Osmanlı İmparatorluğu'nun, kapitalizmin yükselmesi ve Batı'nın güçlenmesiyle ortaya çıkan rüzgarların gerisinde kaldığını hatırlatan Erdoğan, bu nedenle Osmanlı'nın yıkıldığını, düşmanlarının şimdiki topraklarına sıkıştırdığını dile getirdi.
Bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti'nin inşa edilerek yeniden özgürlüğe kavuşulduğunu aktaran Erdoğan, bu özgürlüğün, tek yanlı bakılmaması gereken bir hadise olduğunu bildirdi.
"Kendi sınırlarınız içinde, kendi bayrağınız, kendi istiklal marşınız, kendi yönetim sistemlerinizi sağlarsınız ama ülkenin kendi kararlarını verebilen bir ülke olması bambaşka bir boyuttur" diyen Erdoğan, dünyada dış politikada, savunmada kendi kararlarını verebilen ülkelerin çok fazla olmadığını, biraz derinlemesine bakıldığında bunun görülebileceğini dile getirdi.
Bugün 'en gelişmiş' denilen Almanya ve Japonya'da bile 50-60 bin ABD askerinin var olmasının, bunun bir göstergesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin bağımsız dış politika kurmaya, kendi kararlarını vermeye çalıştığı bir dönemde, bir cendereye alınmaya çalışıldığını, müttefik olarak bilinenlerin iki yüzlü tavırlar içine girdiğini söyledi.
'KENDİ KİMLİĞİ OLAN BİR ÜLKE Mİ OLACAĞIZ YOKSA AMERİKA'NIN PAYANDASI MI OLACAĞIZ?'
"Bu mirasla geleceğimizi kurmak önümüzdeki bir yol. Bu mirası reddederek geleceğimizi kurmak başka bir yol. Nedir bu miras? Çok yönlü bir konu yine. Bizim bütün öz kültürümüz bu mirastır. Bu kültürün içerisinde evde anneanne ile babaanne ile kurulan ilişkilerden, yeme içme adabımıza varıncaya kadar, dinlediğimiz müziklerden halk oyunlarımıza varıncaya kadar bizi biz yapan dediğimiz her şeyi bunun içinde değerlendirmeliyiz. Yani biz Türkiye olarak 21. yüzyılda kendi kimliği, kendi öz kültürü, kendi karakteristik özelliklerini taşıyan bir ülke mi olacağız, yoksa Avrupa'nın, Amerika'nın payandası, onların kültürünü ve adetlerini gitgide benimseyen, içleştiren, onlara benzeyen bir ülke mi olacağız."
'EN KÜÇÜK BİR KARAR VERMEYE KALKTIĞINIZDA KAFANIZA VURURLAR'
Erdoğan, bunun kritik bir mesele olduğuna işaret ederek "Çünkü siz kendi kimliğinizi yücelttiğiniz ölçüde özgür ve bağımsız olabilirsiniz. Başka kimliklerin adeta çatısı altına kendinizi sokarsanız, onların şekilleriyle onların renkleriyle renklenmeye ve şekillenmeye başlarsanız o zaman kendinizi özgür zannedebilirsiniz, bağımsız zannedebilirsiniz ama en küçük bir karar vermeye kalktığınızda kafanıza vururlar. Bunları biz geçtiğimiz yüzyılda yaşadık. Bunlar cumhuriyetimizin imtihanları. Biz çok güçlü olmak zorundayız ki kendi kimliğimizle ayakta durabilelim. Bizim kimliğimiz öyle geçmişi, derinliği olmayan bir kimlik değil. Bizim kimliğimiz binlerce yıllık bir kimlik. Bizim kimliğimiz Semerkant'tan, Buhara'dan alıp Balkanlara Endülüs'e kadar uzanan bir kimlik. Böylesine zengin, böylesine derin, böylesine geçmişi olan bir kimlik. Acaba geleceğimizi böylesine derin bir geçmişin, kimliğin üzerine mi inşa etmeliyiz, yoksa 150-200 yıllık bir batılılaşma hezeyanının üzerine mi inşa etmeliyiz?" değerlendirmesinde bulundu.
Gençlerin 21. yüzyıl Türkiye'sinin rengini ve kimliğini belirleyeceğini aktaran Erdoğan, "Gelin bu gelecek bizim olsun. Bu gelecek bizim öz kültürümüz, kimliğimiz üzerine kurulu olsun. Ancak o zaman güçlü olabiliriz, ancak o zaman saygın olabiliriz, ancak o zaman itibar görebiliriz." dedi.
Batı'nın kültürü ve malları üzerinde rekabet edilmeye kalkışılırsa çok zaman kaybedileceğini anlatan Erdoğan, kendi değer, kültür ve ürünlerinin yüceltilmesi halinde dünyada bunun çok müşterisi olduğunun yaşayarak görüleceğini ifade etti.
'CUMHURİYET DÖNEMİNİN EN HIZLI BÜYÜME DÖNEMİNİ YAŞIYORUZ'
Erdoğan, turizmde İstanbul'un dünyanın en önemli destinasyonları arasında yer aldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'GURUR DUYULACAK BİR GEÇMİŞİMİZ VAR'
"Geçmişimizden neyi alarak geleceğimizi kuruyoruz, bu çok önemli" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
TÜGVA'nın, geçen yıl 500 bin gence ulaştığını, 60 bin genç gönüllünün etkinliklerde görev aldığını aktaran Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gelecek için çok ümitvarız çünkü böylesine bir nesil geliyor. Hem geçmişinden ilham alıp, gelecekle ilgili dünya çapında iddia sahibi olan bir gençlik geliyorsa evelallah Türkiye'nin sırtı yere gelmez. Ama mesele sadece Türkiye değil. Bizim hayallerimiz Türkiye ile sınırlı değil. Dünyanın birçok sıkıntısına, derdine çare olacak reçeteler bizim medeniyetimizin kodlarında saklı. Dünyanın her tarafına bunları anlatmamız ve paylaşmamız icap eder. Geçen sene 'Tecrübe Paylaşımı' adlı programla 500'e yakın gencimiz dünyanın dört bir yanındaki TİKA faaliyetlerine katıldılar. Bu yaz da inşallah 500'ün üzerinde gencimiz yine gidecekler. 32 ülkede TİKA faaliyetlerine destek olacaklar. Kimi yerde belki bir okul inşaatında boya yapacaklar, kimi yerde hayırseverlerin yardımlarını mazlum insanlara götürecekler, kimi yerde havaalanından çıkıp 15-20 saat döküntü arabalarla gidecekler ama Türkiye'nin, dünyanın dört bir yanında nasıl yardım elini ulaştırdığını, nasıl mazlumlara sahip çıktığını görecekler ki vizyonları Türkiye'nin ötesine ulaşsın."