POLİTİKA

CHP Genel Başkanı Özel, 'kadına şiddet olayları rastlantı değil' diyerek konuştu: 'Şiddeti üreten düzenin kendisi'

CHP Genel Başkanı Özel, yaptığı konuşmada, iktidara geldikleri ilk on gün içerisinde İstanbul sözleşmesine geri döneceklerini belirterek yapılacak ilk genel seçimi beklemeden kim el veriyorsa elini tutacaklarını ve omuz omuza vereceklerini altını çizdi. Özel konuşmasında ayrıca, kadına yönelik şiddet olaylarının rastlantı olmadığını vurguladı.
Sitede oku
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kadın ve çocuğa yönelik şiddet olaylarının önlenmesiyle ilgili "Kim el veriyorsa elini tutacağız, omuz omuza vereceğiz. Çocuk istismarcılarının, Narin'in katillerinin, kadın katillerinin bir daha gün ışığı görmemesi için ne yapılması gerekiyorsa biz buradayız" dedi.
İstanbul Fatih'te Semih Çelik adlı caninin, iki genç kadını, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'i katlettiğini; Tekirdağ'da ise şiddete ve istismara maruz kalan 2 yaşındaki Sıla bebeğin hayatını kaybettiğini anlatan Özel, "Bu yılın 9 ayında 295 kadın hayattan koparıldı. Bugün ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarının bir rastlantı olmadığını hepimiz biliyoruz. Şiddeti üreten maalesef bu düzenin kendisidir" diye konuştu.
İki genç kadının vahşice katledilmesinin ardından, failin özelliklerini öne çıkaran, fail ve katledilen kadınlar arasındaki ilişkiyi adeta magazin malzemesi haline getiren ifadeler kullanıldığını belirten Özel, "Ama esas sorun şu ki, bu soruya cevap aramamız lazım, bu toplum bu hale nasıl geldi? Bu canileri yaratan ve aramızda dolaştıran koşullar nedir? Bu siyasi rejim kim ne derse desin beyanları, icraatlarıyla ve rakamlarla görülüyor ki kadınları eşit görmüyor, kadınlara iyi gelmiyor" ifadelerini kullandı.

'En somut örneği İstanbul Sözleşmesi'

CHP lideri Özel, iktidarın kadın ve çocukları koruyamadığı gibi bu konudaki olumlu adımlardan döndüğünü savunarak, "AKP'nin kadınları hedef alan politikalarının en somut örneği, 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı tek imzayla çıkmasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Sözleşmesi'nin herkesin gurur duyduğu, İstanbul'da imzalanan, uluslararası bir sözleşme olduğunu söyleyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında Meclisten geçerken tüm siyasi partilerin, tüm milletvekillerinin coşkuyla oy verdikleri, 'Bundan sonra kadın katilleri, kadına karşı şiddete meyledenler iyi düşünsün.' dediğimiz, arkasından sayısız yasal düzenlemelerin gelmesi, kurumların oluşturulması, kuralların uygulanması ve caydırıcılığın en net şekilde ortaya çıkacağını Türkiye'nin tamamının gördüğü, bildiği ve birilerinin ayağını denk aldığı bir yoldu. Tam 15 yıl içinde, 2011 yılı kadına karşı şiddetin bariz şekilde düştüğü, kadın cinayetlerinin bariz şekilde düştüğü yıldı. Bakın bu örnek tek değil. Hatırlayın, kapkaç olayları, her gün televizyonda üçüncü, dördüncü haber; Adana'da, İzmir'de, İstanbul'da, Eskişehir'de kapkaç vakaları. Hatta hatırlayın, kadını sürüklüyor, çantayı çalıyor, köşede yakalanıyor, gidiyor ifadesini veriyor, salıveriliyor, akşamüstü bir başka kadına kapkaç yapıyorlardı. Ne oldu? Dedik ki 'Kapkaçın cezası 1 ila 3 yıl, yatarı eğer alt sınırdan verilirse yok. Geçmişte suçu da yoksa 1 yılı alıyor, aramızda dolanıyor. Zaten bu kadar az olan bir cezaya tutukluluk tedbiri de uygulanmıyor. İmkan olsa günde 5 kere kapkaç yapabilir.' Dönüldü, hepimizin katkısıyla bu kürsülerden söylendi, bu Mecliste söylendi, ceza önce 7 yıla çıkarıldı. Ama dendi ki 'Zor varsa, sürüklenme varsa yağmaya girsin. Öyle planlanmış, tasarlanmış, mobiletle 2 kişi, nitelikli yağmaya girsin.' Bir yıl olup yatmayan ceza, 15 yıl oluveresiye herkes aklını başına aldı. Dedi ki 'Bu devlet kafaya takmış. Bundan sonra kapkaç yapanın burnundan getirecekler, gün yüzü göstermeyecekler.' Şimdi kapkaç dünyadaki oranlarda. Türkiye kapkaç cenneti bir ülke olmaktan çıktı. Artık televizyonlarda pek az görülüyor.

