Slovakya'nın Sered kasabasındaki Holokost Müzesi'ni ziyareti sırasında konuşan Robert Fico, uluslararası toplumun, Nazi amblemlerini kullanan ve görünüşe göre bunu sıklıkla yapan birliklerin Ukrayna'da savaşamayacağını kabul etmesi gerektiğini vurgularken, “Hepimiz faşizmden, Nazizm'den bahsediyoruz ama aynı zamanda Ukrayna'da bugün tehlikeli ve yasak olduğunu düşündüğümüz hareketlere atıfta bulunan, tamamen anlaşılabilir tanımlamalara sahip birimler olduğu gerçeğini sessizce tolere ediyoruz” dedi.
Slovakya Başbakanı, Ukrayna’daki mevcut durumu jeopolitik bir mücadele olarak nitelendirdiği konuşmasında, “Bu nedenle oradaki gerçeklerin kimse için bir önemi yok” diye ekledi.
Ukrayna’da neo-nazizm ile bağlantılı ve neo-nazi görüşlerini ifade eden üyeleri olan aşırı sağcı bir milis grubu olan Azov Taburu, Mayıs 2014’te gönüllü bir milis birliği olarak kurulmuş, Kasım 2014'te Ukrayna Ulusal Muhafızları'na dahil edilmişti.
Kurulduğu ilk zamanlarda Ukrayna İçişleri Bakanlığı adına çalışan özel bir polis şirketi gibi faaliyet yürüten grup, başta Mariupol olmak üzere Donbass bölgesinde bağımsızlık yanlısı vatandaşlara yönelik işlenen suçlara karışmıştı. Donbass’taki faaliyetleri kapsamında işkence ve savaş suçları işleyen Azov militanları, neo-nazi sembollerini kullanıyor ve neo-nazi sempatisini dile getiriyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından yayınlanan raporlar, Azov Taburu'nu yağma, yasadışı gözaltı ve işkence gibi savaş suçlarıyla ilişkilendirdi.
Rusya Federasyonu’nda ‘terör örgütü’ ilan edilen Azov’un faaliyeti yasaklandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise, Ukraynalı neo-nazi Azov Taburu’nun insan haklarına yönelik ağır suçlara karıştığı yönünde ‘hiçbir delil’ olmadığını savunmuş, ABD’nin söz konusu tabura yönelik ‘silah yardımı’ yasağını kaldırdığını bildirmişti.