Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, TÜİK’in enflasyon verilerini, Merkez Bankası’nın para ve ihracat gelirlerinin yüzde 25’inin aktarılması politikalarını Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.
TÜİK’in enflasyon açıklamasını yorumlayan Prof. Dr. Yılmaz, veriler üzerine piyasadaki tartışmaları “Enflasyonda beklenen oldu. Aslında Aralık ayında beklenenin üzerinde bir artış oldu. Yüzde 8-10 civarında bir beklentimiz vardı. Onda enflasyondaki fiyatların artışı yanı sıra TÜİK’in bunu ne kadar yansıtacağı konusunda piyasada soru işaretleri vardı. Kurdaki Eylül-Ekim-Kasım’daki artışın TÜİK’in enflasyon oranında tam yansımadığına dair ciddi tartışmalar vardı. Bana birikimli yansımış gibi geliyor. 13.60 aylık 36.10 yıllık enflasyon geldi. Bu ciddi alarm sinyalleri veriyor. Bu veriyi gören bir hükümetin ve Merkez Bankası’nın hemen açıklama yapıp ‘bu enflasyonla mücadeleyi çok daha ciddiye almamız gerekir’ gibi bir yola gerektiğini düşünüyordum ama şu anda öyle bir açıklama gelmedi. İhracat konusu ön plana çıkarıldı” diye aktardı.
‘Merkez Bankası’nın indirmiş olduğu para politikası sıçramaya yol açtı, birkaç ay içinde yüzde 50’nin üzerine tırmanacak bir enflasyondan bahsediyoruz’
Prof. Dr. Yılmaz, enflasyonun sebebini ve önümüzdeki aylarda artmasına yol açabilecek olguları “Enflasyonun tüm dünyada artmakta olduğuna, bizdeki artışın da uluslararası piyasalarda da gördüğümüz üretim zincirlerindeki sıkıntılardan kaynaklandığına dair açıklamalar oldu. Buna katılmak ne yazık ki mümkün değil. Tek sebebi var bunun: Merkez Bankası’nın son aylarda indirmiş olduğu para politikası doğrudan enflasyonda bu sıçramaya yol açtı, devamı da gelecek. Hükümette bazı yetkililerin söylediği Ocak ayında negatif enflasyon beklemek bana biraz zor gibi geliyor. Bir yandan asgari ücreti yüzde 40 arttırmışsınız. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, alkol bütün bu zamlar üst üste gelmiş durumda bütün bunları topladığınızda sadece enerji tarafına baktığınızda ağırlıklarla çarpın aylık yüzde 4’ün üzerinde bir katkı sadece oradan gelecek. Asgari ücrette de yaklaşık bir o kadar gelebilir. Bu arada kurlarda da bir iniş yok. Yüzde 40 fiyatı arttıran bir işyeri yüzde 10 fiyatı aşağıya indirebilir çünkü asıl maliyet yüksek kalmaya devam ediyor. Ocak ayında enflasyonun 40’ı geçeceğini 45’in bile üzerine geçme ihtimali olduğunu düşünüyorum. Birkaç ay içinde yüzde 50’nin üzerine tırmanacak bir enflasyondan bahsediyoruz” diye inceledi.