'Devlet masaya yumruğu vurursa bitiriyor'

CHP Genel Başkanı Özel, bu tür şiddet olaylarına yönelik devletin tutumunun önemine işaret ederek, "Demek ki neymiş, toplumsal mutabakat varsa, kadına şiddette yok mu, buna herkes karşı çıkarsa, savunan var mı, ve devlet bu işe kafayı takarsa, masaya yumruğu vurursa, 'ben bu işi bitireceğim' derse bitiriyor" dedi.
İstanbul Sözleşmesi'nin, bu kararlılığın sözleşmesi olduğunu belirten Özel, şunları kaydetti:

İstanbul Sözleşmesi'yle o yıl bütün vakaların azalmasını sebebi, ayaklarını denk aldılar. 'Devlet, Meclis, bu işe kafayı taktı. Bundan sonra kadına karşı şiddetin cezası ağır, kadına karşı cinayet minayet aman ha.' dediler ve ayaklarını denk aldılar. Sonra yapılacak düzenlemeler gecikti, bir kısmı yapıldı, bir kısmı yapılmadı, yapılanlar düzgün uygulanmadı ve birtakım çevrelerden; öyle muhafazakarlardan değil, gerici, Selefi, kadını hayvanla bir gören, geçmişin domuz bağcıları, velveleye başladılar. 'İstanbul Sözleşmesi'ne hayır'. Döndü dolaştı birtakım sağ partilerin de bunu meydanlarda söylemesiyle birlikte, Tayyip Erdoğan, yüzde yarım oyun peşine düştü. O canileri hoş görenlerin, o 'Kadının sırtından sopayı eksik etme.' diyenlerin, uzaklaştırma kararını 'Evlatlarımdan uzaklaşıyorum.' diye ajite edenlerin taleplerine uyup hepimizin birlikte girdiği sözleşmeden, Türkiye'nin adıyla, İstanbul'un adıyla anılan bu sözleşmeden Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla çıktık. Şimdi her gün bir cinayet işlenirken 'Niye işleniyor?' derseniz, Tayyip Bey tek kişilik imzayla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkarak devleti, kadınların ve çocukların arkasından çekti. Katiller dedi ki 'Bak artık eskisi kadar ceza vermeye niyetli değiller, artık şiddet o kadar da herkesin karşı çıktığı bir şey değil. Bundan sonra bana bir şey olmaz. Girsem de kravatı takarım, iyi halden yararlanırım. Pişmanım derim, pişmanlıktan yararlanırım. İyi bir avukat gelir, birkaç sene sonra nasılsa infaz kanununu AKP ile MHP değiştirir, Devlet Bey, bir mafya lideri için, geçmişten dava arkadaşım dediği bir kriminal için gider ricada bulunur, dönülür dolaşılır hapishaneler boşalır, ben de araya karışırım.' dediler. Bu, bu kadar politik, bu kadar siyasi, bu kadar gerçek bir mesele. O yüzden devleti, kadının, çocuğun arkasından çekince istatistiklerin böyle fırlamasına kimse şaşırmasın.

