ABD’de 5 Kasım 2024 tarihinde gerçekleşen seçimleri kazanan Donald Trump yemin ederek göreve başladı.
ABD Başkanı Trump ilk olarak selefi Joe Biden döneminde alınan78 kararı iptal etti. Ayrıca Hükümet Verimliliği Bakanlığı’nı kurarak başına milyarder işadamı Elon Musk’ı getirdi.
Meksika Körfezi’nin adını Amerikan Körfezi olarak değiştiren Trump, doğumla vatandaşlık hakkına kısıtlama getirdi.
ABD'nin Dünya Sağlık Örgütü ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesini de onaylayan Trump ABD’ye izinsiz göçmen girişini durdurmak için ülkenin güney sınırında olağanüstü hal ilan etti. Turmp’un bundan sonra atacağı adımları Sputnik’e değerlendiren Dış Politika Uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı şunları söyledi:
“5 Kasım 2024 Bütün dünyanın beklediği bir seçim sürecine dönüştü. Ardından da iki aday arasında Amerika'da izolasyon politikalarını öne çıkaran, küreselcilere net bir şekilde cephe alan, hatta savaş açan Trump yeniden Amerikan Başkanlığı koltuğuna oturdu. Önce bir dönem başkanlık yapan, ardından başkanlık yarışını hileyle kaybettiğine dair büyük iddialar ortaya çıkan, daha sonra uzun yıllar boyunca mahkumiyet alan, bir çok suçtan mahkum olan, FBI'ın, CIA'nın evini aradığı, soruşturmalar geçiren, ardından suikastlara uğrayan ve tekrar aday olup tekrar başkan seçilen bir öykü yarattı, Amerika kendi içerisinde. Trump’un an itibariyle ortaya koyduğu çok önemli bazı tezler var. Hatta derin Amerika'nın yıllardır ortaya koymuş olduğu tezlere, anti tezler üreten bir Amerikan başkanıyla karşı karşıyayız. Bir Amerikan başkanının, doğrudan ‘yıllardır derin devletin sakladığı bazı sırları ifşa edeceğim’ şeklindeki bir yaklaşımla koltuğa oturması, açıkçası bütün dünya açısından bir sürprizi beraberine getirdi. Çünkü söylenmenin genelinde bir çok suikastı, birçok savaşı, birçok terör örgütünün doğrudan Amerikan derin devletinin kurguladığı, senaryosunun onlar tarafından yazıldığı şeklinde önemli bir öneride bulunarak geldi. Ve çok açık bir şekilde orta alt sınıf protestan ağırlıklı Amerikalıyı temsil edip, acaba yeniden Monroe doktrini dönemine yani, 1823'lerdeki o izolasyonist söylemlere geri dönecek mi şeklinde de bir takım önermelerle karşı karşıyayız.”
Ekonomik adımlar
Trump döneminde izlenmesi beklenen ekonomik adımlara değinen Orallı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Temel söylemlere bakıldığı zaman Çin'in yeniden dengelenmesi, özellikle küresel gücünün, Amerika'nın hegemonik gücünün korunması, hegemonik istikrarlaştırıcı tavrının bir miktar daha perçinlenmesi adına çok kutuplu dünya düzenine dair ağır bir göndermesi var Trump'ın. Bu tip bir yapının doğmaması, o great Amerika diye andığı yeniden büyük ve belki de kusursuz bir Amerika'nın inşası noktasında Asya Pasifiye doğru eğilmek istediğini defalarca belirtti. Tabi Trump'ın döneminde iki tip politik söylem göreceğiz. Bir, ekonomi politikası üzerinde yeniden ağır gümrük vergilerin oluşacağı, Amerika'da yapılan üretimin Amerikan halklarla paylaşılacağı ve Amerikan sermayesinin yabancı yatırım bağlamında mümkün olduğunca dışarıya kaçmasını engelleyeceği bir söylem, neredeyse liberal bir dünya olmasa ithal ikameli söylemlere yaklaşan kapalı bir Pazar ekonomisini öngören bir modelden bahsediyor.”
‘ABD’nin çıkardığı savaşlara son verebilir’
Trump’un Amerika'nın çıkardığını iddia ettiği savaşlara son vereceği söyleminin de olduğunu hatırlatan Orallı bu kapsamda Rusya Ukrayna arasındaki çatışmaların sonra erebileceğini belirterek şunları söyledi:
“Özellikle Rusya ve Ukrayna arasında devam eden, 3 yılı bulan, neredeyse 1 milyona yakın insanın hayatını kaybettiğine dair söylemlerin olduğu bir çatışma düzlemine son verebileceğine dair bir ideal ortaya koymuş vaziyette. Şüphesiz Rusya'nın Ukrayna topraklarının çok önemli kazanımları olduğu, Ukrayna'nın NATO desteğine rağmen istediği performansı ortaya koyamadığı, askeri anlamda yeteri kadar kabiliyete sahip olmadığı gerçeğinin bütün dünya farkında. Ukrayna'nın süreçten daha fazla geriye gitmemesi, bir onurlu çıkış adına Trump'ın sürece müdahil olabileceği ve muhtemelen Trump ve Putin arasında kapalı kapılar arkasında başlayacak görüşmelerin çok daha önemli bir mesafe alarak iki tane kritik karar alınabilecek noktaya doğru ilerlendiği kanaatindeyim. Nedir bunlar? Birincisi, Rusya'nın Ukrayna topraklarındaki kazanımlarının hangisinin harita üzerinde bir barış antlaşmasıyla sabitleneceği meselesi. İkincisi de yeni Ukrayna anayasasının nasıl kurgulanacağı meselesi. Burada Zelenskiy ile Trump arasında uzun zamandan beri bir gerginliğin olduğu, artık bunun bir gerilim noktasında, Ukrayna'ya yeni bir devlet başkanının seçilmesi noktasına kadar bizi götüreceği değerlendirmesini yapıyorum. Dolayısıyla Trump'ın yeni döneminde atacağı ilk adımlardan bir tanesi, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın bitirilmesi, Rusya'nın kazananların hangi noktada olacağının netleştirilmesi ve Ukrayna'nın önümüzdeki döneme hangi devlet başkanıyla gideceğine dair bir takım meselelerin adım adım çözme kavuşacağı kanaatindeyim.”
