'Macron'un açıklamaları aslında Rusya'ya yönelik bir tehdit'
Fransa'nın uluslararası arenadaki otoritesinin onlarca yıldır seleflerinin dünya meselelerinde dengeleyici bir rol oynama ve Rusya ile Batı arasındaki gerilimin azaltılmasına katkıda bulunma arzusuna dayandığını bilmiyor olamaz. De Gaulle zamanında, Atlantik'ten Urallara kadar bölünmez güvenlik kavramını ortaya atan, kıtadaki tüm devletlerin görüş ve çıkarlarını dikkate alarak uzlaşmaya dayanan de Gaulle idi. Ancak bugün, resmi Paris ile Fransız dış politikasının bu temel ilkeleri arasında bir kopuşa tanık oluyoruz.
Macron'un konuşmasına Ukrayna için güvenlik garantileri sağlanması teması nüfuz etmiştir. Rusya'ya yönelik güvenlik garantileri hakkında ise tek kelime yok. Ancak mevcut krize yol açan, tam da bu tür garantilerin eksikliği, Batı'nın ülkemize yönelik sürekli tehditler yaratması, bilhassa da verilen sözlerin aksine NATO'nun sınırsız genişlemesi ve Ukrayna'yı Rusya karşıtı bir köprübaşına dönüştürme arzusudur. Sayın Macron'un kendisi de dahil olmak üzere Batılı liderleri bu konuda defalarca ve uzun yıllar boyunca uyardık. Paris'te hala ülkemizin hayati çıkarlarını dikkate alma niyetinde olmadıklarına ve Batı'nın istediği kararları almaya 'zorlamayı' amaçladıklarına bir kez daha ikna olduk. Elbette bundan bir şey çıkmayacaktır.
Sayın Macron'un argümanlarına tepki olarak Ukrayna trajedisinin 2014 yılında, bir darbe sonucunda açıkça neo-Nazi güçlerin, Batı'nın göz yumması ve desteğiyle ülkede iktidarı ele geçirerek Rus ve Rusça konuşan nüfusa karşı ayrımcılık yapmaya; Rus dilini, kültürünü ve Ortodoksluğu ortadan kaldırmaya ve Donbass'ta kanlı bir iç çatışmayı kışkırtmaya başlamasıyla başladığını bir kez daha hatırlamalıyız.
Fransız lider 'hangi barış' yolunu öneriyor?'
Ülkemiz bu anlaşmaların sıkı bir şekilde uygulanmasını isterken Kiev, Batılı idarecilerinin zımni mutabakatı ve kışkırtmasıyla, taahhütlerini mümkün olan her şekilde sabote etmiştir. Fransa, Almanya ve Ukrayna'nın eski liderleri bu anlaşmaları sadece savaşa hazırlanmak için kullandıklarını defalarca kamuoyu önünde itiraf etmişlerdir.
Fransız lider hangi 'barış yolunu' öneriyor?
Tarifler aynı: Batı silahlarının Ukrayna'ya daha fazla pompalanması ve düşmanlıkların devam etmesi, NATO ve AB'nin Avrupalı üye devletleri tarafından askeri harcamalarda benzeri görülmemiş bir şekilde artışı.
Bu bağlamda, Rusya'nın askeri ödenekleri ve silahlı kuvvetlerin sayısını arttırma suçlamaları 'saçma' görünüyor. Ne de olsa NATO ülkelerinin toplam askeri bütçesi dünyadaki diğer tüm ülkelerin savunma harcamalarının iki katı ve AB ülkelerinin askeri bütçesi Rusya'nın savunma harcamalarından kat kat fazladır. Rusya'nın askeri inşa programının, İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka zorla dahil edilmesi de dahil olmak üzere NATO'nun saldırgan politikasına zorunlu bir yanıt olduğu da vurgulanmalıdır.
Sayın Macron tarafından desteklenen, Ukrayna topraklarına barışı koruma gücü adı altında Batılı askeri birliklerin konuşlandırılması fikrine gelince, bunun kabul edilemez olduğunu defalarca ifade ettik. Ukrayna'nın bu şekilde işgal edilmesi kaçınılmaz olarak son derece tehlikeli bir tırmanmaya yol açacaktır.
'Nükleer şantaj notaları açıkça duyuluyor'
Fransa Cumhurbaşkanı'nın gösterişçi militarizminin de iç gündem tarafından belirlendiğini söylemeye gerek yok. Bunun arkasında, kendi halkını Fransa'da ve Avrupa Birliği'nde giderek ağırlaşan sosyo-ekonomik sorunlardan uzaklaştırma, dikkatlerini dış kaynaklı sözde tehditlere yöneltme ve geçtiğimiz yıl boyunca sarsılan siyasi konumunu bir şekilde güçlendirme arzusu yatıyor.
Macron'un konuşması nihayet maskeleri düşürerek 'savaş partisine' kimin liderlik ettiğini, kimin aslında ateşkese karşı olduğunu, kimin Ukrayna çatışmasının devamına ve daha da tırmanmasına bahis oynadığını gösterdi.