'10 gün içerisinde İstanbul Sözleşmesi'ne dönülecek'

CHP lideri Özel, AK Parti dahil tüm partilerin kadın kolları genel başkanlarına çağrıda bulunduklarını, gerekirse tek tek ziyaret edeceklerini belirterek, partisinin kadın kollarının olayı kınayan bir eylem de yapacağını söyledi. Özel, "Ama esas olarak da tüm siyasi partilerin kadın örgütlerinin peşine koşup diyecekler ki 'Gelin bu İstanbul Sözleşmesi'ne dönelim'" dedi.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldığında AK Partili bir çok kadın milletvekilinin üzüldüğünü bildiğini aktaran Özel, "Ama bir sessiz çoğunluk, kadını, Bakanlar Kurulu görevlendirirken sadece Aile Bakanlığına layık gören, 17 bakanlığı erkeğe veren, kadının yerini aile, ev diye gören anlayış, bu memlekete bunu yaptı" ifadesini kullandı.
Partisinin iktidara gelmesi halinde ilk 10 gün içerisinde İstanbul Sözleşmesi'ne dönüleceğini belirten Özel, "Ama bizim iktidarımızı, yapılacak ilk genel seçimi beklemeden şimdiden kim el veriyorsa elini tutacağız; omuz omuza vereceğiz. Çocuk istismarcılarının, Narin'in katillerinin, kadın katillerinin bir daha gün ışığı görmemesi için ne yapılması gerekiyorsa biz buradayız, hep birlikte çalışıyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerden önce verdiği bazı sözleri anımsatan Özel, "Tuta tuta verdiğin sözlerden bir HÜDA PAR'a verdiğini mi tutacaksın? Madem hiçbir sözü tutmuyorsun, şu HÜDA PAR'a, şu kadına karşı şiddeti meşrulaştıranlara, domuz bağcıların avukatlarına verdiğin söz, lanet olsun tutma o sözü artık" şeklinde konuştu.

'Arkası boş bırakılacak bir laf değil'

Özgür Özel, TBMM Genel Kurulundaki İsrail'in Lübnan'ı işgal girişimi ve bölgede yaşanan gelişmelerin ele alınacağı kapalı oturuma değinerek, "Sebebi geçtiğimiz hafta bu Meclisin açılışında, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu Meclisin kürsüsünden çıktı dedi ki 'İsrail'in bir sonraki hedefi biziz.' Bu laf öyle laf olsun diye söylenmiş bir laf değil. Söylendiğinde arkası boş bırakılacak bir laf değil. Bu ülkeye diyorsun ki 'İsrail, Filistin'e, Lübnan'a yaptığı saldırıdan sonra bize de saldıracak, bize de füze atacak, bize de savaş ilan edecek.' Sonra dönüp arkanı gidiyorsun. Bu o kadar kolay değil" dedi.
Kapalı oturumda, böyle bir tehdide yönelik çok daha net değerlendirmelerde bulunabileceklerini söyleyen Özel, "Türkiye gibi bir ülkeye İsrail, Netanyahu saldıracakmış da, tehdit olacakmış da... Bunun akla yatar tarafı yok. Söyleyen kahvehanede biri olsa 'Deli misin?' derler. Ama söyleyen Cumhurbaşkanı olunca kendisini davet ettik. Tabii bu meseleyi Netanyahu'nun canlı yayında dinlemesini hiçbirimiz istemeyiz. 'Kapalı oturum yapalım, gel anlat' dedik. Kendi gelmedi, 2 bakanını yolladı" ifadelerini kullandı.
Özel, TBMM'nin, Kıbrıs Barış Harekatı için önce acil ve kapalı oturuma çağrılarak dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan tarafından, daha sonra ise yeni bir oturumda Başbakan Bülent Ecevit tarafından bilgilendirildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

