ANKARA FARKI

İktisatçı Oyan: İzlenen ekonomi programında krizin yükü sabit gelirlilere yükleniyor

Prof. Dr. Oğuz Oyan, enflasyona karşı mücadele programında tüm yükün ücretli kesimin üzerinde olduğunu söyledi. Ücretlerin enflasyonun gerisinde kaldığını ifade eden Oyan, “Yüzde 30 zam verilse asgari ücretli Ocak ayında açlık sınırının altında kalmaya başlar” dedi.
Sitede oku
Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programının konuğu İktisatçı, Prof. Dr. Oğuz Oyan oldu. Ekonomi gündemini ve bu kapsamda asgari ücret tartışmalarını yorumlayan Oyan, şunları söyledi:

‘Krizin yükü paylaşılmıyor’

“Programın özü sistemin yükünün çalışanın sırtına yüklenmesi. Orta Vadeli Program da bunu söylüyor zaten, ‘Biz gelir yönetim politikası uygulayacağız’ diyor. Yani ‘biz gelirleri enflasyonun altında arttıracağız’ diyor. Ama tabii kâr, faiz, rant gelirlerini kontrol edemiyor. Karlar yüksek genel olarak, hizmetler sektöründe fiyatları geri çekemiyor; o zaman geniş ücretli kesimlere, emekli kesimlere ve çiftçi üzerinde baskı kuruyor. Bu enflasyona karşı mücadele programı denilen şeyin yükü çok eşitsiz paylaşılıyor. Daha doğrusu hiç paylaşılmıyor. Sadece sabit gelirli kesimlere yükleniyor. Bir paylaşım falan yok ortada. Belirli kesimlere hiçbir yük binmiyor aslında bu enflasyonda.”

‘Ücretler geriden geliyor’

“Ücretler geriden koşuyor. Ücretler önden gitmiyor ki. Bu yılın Ocak ayında asgari ücreti 17 bin lira yaptılar ve arada hiç arttırma olmadı. Bu 17 bin liranın önümüzdeki Ocak’ta geçen Ocak’taki 17 bin liralık satın alma gücüne sahip olması için ilk önce enflasyon farkının verilmesi gerekiyor. Dolayısıyla ‘beklenen enflasyonu mu yaşanan enflasyonu mu verelim?’ tartışması bana göre yersiz. Ocak ayında 27 bin 356 lira alması halinde geçen yılın 17 bin lirasına eşit bir satın alma gücüne sahip olacak. Zam değil zararın telafisi. Yüzde 25-30 gibi bir zam verirlerse asgari ücretli geçen yılın satın alma gücünün altında bir düzeyden başlayacak ve 1 yıl da artmayacak. Yüzde 30 zam verilse asgari ücretli Ocak’ta açlık sınırının altında kalmaya başlar.”

‘Toplumun geniş kesimi geçinemiyor’

“Milli gelir artışı sürüyor Türkiye’de. O anlamda ekonomik kriz var diyemiyoruz genel anlamda. Fakat toplumun önemli bir kesimi için, ücretliler, emekliler, çiftçiler için vs. bir kriz var ortada. Bir toplumsal bunalım var daha doğrusu. Çünkü bunların milli gelir payları çok yetersiz. Dolayısıyla milli gelir artışından pay alamıyorlar. Milli gelir artsa da ücretlilere bu yansımıyor. Bırakalım milli gelir artışını enflasyon kadar bile zam alamadıkları için ciddi anlamda kaybeden kesimi oluşturuyorlar. Genel anlamda ekonomi krizde gibi görünmüyor olsa bile bu toplumun bütünü açısından doğru değil. Toplumun önemli bir bölümü aslında geçim sıkıntısı içinde ve kendini krizde hissediyor, ekonomiyi de krizde olarak tanımlıyor. Ekonomik bunalım yaşanıyor Türkiye’de.”

‘Gelir dağılımı bozuldu, arsız tüketenler var’

“İthalatın asıl azalması gereken bölümü tüketim. Tüketim neden azalmıyor? Çünkü Türkiye’de gelir dağılımı o kadar bozuluyor ki bu yüksek gelirli kesimlerin ihtiyaçlarına iç üretim cevap veremiyor. Türkiye saat, mücevher gibi lüks mallarda önemli bir ithalatçı ülke. Gelir dağılımında ciddi bir bozulma var. Bir taraftan açlıktan inim inim inleyen, çöp toplayan insanlar var; öbür tarafta da arsız bir gösteriş tüketimi var.”

‘Çiftçiye destek azalıyor, banka borçları artıyor’

“Türkiye’de destekler çok zayıf olduğu için üretici sürekli olarak banka kredileriyle çalışmak zorunda kalıyor. Arada ters ilişki var. Destekler azaldığı zaman banka kredilerine başvurular artıyor. Çiftçinin bankalara borcu 700-800 milyar liraları bulmuş vaziyette. Peki çiftçiye destek ne kadar? 2024’te 91 buçuk milyar liraydı, 2025’te 135 milyar lira olacak. Oysa milli gelirin yüzde 1’ini alıyor olmaları durumunda 2025’te 135 değil 625 gibi bir şey olması gerekirdi. Sürekli alacaklı çiftçi. Milli gelirin binde ikisi. Yani yüzde 1’in 5’te 1’i. “Çiftçiliği sürdürmek mucize. Türkiye’de 10 yıl sonra çiftçi bulamayacaksınız. En azından küçük, orta boy çiftçi yok olacak bu süreçte.”

‘2025 bütçesi yüksek açık öngörüyor’

“2025 bütçesinde yüksek açıklar var. Yüksek faiz giderleri var. Daha önemlisi 2025’te vergileri arttırıp, harcamaları küçültme eğilimi var. Örneğin, sosyal yardımlar kısılacak, ücretleri kısacak, kamu yatırımları kısacak. Bütün bunların rakamları var. Vergiyi arttırırken harcamayı kısması ne demek? Yani bu, toplumun önemli bir kesimi için nitelik ve nicelik olarak daha düşük hizmet demek. Aslında bu enflasyona karşı yürütülen programın yükünü bütçe üzerinden yine geniş kitlelere yükleyecekler anlamına geliyor. Sıkı maliye politikasının tezahür biçimi bu.”

Yorum yaz