‘Zengin kendisini koruma altına alacak, sabit gelirli hane halkları zarar görecek’
Faiz artırımının enflasyon beklentilerini düşürebileceğini dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, bu politikaya hangi vadede başvurulabileceğini tahmin etti:
“Eğer Merkez Bankası ‘Ben bir aymazlık içindeydim. Ciddi bir politika değişimim var. Reel faizi pozitif hale getiriyorum’ derse tabi bu yüzde 14 olan politika faizinin yüzde 30’ların üstüne çıkması demektir. Böyle bir durumda hemen olmasa da enflasyon beklentileri aşağı çekilebilir ama şu anda beklentiler de kontrolden çıkmış durumda yani yüzde 50-60 üzeri enflasyon beklemek artık abes ya da yanlış değil çünkü üretici enflasyonu yıl sonunda yüzde 80’i bulmuş durumda. Ekonomi büyüyebilir ama bunun enflasyon yükselirken büyümeye devam etmesi mümkün değil. Bir noktada düzeltme yapmak zorundasınız. Faizlerin artması gerekir. Ne kadar geç olursa o kadar olumsuz olur. Kimin üzerinde? Sabit gelirli hane halklarının üzerinde olacak. Zengin yine dolar, tasarruf, yurtdışı bir şekilde kendisini koruma altına alacak. Memur, asgari ücretli, emekli ağırlıklı olarak zarar görecek. Milyonlarca hane halkından bahsediyoruz. Onun için en doğrusu politikaların değişmesi ama ne kadar söylersek söyleyelim yeni bir gelişme olacağını şu anda görmüyoruz. Bu politikalarda ısrar edersek 2022’nin sonunu biz çıkaramayız. Bir noktada düzeltme olacak. Enflasyonun yüzde 100’e geldiği yerlerde olabilir. Hiperenflasyonu tartışmıyorum. Türkiye bana göre hiperenflasyona gitmez.”
‘İhracatçı, ithalatını yüksek gösterip ihracatını maliyetlerle yurt dışında bırakabilir’
Prof. Dr. Yılmaz, Merkez Bankası’nın ihracatçıların gelirlerinin yüzde 25’ine el konmasına nasıl karşılık verebileceğini “En son geldiğimiz nokta ihracatçının doğrudan gelirinin yüzde 25’ine kaynakta el konması, bu ihracatçının gelirinin kontrolü anlamına geliyor. Sermaye kontrolü tam olarak değil ama bir ölçüde oraya doğru gidiyoruz. Serbest sermaye giriş çıkışının olduğu serbest kambiyo rejiminde yapılmayacak bir uygulamadır. Öyle sektörler var ki katma değer yüzde beş, her sattığınız 100 dolarlık mal için 95 dolarlık ithalat yapıyorsunuz. Ne olacak? Gidip dışarıdan döviz mi alacak ihracatçı daha yüksek fiyata? Sonraki aşama dolar mevduatının yüzde 25’ine de Merkez Bankası’na bozdurma gerekliliği getirme, çok masum bir karar gibi görünüyor ama değil. O eşiği aştığınız zaman, kapı açıldığı zaman kapı filan kalmıyor. Mevduat sahibini de ürkütür. İhracatçı da ‘ödemeleri ihracatı yapmamış gibi gösterip yurt dışında mı bıraksam’ diye düşünecek. Sermayeyi yurt dışına kaçırmanın yolları var. İthalatını yüksek gösterip ihracatını maliyetlerle yurt dışında bırakabilir. Merkez Bankası’na baktığınızda SWAP harici net rezervleri 12 milyar dolarlara indi. Rezerv biriktirmeye ihtiyacı var. Dalgalı kur altında faizi indirerek rezerv biriktirmeyeceğine göre hükümetin bu tür yöntemlere başvurması gerekiyor” diye anlattı.
‘Yüzlerce milyara varacak şekilde bir kur farkı yükü hazineye binecek’
Prof. Dr. Yılmaz, Merkez Bankası’nın Hazine’ye aktaracağı kaynağın kur korumalı mevduat sebebiyle yeterli olmayacağı görüşünü “Merkez Bankası’nın 30 Aralık’a kadar bilançosu 70 milyar zararda gözükmesine rağmen, 31 Aralık itibariyle 60 milyar kara geçiyor. Büyük bir kısmını hazineye devredecek. Bu makyajla 40-50 milyar lira ek sağlanmış oluyor ama yetmeyecek. Kur korumalı mevduatı getirdik. 60-70 milyar lira geçiş olduğu söyleniyor. TL mevduatlardan geçiş olmaması için ben bir neden vadeyi görüyorum. Bu TL mevduatların faizini de arttırmış durumda ama sonuç itibariyle o TL mevduatında aradaki farkı da kim ödeyecek? Hazine ödeyecek. Birkaç yüz milyara çıktığı zaman mevduatın aradaki farkı arttıkça yüzlerce milyara varacak şekilde bir kur farkı yükü hazineye binecek” diye ifade etti.