O toplantılarda çıkışta muhalefet lideri Süleyman Demirel, çok açık, net bir bilgilendirme yapıldığını, hükumetin devlet adabına uygun davrandığını, bundan sonra Türkiye'nin iktidarıyla muhalefetiyle tek yürek olduğunu söyledi ve yürüdü. Şimdi bu toplantıya giriyoruz. Bu toplantının tutanakları 10 yıl açıklanamayacak. Yani içeride söyleneni dışarıda söyleyemezsiniz, söylememelisiniz, söylemeyeceğiz. Ama içeride söylenmeyeni gelip burada ifşa ederiz. Çünkü kimse İsrail'in Türkiye'ye saldırması gibi orta vadeli bir tehdidi görmezken, bir yandan da 22 yıl sonra 31 Mart'ta seçim kaybetmişken, o günden bu güne hep ikinci partiyken, ekonomiyi çözemiyorken, enflasyonu düşüremiyorken, her şey ateş pahasıyken, vatandaşla yapılan bütün anketlerde, birinci sorun ekonomi, ikincisi işsizlik, üçüncüsü geçim sıkıntısı çıkıyorken, güvenlik kaygısı en dipteyken, devletin başındaki Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı şapkasıyla parti başkanı refleksi gösteriyorsa ve bir güvenlik kaygısı üzerinden 'Açsınız, yoksulsunuz, işsizsiniz ama arkama geçmelisiniz. Tehlike büyük, İsrail saldıracak.' diyorsa, o zaman iş başka. Onun için zaten dedik, 'Gel kapalı oturumda anlat, ikna et, gereğini yapalım.' Yok televizyonda gördüklerimizi göreceksek, İsrail'deki bir iki meczubun attığı tweetten 'Türkiye'yi de hedefleyen büyük İsrail haritasıyla tehdit büyük.' diye bir şeyler göreceksek, o zaman kimse kusura bakmasın, şu numarayı da kimse bu millete yutturamaz. Onu, ülkesinin ve Avrupa'nın canına okuyan Hitler şöyle yapıyordu, 'Alman çocuklarının tereyağına değil, Alman tanklarının gres yağına ihtiyacı var. Çocuklarınızın beslenmesine isyan etmeyin. Önce Alman tankları güçlü olsun, çocuklar elbet tereyağına kavuşur.' Bu yaklaşım, Türkiye siyasetine 'dış tehdit' diye yaklaşıp da bu meseleyi bu noktaya getirme noktasında bir hesap içeriyorsa o hesaba teslim olmayacağız. Herkes aklını başına alacak, bu ülkenin gerçek sorunlarını kimseye örttürmeyiz.

'İsrail ile ticaret cayır cayır devam ediyor'

Özel, CHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 7 Ekim'den itibaren İsrail'in soykırım yaptığını ve düzenlediği saldırılar sonucunda 47 bin kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.
Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin durdurulması yönünde ilk çağrıyı partisinin yaptığını ifade eden Özel, "Nisan'da yazıyı çıkardılar. İsrail ile ticaret yasaktır. Saldırıların başladığından yazının çıktığı güne kadar 90 milyar TL mal satılmış. Bunun tam 20 milyarlık kısmı savaş malzemesi. Yani bizim gemilerle gitmiş, Filistin'in tepesine yağmış. 'O günden sonra durdurduk.' diyorlar" ifadelerini kullandı.
Bakanlık verileri üzerinden bir çalışma yaptıklarını anlatan Özel, "O verilere ulaştık. Ne gördük biliyor musunuz? İsrail ile ticaret cayır cayır devam ediyor" diye konuştu.
'İsrail ile serbest ticaret anlaşmasının askıya alınmadığını, ithalatta İsrail menşeli ürünlerin üçüncü ülke üzerinden gelmesinin yasaklanmadığını' belirten eden Özel, "Ey Recep Tayyip Erdoğan sen mi samimisin, biz mi samimiyiz?" sorusunu yöneltti.
Özgür Özel, İsrail'in Türkiye'ye saldıracağı iddialarına ilişkin, "Kahvelerde, ev gezmelerinde, komşu sohbetlerinde, işçi servislerinde bu konuşulsun istiyorlar. Oysa millet bunu konuşmuyor. Millet cep telefonunun faturasını konuşuyor" dedi.