‘Trump döneminde Filistin’de iki devletli çözüm olabilir’
İsrail İle Filistin arasındaki sorunların da Trump’un masasında olduğuna dikkat çeken Levent Ersin Orallı şunları belirtti:
“Diğer konu Filistin topraklarındaki İsrail işgalinin hangi noktada olduğu hususu. Evet, temel meselelerden bir tanesi İsrail'in Trump'ın gelmesiyle beraber özellikle Netanyahu'nun bir miktar sıkıştırıldığı, ateşkesi imzalamak durumunda bırakıldığı, hatta kabinedeki bazı bakanların buna direnç gösterdiği ama Trump'ın temsilcisi vasıtasıyla bu imzayı atmak zorunda kaldıkları şeklindeki güçlü önermesiyle beraber ilk adım atıldı. Netanyahu 42 günlük bir ateşkese belki de zorunlu kalmış oldu. Şayet iki devletli bir çözüm ortaya çıkacaksa tarihte günün birinde, bunun Trump döneminde olma ihtimalini yüksek görenler arasındayım. Çünkü uzun yıllarda, 1947-48'den beri değerlendirirseniz, 80 yıldır var olan bir süreçte müesses nizamın Filistin devletini tanımak diye bir kaygısı olmadığını hep beraber gözlemledik. Çok radikal, çok marjinal bir söylem gerekiyor ki, gerçekten coğrafyada Filistin diye bir devlet oluşsun ve olgunlaşsın. Herhalde Trump'tan daha radikal bir Amerikan devlet başkanının önümüzdeki yıllarda gelme ihtimali zayıf gördüğünü özellikle belirtmeliyim. Dolayısıyla şayet iki devletli bir çözüm olacaksa, Trump dönemi bunun için belki de en elverişli, en uygun dönem diye değerlendiriyorum.”
ABD Suriye’de asker çekecek mi?
Trump döneminde Suriye’de de gelişmeler olabileceğine değinen Doç. Dr. Orallı, Suriye’den ABD’nin asker çekip çekmeyeceğine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Diğer taraftan Suriye meselesi. ABD'nin Asya Pasifi'ye odaklanma, Endonezya, Filipinler, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, belki de Tayvan üzerinde bir miktarda güç sahibi olma kaygıları değerlendirilirse, bu bölgedeki askeri varlığını bir miktar kaydırmak istediği sonucuna ulaşılabilir. Fakat ‘Suriye'den asker çeker mi?’ sorusuna çok ciddi tereddütlerim olduğunu söylemeliyim. Uzun yıllardan beri Kürt kartını kullanan, yeri geldiği zaman burada bir istikrarsızlaştırıcı bir hamle yapan, buradaki istikrarı dengeyi bozucu bir kart olarak bu yapıyı kullanan, yeri geldiği zaman ise kendi kurduğu Trump tarafından iddia edilen DEAŞ’la mücadele bağlamında meşruiyet kazandırılan bir örgüt var. Ve Türkiye'de, İran'da, Irak'ta ve Suriye'de var olan Kürt yapısını doğrudan Suriye'nin kuzeyinden yönetme kabiliyetine sahip olan ABD'nin kolay kolay bu kabiliyetinden vazgeçeceği kanaatinde değilim. Özellikle bölgede İran'ın dengelenmesi, İsrail'in varlığı meselesi, petrol havzasının kontrolü, Suriye'de var olan yenilenen iktidar yapılanmasının da bir şekilde kontrol altında tutulması adına o bölgede federasyon ya da konfederasyon tezi üzerinde ABD'nin bir miktarda ısrarcı olacağını düşünüyorum. Ama tabii ki saha gerçekleri durumu değiştirebilir. Sahada 8 Aralık'tan sonra devrimle gelen yeni yapı, Türkiye'nin de desteğiyle Suriye'nin kuzeyinde bulunan Milli Suriye Ordusu, o bölgedeki terör varlığına son verebilecek askeri kabiliyete sahip. Arka kapı üzerinden yürütülen diplomasinin neler getireceğini hep beraber göreceğiz.”