AB Konseyi tarafından onaylanan Göç ve İltica Konusunda Yeni Pakt'ı kabul edemeyeceklerine vurgu yapan Tusk, “Polonya, Göç Paktı kapsamında hiçbir göçmeni kabul etmeyecektir. Rusya-Ukrayna gerilimi nedeniyle yüz binlerce göçmeni kabul ettik ve ayrıca Belarus'tan gelen on binlerce göçmenimiz var” diye konuştu.
“Polonya hükümetini temsil eden bakan, AB’nin önerdiği göç anlaşmasına karşı oy kullandı” diye hatırlatan Başbakan Tusk, ayrıca Göç Paktı'nın Polonya'nın bir önceki hükümeti tarafından müzakere edildiğine de atıfta bulundu.
AB Konseyi tarafından Salı günü yapılan açıklamada, AB'nin üçüncü ülkelerden gelen göçmenlerin kabulüne ilişkin kuralları sıkılaştıran bir reforma nihai onay verdiği belirtilmişti.
Göç ve uluslararası koruma sağlama prosedürlerine ilişkin düzenlemeler ve politikalardan oluşan bir paket olan bu pakt, tüm AB ülkelerinde zorunlu göç ve iltica konularına yaklaşımı birleştirmek üzere tasarlanırken, seçim kampanyalarının önemli unsurlarından göç ve iltica yönetimi hakkındaki anlaşmanın, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine 3 hafta kala alınması dikkati çekti.
AP'nin 10 Nisan'da onay verdiği anlaşma, AB'nin Resmi Gazetesinde yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek. Uygulamaya ise ancak 2026'da başlanabilecek. Üye ülkelerin anlaşmayı 2 yıl içinde ulusal hukuklarında kabul etmesi gerekiyor.
Anlaşmanın içeriği
Göç ve iltica konusu, halihazırda İrlanda'nın başkentinde 1990'da imzalanan Dublin Sözleşmesi ile düzenlenirken, buna göre, mültecilerin ilk varış ülkesinde iltica başvurusu yapmaları, ardından başka bir AB ülkesine geçmişlerse bunu başvuruyu yaptıkları ülkeye iletilmeleri gerekiyor.
AB'nin düzensiz göçü yönetmekten sorumlu kurumu olarak Komisyon, göç krizinin akabinde işlevselliği tartışma konusu haline gelen Dublin Sözleşmesi'nin yerine geçecek bir dizi yasa teklifinden oluşan ‘Göç ve İltica Anlaşması’nı hazırladı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in göreve gelmesinden yaklaşık bir sene sonra Eylül 2020'de AP'de yaptığı ilk ‘Birliğin Durumu’ konuşmasında açıkladığı yeni kurallar, temel olarak göç yükünü ilk varış ülkelerinden alıp tüm üyeler arasında dağıtmayı hedefliyor.
AB'nin dış sınırlarını güçlendirme, iltica başvurularının süratle sonuçlandırılması, başvurusu reddedilenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmelerinin hızlandırılması, kaynak ülkelerle işbirliğinin artırılması, anlaşmaya dair diğer önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Yeni kurallara göre, sığınmacıların AB'ye varışlarından sonraki günler içinde kimlikleri belirlenecek ve ayrıntıları AB veri tabanında saklanacak. Böylece bir kişinin risk oluşturup oluşturmadığı ve kalmasına izin verilip verilmeyeceği belirlenecek.
Eğer bir ülke çok fazla yük taşıdığını düşünüyorsa daha fazla dayanışma talep edebilecek. Kriz durumlarında 27 üye ülkenin tamamı birlikte karar verecek.
Yeni anlaşma aynı zamanda kişilerin, eğer güvenli ilan edilmişlerse menşe veya geçiş ülkelerine daha hızlı sınır dışı edilmesine de olanak tanıyacak.
Yeni kurallara yönelik eleştiriler
Uluslararası insan hakları kuruluşları, AB'nin yeni göç ve iltica kurallarının sınırdaki kontrollerin genişletilmesinin, göçmenlerin aylarca kabul merkezlerinde tutulmasının yolunu açabileceğinden endişe ediyor.
Ayrıca mücbir sebep durumlarında üye ülkelere çeşitli muafiyetler sağlaması nedeniyle uygulamada mülteci hukuku ve uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilmesi riskine dikkat çekiliyor.
Yeni kuralların, AB'nin üçüncü ülkelerle yaptığı anlaşmalar yoluyla sınır kontrolünü 'kendi sınırlarının dışında yapma' ve Avrupa'nın mülteci koruma sorumluluğundan kaçması yönünde bir adım anlamına geldiği belirtiliyor.