'Enflasyonu eksi yapmadan fiyatlar düşmez'

CHP lideri Özel, Türkiye'nin internet hızında 161 ülke arasında 106'ncı sırada yer aldığını da ifade ederek, mobil internet hızında 111 ülke arasında 58'inci, fiber internet hızında ise 38 ülke arasında 26'ncı sırada yer aldığını söyledi.
Bir ailenin iletişim ve haberleşme maliyetinin 2020'de aylık 300, 2021'de 353, 2022'de 442 lirayken, geçen yıl 745 lira, bu yıl ise 2 bin 350 liraya yükseldiğini anlatan Özel, "Millet bunu konuşmasın diye, 'İsrail füze atacak.' diyorlar. 700 liralık faturayı 2 bin 300 liraya çıkarırken Mehmet Şimşek’in onayı yoksa, Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı vardır. Faturasını alan ve eli yanan herkese söylüyorum, senin elini yakan, cebine elini atan Recep Tayyip Erdoğan'dır" ifadelerini kullandı.
Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Özel, iktidarın ekonomiyi düzeltme konusunda sınıfta kaldığını, orta direğin yok edildiğini savundu. "İstanbul'da ev tutarsan aç kalırsın, karnını doyurursan sokakta kalırsın" diyen Özel, hükümetin sorunları çözecek bir reçetesini olmadığını, bir yılda dört kez zam yapılacağı belirtilen asgari ücrete ikinci zammın bile yapılmadığını söyledi.
Özel, aylık enflasyon oranlarına da değinerek şu cümleleri kaydetti:
Aylık enflasyonda yaz etkisini, eksi enflasyon beklediler; yüzde 3 geldi. Yüzde 3 enflasyon dünyadaki 83 ülkeden yüksek, ama lafımı yanlış anlamayın yıllıkta değil. Bizim aylık enflasyonumuz 3, dünyadaki 83 ülkenin bir yıllık enflasyonu yüzde 3'ten düşük. Türkiye toplam enflasyonda Arjantin, Güney Sudan ve Zimbabve'den sonra enflasyonu en yüksek ülke. Enflasyonu eksi yapmadan fiyatlar düşmez; enflasyonu tek haneye indirmek için bu yalan, bu masal bitmez.

'Tarihi fırsat var, Esad genel af ilan etti'

Özgür Özel, hafta sonu Hatay'da programları olduğundan bahsederek, "(Hatay'da 254 bin konut vereceğiz.) dediler, 11 bin 366 anahtar dağıtıldı. Türkiye ortalaması yüzde 30, Hatay ortalaması yüzde 4,5. 100 depremzedenin 96'sı çadırda, konteynerde ya da gurbette" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin diğer bir meselesinin de sığınmacı sorunu olduğunu belirten Özel, sözlerine şöyle devam etti:

Çok konuştuk, çok anlattık. 'Esad ile görüşmeye gideceğiz' deyince 'Ben de gideceğim' dedi. Putin'i devreye soktu, sistemi kilitliyor, çözüm üretmiyorlar. Bir yandan tarihi fırsat var. Esad genel af ilan etti. Türkiye'de geçmişte Suriye'de suçu ne olursa olsun, bulunan herkes giderse aftan yararlanıyor, genel af, cezaevleri boşaldı. İlan tarihinden önce işlenen suçlar işlenmemiş sayılacak. Tam Suriye'ye dönecek fırsat. Tam dünyayı ayağa kaldıracak, 'Elinizi taşın altına sokun.' diyecek, 'Haydi bakalım bunlar memleketine gitsin, orada otursunlar, çalışsınlar, fabrikaysa oraya kurulsun, okulsa oraya yapılsın.' Bizimkinden tık yok.

Özgür Özel, sığınmacıyı hedef alan bir siyasi parti olmadıklarının altını çizerek, "Ama biz sığınmacıya değil, sığınmacı yaratan politikalara ve Tayyip Erdoğan gibi politikacılara karşıyız. Madem ki artık orada şartları olgunlaştı, genel af da çıktı; herkesin evi güzel, herkesin memleketi güzel. Bizim yoksulumuz, bizim işsizimiz bize yeter. Onun için Tayyip Erdoğan'ı derhal Esad ile görüşmeye davet ediyorum, derhal" diye konuştu.

