Bunları konuşmamız lazım. Onarılmaz yaralar açıldı, Geride bıraktıkların da; giden canları getirmek mümkün değil. Zamanın da sahibi Allah ama kalanların hatırlarını hoş etmek; yaralarını bir nebze bile olsa çare olmaya çalışmak; birlikte olduğumuzu hissettirtmek, belki gidenlerin de anısına yapabileceğimiz en sağlıklı iş olur diye düşünüyorum.
Şöyle düşünceler var bir yönüyle katılıyorum, şehit ailelerin , gazileri, Kürtlerin bu konudaki mağduriyetlerini incitmeyecek, bu son derece haklı bir değerlendirme, ama sanki geleceği kurarken onları haysiyetimiz, sorumluluğumuz ve bir parça da suçumuz olarak bu ülkenin en mutena yerine ve kalplerimize yerleştirip evlatlarımızın çocuklarımızın böyle iyelik eki de kullanmayayım, çocukların gözlerinin içine bakarak o barışı kurmamız gerekiyordu. Çünkü ait olmadıkları çıkışında, sürmesinde yükselmesinde bir sorumluluklarının olmadığı bir meseleyi 'alın biz bölüştük bizden sonra da siz bölüşün' demek gibi bir haksızlık, vehamet söz konusu. O yüzden şehitlerimiz, yitirdiklerimiz, bütün canlarımız bizim için aziz, onlara hak ettikleri saygıyı itinayı, dikkati ciddiyeti göstereceğiz."
'Şu siyasi yaşamda gördüğüm haza en zarif insanlardan birisidir'
"Efendim Ahmet Türk cezaevine alındığında açık açık beyan ederek; yani 2016-17 gibi tarihti. Orada gazetecileri topladı, Ahmet Bey'in behamahal tutuksuz olarak yargılanmasını söyledi. Nitekim bu iddiasının arkasında durdu. Nitekim Ahmet Abi'nin sağlık sorunları vardı, hala vardı. İmralı'ya gelirken ona bir dinamo oldu. Ahmet Bey tutuksuz yargılanmaya başladı. Daha önce değişik adlarla kurduğumuz partilerin milletvekilleriyle her vesileyle tokalaşan, halini hatırını soran, yakınını kaybettiğinde taziye için mutlaka arayan ama siyaseten en sert şekilde tartıştığımız bir rakibimizdi. Fakat bu asaleti Devlet Bey'den başka pek kimseden görmedik. Kendim cezaevine girdiğimde, Pervin Hanım üzerinden bana 'geçmiş olsun' mesajı göndermişti. Yapabileceği bir şey olup, olmadığını sormuştu."
'Bu meselenin Devlet Bey'le çözüleceğini söylemiştim'
"Bu konuda farklı görüşüm vardı. 11 yıl önce dile getirmiştim. Birinci çözüm süreci sarsıntıya uğramıştı. O zaman bu meselenin Devlet Bey'le çözüleceğini söylemiştim. Bu işte ciddiyet ve samimiyet iki altın anahtar. Yaptığınız iş büyük iş. Canlar söz konusu. Bir canın bütün dünya bir araya gelse giden canı geri getirmek mümkün değil. İkincisi zaman, taklidi yok. Akıp gider. Bıraktığı tahribat bir yanda. Böyle büyük işe kalkışanlar bununla doğru orantılı ciddiyet ve samimiyetin sahibi olmalılar. O anlamda bu lafı söyledim. Biraz da tanıdığım için Devlet Bey'i söyledim."
'Daha barış halayı çekeceğiz'
Bahçeli'nin çıkışı olduğunda biz sayın Cevdet Yılmaz, sayın Ahmet Türk, ben, sayın Bekir Bozdağ ve sayın Abdülhamit Gül'le beraber Şenyaşar ailesinin barışına vesile olmuştuk. Bunun yemeği yapılacaktı. Onun biçimi, yeri, zamanına dair toplantı halinde Meclis'teydik. Birdenbire ortalık kalkıştı. Korumaları Cevdet Bey'e telefon getirdi. Bekir Bey'i aramaya başladılar. 'Efendim sayın Bahçeli konuşma yapmış' dediler. Tutanakları geldi, okuduk, sarsıcı bir konuşmaydı. Defalarca okuduk, videosunu seyrettim. Onun üzerine o toplantı akamete uğradı.
Ahmet Türk'le benim odama geçtik. 'Başka zaman toplanırız şu an büyük bir şey gelişti' dedik. Odama oturduk, ilk defa asistan arkadaşım aradı 'Sayın Bahçeli'nin makamından arıyorlar, görüşmek istiyor' diye. 'Buyrun bağlayın' dedim. Diafona aldım, Ahmet abi de dinliyordu. Sağlığımı sordu, ben de onun sağlığını sordum. 'Barışı görelim ondan sonra Allah emanetini alsın' dedim. 'Olur mu efendim daha barış halayı çekeceğiz, kendinize kondurmayın' dedi. "Çiviyi arşı alaya çaktınız, henüz değerlendirmeye boyumuz yetmiyor" dedim. Ahmet abi ile sohbet ettiler. Karşılıklı kapattık. Sonra kendisini ziyaret ettik.
Başak Hanım bir rahatsızlık geçirdi, ciddi bir rahatsızlıktı. Doktorlar ağır bir operasyona karar verdiler. Bütün mahkumlara tanınmış bir haktır. Bu çerçevede sayın Demirtaş'ın, başkanımızın, avukatları Adalet Bakanlığı'na müracaat ettiler. Ben ve Pervin Hanım sürecin hızlanması için devreye girdik. Sayın Cumhurbaşkanına arz edildi. Duyarlılık gösterdi.
"Burası İmralı Adası'nın tepesi. Arkasındaki mezar da rahmetli Menderes'in ilk defnedildiği mezar. Burayı ben ve Pervin Hanım ziyaret etmek istedik. Gittik, duygusal bir andı."