Bu bölgenin halkları, Müslüman dünyasının siyasi kaderinin şekillenmesinde belirleyici bir role sahip olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Yüzyıllardır olduğu gibi on yıllardır da bilhassa bu bölge halklarının egemenlik hakları göz ardı edildiği için, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölgemize taşınan Yahudi-Hıristiyan Avrupa'nın krizinden kaynaklanan şiddetli darbelere maruz kalmışlardır.
Öte yandan, Siyonist varlığın ve onun Amerikalı destekçilerinin ve onların dışarıdan bölgesel meydan okuyucularının saldırganlığı ve askeri müdahalelerinden kaynaklanan zorluklar vardır. Hesaplamalarında affedilemez stratejik hatalar yapmışlardır ve bu hatalar gizlenemez. Saldırılar ve müdahaleler açıkça Suriye'nin sosyal yapılarını, bilimsel zenginliğini, ekonomik altyapısını ve savunma kapasitesini yok etmeyi amaçlamaktadır.
Yabancı orduların Suriye'ye saldırısının yol açtığı darbelerin neden olduğu bu süreçteki zorluklara rağmen, Suriye'nin komşuluğunda Suriye halkıyla aynı doğaya sahip bir halkın yaşadığı açıkça görülebilir. Silahsız ama yüksek moral ve güçlü inançla donanmış bir halk. Onları küçük Cibali Mülteci Kampı'nda, Siyonist ordunun kara ve hava saldırılarına karşı iki ay boyunca cesaret ve yiğitlikle direnirken görüyoruz.