'İmamoğlu'nun şahsi meselesi değildir'

CHP Genel Başkanı Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki davaya değinerek, İmamoğlu'nun davaya konu sözleri dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya hitaben söylediğini savundu.
Soylu'nun bunun üzerine tazminat davası açtığını anlatan Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

Sonradan bir cinlik, bir kumpas düşündüler; 'Yok ya Soylu'ya söylemiş olmasın, bizce o YSK'yi kastetmiş olsun, kurul halinde çalışan kamu görevlisine alenen hakaret suçundan iki yıl ceza verelim, siyasi yasak getirelim.' Bu meselenin özü Ekrem İmamoğlu'na siyasi yasak getirme değildir. Bu meselenin özü Türk milletine kendisini kimin yöneteceği konusunda seçme yasağı getirmektir. İmamoğlu'nun şahsi meselesi değildir, Türk halkına günü geldiğinde 'Ekrem İmamoğlu aday olursa onu seçemezsin.' diye direnmektir. O yüzden dün sevgili Mansur Başkan ile de birlikteydik, o da kendi açıklamasını yapmıştı. Bu partinin dönüp dolaşıp 'Cumhurbaşkanı adayı o mu olur, bu mu olur?' diye sarayı memnun edecek tartışmalardan ve sarayın taşeronlarının yarattığı çalkantılardan uzak durması lazım. Mesele, Ekrem Bey'in seçme seçilme hakkının ötesinde milletin seçme hakkına saldırıdır. Bu millet, seçme hakkını elinden aldırmaz. Nokta.

Özgür Özel, bu tip kumpasları çok gördüklerini ve çok mücadele ettiklerini dile getirerek, "Eğer ki bu dava siyasi yasakla sonuçlansın en kötüsü geride kalmadı, en kötüsü önümüzde. Bu millete yapılacak en büyük kötülük budur. Herkes aklını başına, ayağını da denk alsın" diye konuştu.

'Ne feda edecek bir Gülşah'ımız ne sizden korkacak bir Özgür Özel var'

CHP lideri Özel, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay'ın, CHP'nin cumhuriyet tarihi boyunca hiç kazanamadığı bir ilçe belediye başkanlığını, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla kazandığını anlatarak, şunları kaydetti:

Hakikaten zorlanıyorum bu kadar ahlaksızlığa. Ama bu ilçeyi kazandı. Son hafta bu yalanı yayan hesaplar, şimdi döndüler bana saldırmak için Gülşah'ın hastaneye yattığı günleri ahlaksız bir iftiraya dönüştürdüler. Meselenin özünü anlatacağım, çocukluğundan beri bağırsak hastası. En yakından takip edeni benim ve eczacı olan eşim. Evladımız bizim. O rahatsızlık bağırsakta bir kitle yapmış. O kitleyi aldılar. O kitle kötü huylu çıktı. Akıllı ilaç da olmadı. Kemoterapi görüyor. Kemoterapi için hastaneye yatacağı günü, benim Antalya'ya gittiğim günü bekleyip o haberi yazdırdılar. Ben uçaktayken, evladım Gülşah kemoterapideyken o haberi yazdırdılar.

Özel, Durbay'ın 18 yaşında CHP'ye üyesi olduğunu ve o günden bu yana partisi için yılmadan çalıştığını dile getirerek, iktidarı, cesaretle ve onurla yeneceklerini söyledi.
Özel, "Ne feda edecek bir Gülşah'ımız ne sizden korkacak bir Özgür Özel var. Saray ilintili, gizli hesaplarda toplanmış, bize karşı oluşturulmuş havuzlardan, gayri resmi toplanan paralarla bir geçmiş seçimde bize, adayımıza oy verilmemesini savunan birtakım haysiyetsizlerin yönlendirmesiyle yürütülen algı operasyonuna ve buna karşı partimi alt edebilecek olanlara diyorum ki, hodri meydan, neyiniz varsa dökün, buradayız, teslim olursak namerdiz. Hodri meydan, hodri meydan, hodri meydan" diye konuştu.
TÜRKİYE
Erdoğan: Gençlerimizin, sosyal medyanın karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız
Yorum yaz