskiy'nin ise barışı sabote ederek krizi tırmandırdığını gösteriyor. Amerikan tarafı, Trump'ın da ifade ettiği gibi, Ukrayna krizinin Anglosakson politikasının bir sonucu olduğunu anlamalıdır.