DÜNYA

İngiltere’de hükümet krizi: 'Johnson kendisini bitirirken ülke de karışık bir döneme girdi'

İngiltere’de alevlenen hükümet krizi ile bir çok bakan ve milletvekilinin istifa etmesinin ardından, ülkenin başbakanı Boris Johnson’ın da 7 Temmuz’da görevini bıraktığını duyurdu. Peki, yeni başbakan nasıl seçilecek, favori adaylar kimler? ABKAD Başkan Yardımcısı Can Baydarol, Johnson’ın istifaya götüren süreci Sputnik’e anlattı.
Sitede oku
Birleşik Krallık’ta temmuz başından beri yaşanan hükümet krizi, Boris Johnson’ın İngiltere Başbakanı ve Muhafazakar Parti başkanlığından istifa ettiğini açıklaması ile tırmandı. 7 Temmuz’da görevini bıraktığını açıklayan Johnson’ın, "Artık Muhafazakar Parti'nin yeni bir lider ve dolayısıyla yeni bir Başbakan atamak istediği açık” diyerek sözlerine başlaması, hükümetin kendisi üzerinde yaptığı istifa baskısını da açıkça ortaya koydu. Aynı zamanda Ekim’de yapılacak olan konferansta yeni bakanlar kurulu başkanı atanana kadar yükümlülüklerini yerine getireceğini söyleyen Johnson, son günlerde meslektaşlarını hükümeti değiştirmemeye ikna etmeye çalıştığını da itiraf etti.
Kabinede ilk istifayı 5 Temmuz'da Maliye Bakanı Rishi Sunak ve Sağlık Bakanı Sajid Javid vermişti. Bunu takip eden süreçte 2 gün içinde toplam 60’a yakın parti üyesi istifa etti. Görevden ayrılan bakanların bazıları uzun süredir koltuktayken bazıları da Johnson’ın yeni atadıklarından oluşuyordu. Şu an yaşanan siyasi krizin aksine Johnson, haziran ayında düzenlenen güven oylamasından geçerek görevde kalmayı başarmıştı.

Johnson’ın üstünde istifa baskısı yaratan süreç nasıl gelişti?

2019'da Theresa May'in istifasıyla göreve gelen Johnson’ın, 2020 başında ortaya çıkan Kovid-19 pandemisi ile mücadelesi sıklıkla eleştirildi. Tüm dünyada olduğu gibi İngiltere’de de sokağa çıkma ile toplu etkinlik düzenlemenin yasak olmasına rağmen, Johnson’ın Başbakanlık Ofisi olan 10 Numara'da partiler düzenlediği ortaya çıkmıştı. Başta bu iddiaları yalanlasa da kamuoyunu ikna edemeyen Johnson için, kendi partisinin üyelerinden, milletvekillerinden ve halktan istifa çağrıları gelmeye başladı. Daha sonra konu ile ilgili düzenlenen rapora göre, Johnson'ın pandemi sürecinde 12 partiye katıldığı, partilerde Kovid-19 kısıtlamalarının ihlal edildiği, temizlik ve güvenlik personelinin ‘kabul edilemez’ muamelelere maruz bırakıldığı ifadeleri yer aldı. Olaydan sonra Johnson özür diledi fakat istifa etmeyi de reddetti.
Mayıs ayında düzenlenen yerel seçimlerde yaşanan belediye ve belediye meclisi kayıpları da Johnson'ın üzerindeki baskıyı giderek artırdı. Bu seçimlerde 12 belediye ile 460'dan fazla belediye meclis üyeliğini kaybeden Muhafazakar Parti, İskoçya'da da üçüncü parti konumuna gelerek son 10 yıldaki en kötü ikinci başarısızlığa uğramış oldu.

Bardağı taşıran son damla: Tacizle suçlanan milletvekiline görev verdi

Johnson'ı istifa noktasına getiren olayların son halkası olan kabinedeki ayrılmalar ise Muhafazakar Parti Milletvekili ve Grup Yöneticisi Chris Pincher'e yönelik taciz suçlamalarının ardından geldi. ABD ve Avrupa İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapan Pincher’ın sarhoş bir halde kavgaya karışması ülke gündemine oturmuştu. Haziran sonunda ortaya çıkan iddiaların ardından Pincher istifa etti, 1 Temmuz'da ise 10 Numara, Johnson'ın iddialarla ilgili bilgisi olmadığını açıkladı. Ancak 5 Temmuz'da geçmişte Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapmış olan Lordlar Kamarası Üyesi Simon McDonald, 2019'da dönemin Dışişleri Bakanı Johnson'ın bakanlığın üst düzey yetkililerince Pincher hakkında bilgilendirildiğini açıkladı. Bunun üzerine taciz suçu olan birini göreve getirdiği için özür dileyen Johnson, büyük pişmanlık duyduğunu da dile getirdi. Fakat Johnson için, parti içinde ve dışında yalan söylemek ile sorumsuzca davranmak gibi bir dizi olaydan dolayı istifa sesleri zaman içinde artmaya başlamış, en sonunda da kilit görevlerdeki kişilerin arka arkaya istifasını vermesiyle süreç çıkmaza girmeye başlamıştı.

Hükümet yeni liderini nasıl seçecek?

