Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, resmi ziyaret için Berlin'e ulaşırken, bu adım, bir Fransız liderin neredeyse çeyrek yüzyıldır Almanya'ya yaptığı ilk resmi ziyaret olarak dikkat çekiyor.
Ziyaretinin amacı, iki devlet arasındaki gerilimi azaltmak ve Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde aşırı sağın kazanabileceği bir zafer tehdidine karşı uyarıda bulunmak olarak görülürken, Fransa'nın önümüzdeki ay, sonun başlangıcını işaret eden Normandiya çıkarmalarının 80. yıldönümünü kutlaması nedeniyle, Macron'un Almanya'ya yaptığı üç günlük, dört duraklı ziyaret, iki kilit AB ülkesi arasındaki İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan Alman işgali ve savaş sonrası ilişkilerin tarihsel önemini vurgulamayı amaçlıyor.
Avrupa Birliği'nin lokomotifi olarak görülen bu iki ülke arasındaki ilişkilerin son aylarda gerginleştiği gözden kaçmazken, Berlin, Macron'un Ukrayna'ya kara birlikleri göndermeyi reddetmeyişinden duyduğu hoşnutsuzluğu gizlemiyor.
Alman yetkililerin de Napolyonvari sözleriyle tepki toplayan Fransa Cumhurbaşkanı'nın genellikle ‘gösterişli’ dış politikasından rahatsız olduğunu saklamadığı bu dönemdeki resmi ziyaret, Macron’un sık sık Berlin'i ziyaret ettiği bilinse de, Jacques Chirac'ın 2000 yılındaki üst düzey ziyaretinin ardından 24 yıl sonra bir Fransız Cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret olma özelliği taşıyor.
Charles de Gaulle'ün 1962'deki savaş sonrası ilk resmi ziyaretinden bu yana 6’ıncı üst düzey resmi ziyaret olarak kaydedilen gezideki ilk durak olarak Alman mevkidaşı Frank-Walter Steinmeier’i seçen Macron, öğleden sonra ise ‘Avrupa Kutlamaları’ etkinliğinde bir konuşma yapmak üzere Dresden'e gidiyor.
‘Ukrayna’yı silahlandırmalı, eğitmeliyiz’
Avrupa ülkelerinin Ukrayna'yı sonuna kadar desteklemeleri ve barışın sağlanması için her türlü senaryoya hazır olmaları gerektiği konusunda ısrarcı tutumunu sürdüren Macron, Steinmeier ile görüşmesinde, “mevcut zorluklar, geleceği hazırlamak adına Paris ve Berlin arasındaki işbirliğinde bir ‘sıçrama’ gerektiriyor” diyerek, çatışmaların en başından beri Ukrayna’yı beraberce desteklediklerini anımsattı.
Rusya'ya karşı sert tutumun sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Fransız lider, “Ukrayna'nın direnmesine yardımcı olmalı, silahlandırmalı, eğitmeli, sonuna kadar desteklemeli ve aynı zamanda uluslararası hukuk çerçevesinde uzun vadeli bir barış inşa etmek için her türlü senaryoya hazırlıklı olmalıyız” diye konuştu.
Macron, salı günü Münster şehrini ziyaret ettikten sonra Meseberg'e geçecek ve burada Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Fransız ve Alman hükümetlerinin ortak toplantısına başkanlık edecek.
Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Macron'un Almanya'nın doğusuna yapmayı planladığı ziyareti mercek altına aldığı haberinde, Fransız-Alman ilişkilerinin Avrupa'nın istikrarı için her zaman çok önemli olduğunu anımsatırken, “Bu, özellikle Batı Almanya ile ilişkiler için geçerlidir. Şu anda da büyük ölçüde bu durum devam etmektedir. Ancak Emmanuel Macron bu durumu değiştirmek istiyor” iddiasında bulundu.
Ziyaretin, anketlerin Macron'un koalisyonunun aşırı sağın çok gerisinde kaldığını ve üçüncü sırada yer almakta zorlanabileceğini gösterdiği Avrupa Parlamentosu seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği dikkat çekerken, Almanya için Alternatif partisinin önemli bir desteğe sahip olduğu Dresden'de yapacağı konuşma sırasında Macron'un aşırı sağın Avrupa için oluşturduğu tehdit konusunda uyarıda bulunması bekleniyor.
Macron geçtiğimiz ay yaptığı konuşmasında, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun 2022'de başlamasıyla Avrupa'nın karşı karşıya kalacağı tehditlere değinirken, “Bugün bildiğimiz Avrupa ölebilir ve bu sadece bizim seçimlerimize bağlıdır” ifadelerini kullanmıştı.
Her iki tarafın yetkilileri de belirli konularda zaman zaman yaşanan gerginliklere rağmen ilişkilerin sağlam bir temel üzerine inşa edildiğini savunurken, ancak Macron'un Ukrayna'ya asker gönderme olasılığını reddetmemesi, Almanya'nın böyle bir planı olmadığını söyleyen Scholz'dan alışılmadık derecede sert bir tepki almıştı.
Dış politikasında Washington’un izinden ilerlediği ve egemenliğini yıllar önce yitirdiği düşünülen Almanya, ayrıca Macron'un Avrupa'nın ABD'den stratejik bağımsızlığı konusundaki heyecanını da paylaşmazken, Fransız-Alman ilişkilerinin temelinin yalnızca anlaşmazlıklara ve eninde sonunda bir uzlaşma yolu bulma çabalarına dayandığına inanılıyor.