"Mezkur toplantıda üst perdeden konuşmasının yanı sıra, ülkenin bilirkişisi pozları vermiş, Sayın Cumhurbaşkanı'mız dahil yargıya, siyasete ve aklına esen her kişi ve kuruma abuk sabuk laflar etmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak taşıdığı sorumlulukları yok sayarak, üstüne vazife olmayan, görev ve yetki sahasında bulunmayan konu başlıkları hakkında talihsiz ve tabansız değerlendirmelerle havanda su dövmüştür.
Klasik ve bildik İmamoğlu tablosu, maalesef gündeme yine gölge düşürmüştür. Kendi aklı yerine başkalarının aklını rehber edinmesi bir yana İstanbul şehremini görevini layıkıyla yapamadığını itiraf edememiş, sancılı ve zor dönemlerde İstanbul'u niçin yüzüstü bıraktığını açıklayacak cesareti bir kez daha gösterememiştir."
'Ortada bir suç varsa, bedeli hukuk önünde mutlaka ödenecektir'
"Hiç kuşku yok ki İstanbul'un yıllarını çalan bu şahsın sorumluluktan kaçışı, makul ve meşru eleştirileri sözde hukuk ve sistem sorununa bağlaması asla doğru ve masum görülemeyecektir. Özellikle hatırlatırım ki Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir. Dahası ne rejim ne de sistem sorunu söz konusudur. Gerçek bağlamından koparılmış demokrasinin ve demokratik hakların ardına saklanıp, milletimizin tertemiz irade ve tercihiyle yönetim hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni ve yüzde 52 oyla cumhurun başı seçilen Sayın Cumhurbaşkanı'mızı sorgulamaya kalkışmak potansiyel bir hazımsızlığın ve antidemokrat siyasi zihniyetin suçüstü halinden başka bir şey değildir. Anlaşılan İmamoğlu hem siyasi hem de hukuki darboğazdadır ve telaşlanması da bundandır.
Ancak bağımsız ve tarafsız yargı, İmamoğlu'yla birlikte yanında yöresinde yuvalanmış çıkarcı yoldaşlarının nerede olurlarsa olsunlar takibindedir, MHP ve Cumhur İttifakı düşmanlığı yapanların yalanlarına, yönlendirmelerine de boyun eğmeyecektir. Ortada bir suç varsa, bedeli hukuk önünde mutlaka ödenecektir. Aksi halde endişeye zaten gerek de yoktur."
'Bu şahsa tavsiyem sade bir vatandaş olmayı tercih ederek sonuçlarına katlanması'
"Seçilmiş de olsa kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Korkunun ecele faydası hiç yoktur. Ekrem İmamoğlu, şayet Türkiye'yi ayağa kaldırabilecek gücü kendisinde görüyor ve öz güvenli bir cumhurbaşkanı adaylığını veya lider profilini şahsına layık buluyorsa şu hususların da düşünülmesi ve dikkate alması siyasi ve ahlaki tutarlılığın bir gereği olarak akıllara gelecektir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bütün yüklerinden kurtularak, sade bir vatandaşa dönüşebilecektir.
CHP'den, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı'ndan istifa etmesi, yerine Büyükşehir Belediye Meclisi'nden birisinin başkan olarak seçilmesinin önünü açarak, belediye hizmetlerinin aksamasına engel teşkil etmesi mümkün olabilecektir. Bu şahsa tavsiyem, siyasetten, yargıdan, toplumun her kesiminden ülkeyi ayağa kaldırabilecek destekçileri olduğuna inanıyorsa sade bir vatandaş olmayı tercih ederek sonuçlarına katlanması ve açıkça meydana çıkmasıdır. Aynı zamanda ulaşacağı bu rahatlık ve kolaylık çevresindeki karmaşadan, siyasetin kaotik yapısından kurtulmasını, sade ve sıradan bir vatandaş olarak hem adaletin hem de milletin huzuruna çıkmasını sağlayacaktır."
'İstifa ederek belediye imkanlarını bırakmayı düşünüyor musunuz?'
"Büyükşehir Belediye Başkanı zırhını çıkardığı andan itibaren isimleri siyaset borsasında inip çıkanlarla eşit şartlarda yarışma imkanına kavuşması, kendi ifadesiyle adil bir yarışa önayak olması mümkün ve muhtemeldir. Hasılı Ekrem İmamoğlu'na sormak lazımdır ki son dönemde yaptığınız açıklamalarda, verdiğiniz mesajlarla toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak bir liderlik sergileme peşine düştüğünüz ortadadır.
Eğer gerçekten siyasete ve yargıya olan güven eksikliğinden bahsediyorsanız, belediye başkanlığı görevinden istifa ederek belediye imkanlarını bırakmayı ve tüm rakiplerinizle eşit şartlarda sade bir vatandaş olarak yarış başlatmayı düşünüyor, 'Türkiye'yi ayağa kaldırırım' sözünüzün gereğini, bu tür cesur bir kararla ortaya koymayı planlıyor musunuz? Böyle bir adımın, hem siyasi etik açısından örnek teşkil edeceğine, hem de adil bir yarış ortamı oluşturabileceğine, bunun da Türkiye'nin siyaset kültürünü dönüştürmek adına tarihi bir fırsat olacağına inanıyor musunuz?"
Yargılandığım bir dosya var. Danıştay karar verdi, buna rağmen bana dava açıldı. Danıştay'ın beş yüksek yargıcının benimle ilgili görüşünü yeterli bulmayan mahkeme konuyu bilirkişiye emanet etti. Bilirkişi raporunu sundu, bu sıradışı bilirkişi Danıştay'ın beş yüksek yargıcının kararını yeterli bulmadı. Bu ihalede sorumluluğum olduğunu iddia etti. Bu ifadeler iddianameye de girdi. İç denetçi raporlar hazırlamış, bana sunmuş ve ben de gereğini yapmamışım. yalnız ortada böyle bir rapor yok. olmayan bir rapor bana sunulamayacağı için de sorumluluk ihmali yapmam söz konusu değil. Peki olmayan rapor savcı iddianamesine nasıl girdi? Bunu önce bir mülkiye müfettişi yazdı. Bugün tek bir isme odaklanacağımız için başka isim vermeye gerek yok. O da meşhur bir mülkiye müfettişi, her yerden çıkan... Avukatlarımız böyle bir rapor olmadığını mahkemede kanıtladı ve buna rağmen mahkeme kabul etti. Bu ismi aklınızda tutun, akılda kalıcı bir yanı var zaten."