İlerleyen süreçte Muhafazakar Parti, Johnson'ın yerine yeni bir lider seçmek zorunda. Başbakan olsa da parti liderinin seçilmesini ve hatta görevden alınmasını denetlemek de dahil olmak üzere geniş yetkilere sahip olan Muhafazakar Parti’nin en önemli organı ‘1922 Komitesi’nin, görevi devralmak isteyen milletvekilli adaylarını davet etmesi ve başvurular için bir son tarih belirlemesiyle ilk adım atılmış olacak. Öyle ki, halihazırda Johnson'ın istifa açıklamasının hemen ardından, adaylar ön plana çıkmaya başladı. Bunun son örneği, İngiliz Avam Kamarası'nın Uluslararası Komite Başkanı Tom Tugendhat’ın, Muhafazakar Parti'nin liderliğine ve buna bağlı olarak Büyük Britanya'nın başbakanlığına aday olmayı planladığını açıklaması ile gerçekleşti. Fakat adayların kesin sayısının, son başvuru tarihi geçene kadar gizli tutulacağı duyuruldu.
Adaylar elenme sistemine tabi tutularak Muhafazakar milletvekillerinin kendi arasında düzenlediği oylama turlarında yer alacak. İlk elenecek olanlar, meclis partisinden oyların yüzde 5'inden azını alanlar, elenecek bir sonraki grup ise, yüzde 10'dan daha az puan alanlar olarak belirlendi. Son olarak, bu süreç geriye iki aday kalana kadar devam edecek. Kazanan aday ise Muhafazakar Parti üyelerince oy pusulası ile seçiliyor.

Favori Başbakan adayları

Merkezi Birleşik Krallık'ta bulunan ve dünya genelinde faaliyet gösteren internet tabanlı anket şirketi YouGov yaptığı araştırmada, Muhafazakar Parti'nin 716 üyesinin başbakan adayları hakkındaki görüşlerini sordu. Çıkan sonuca göre İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, başbakan görevine aday gösterilenler listesinin başında yer alıyor. Milletvekillerinin yüzde 13’ünün Wallace’i seçtiği görülürken, Genç Ticaret Politikası Bakanı Penny Mordaunt'un yüzde 12, 5 Temmuz’da istifa eden Eski Maliye Bakanı Sunak'ın ise yüzde 10 oyu olduğu ankete yansıdı. Ayrıca aynı sonuçlara göre, ülkenin Dışişleri Bakanı Liz Truss yüzde 8, Başbakan Yardımcısı Dominic Raab ile Sosyal Konut, Toplum ve Yerel Yönetimler Bakanı Michael Gove yüzde yedişer oy aldı. Fark önemsiz görünüyor, ancak ayrıntılı anketlerde Wallace koşulsuz bir liderliğe sahip çünkü Truss ile Wallace arasında seçim yapılırken milletvekillerinin yüzde 48'inin kendisini destekleyeceği olasılığı, matematiksel olarak farkı ortaya koyuyor. Raab’ın, İngiliz ordusunun Afganistan'dan tahliye edildiği sırada Girit'teki ‘zamansız tatiliyle’ İngiliz kamuoyunda büyük tepkiye neden olması ve Sunak’ın eşinin milyonlarca dolarlık denizaşırı kazançları için vergi ödemediği yönündeki haberler üzerine medyanın incelemesine girmesi gibi olaylar, Wallace’in kozunu artırıyor.
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan yardımcısı Can Baydarol, Johnson’ı istifaya götüren süreci tüm etkenleri ile birlikte Sputnik’e değerlendirdi.

‘Yapabilecek bir şey kalmamıştı, kendisini bitirmiş oldu’

İlk olarak taciz ‘skandalının’ ortaya çıktığını ve giderek büyük dalgalarla’ yayıldığını söyleyen Baydarol, “Kovid döneminde verdiği partilerle de epey eleştiriliyordu. Bunların ardından da Muhafazakar Parti’nin içindeki rahatsızlıklar ortaya çıktı. Bir de bu parti içinde Boris Johnson karşıtı olan insanlar da var tabii. Bütün bakanlar istifa etmeye başladı ve Johnson bunu engelleyemedi. Yeni atadığı bakanlar dahil önemli mevkilerdeki insanlar bir bir istifa etti. Sonuç olarak siyaseten yapabilecek bir şey kalmamıştı. Kendisini bitirmiş oldu” şeklinde konuştu.

‘Johnson’ın Ukrayna krizi sırasındaki tavrı İngiltere’yi açık hedef haline getirdi’

Baydarol, Johnson'ın dış politikada izlediği adımların, özellikle Ukrayna ile alakalı olan kısmında da güven kaybettiğini belirterek şunları kaydetti:
“İngiltere’yi Rusya karşısında açık hedef haline getirme meselesi var. Johnson’ın Ukrayna krizi sırasındaki tavrı ve Ukrayna’ya verdiği destek, İngiltere’nin son derece açık bir hedef haline gelmesine sebep oldu.”

‘Brexit’in faturası Johnson’a kesildi, İngiltere bir anda siyasi olarak karışık bir döneme girdi’

Johnson’ın ülkesindeki ekonomiyi de düzeltemediğini söyleyen Baydarol, “Brexit’in faturası da Johnson’a çıkarıldı. Bütün bunları alt alta koyduğunuz zaman İngiltere’de şu anki tablo ortaya çıktı. Aslında şu an hem İngiltere için hem de dünya için çok kritik bir dönem. Çünkü en son yapılan NATO zirvesinde yeni bir dünya koşulu ortaya çıktı. NATO bir anlamda Hint-Pasifik’e doğru genişlemenin de sinyallerini vermişti bu zirvede. Tüm bunlar olurken İngiltere’nin de bir anda siyasi olarak karışık bir döneme girdiğini görüyoruz. Şimdi ‘Muhafazakar Parti’nin başına kim geçecek, gelen kişinin başbakanlık politikası nasıl olacak, dünya siyasetine nasıl bakacak’ konularında belirsizlik hakim. Bunları konuşmak için henüz erken” dedi.
DÜNYA
Kremlin'den İngiltere yorumu: Ülkeyi daha profesyonel insanların yönetmesini umut ediyoruz
Yorum yaz